YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
Blackwater, Wagner ve SADAT… Üçü de devlet dışı silahlı örgüt. Bizde son zamanlarda SADAT bir miktar bilinir olsa da bunun ABD ve Rusya’daki karşılıkları olan Blackwater ve Wagner ise kendi kamuoylarında pek bilinmez.
Bu konunun gündemime girmesinin ilginç bir öyküsü var. Epey zamandır telefonla görüşüp konuştuğumuz bir arkadaş, bulunduğum şehre gelmiş. İki dostu ile birlikte olduğunu ve bulunduğu yeri söyleyip çay içmeye davet etti.
Geleceğinden önceden haberim olduğu için zamanım müsaitti ve tarif ettiği adreste buluştuk.
Davet eden arkadaş 70’li yaşlarda, yeni tanıştıklarım ise ondan daha gençti. Biri kendi akranı, ötekisi ise 60-65 arası gösteriyorlardı. En çok da o konuşuyordu. Daha doğrusu hep konuşuyordu desem yanlış olmaz.
Tanışmadan kısa bir süre sonra konu hemen Türkiye’nin dünyada nasıl parlamaya başladığı konusuna geldi. İyi bir dinleyiciyi olduğumu daha önce paylaşmıştım. Tanıştırılırken sahip olduğu tesislerinin adları sıralanan Erol isimli işadamı, “Reis” diye söz ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Türk dünyasının hem de İslâm aleminin lideri olduğunu ve bunu her şeyi ile hak ettiğini söyledi.
ABD’NİN BLACKWATER’I, RUSYA’NIN WAGNER’I VARSA BİZİM DE SADAT’IMIZ VAR
ABD ve Rusya’nın yıllar boyu uğraşıp zorla oluşturduğu Blackwater ve Wagner’ın benzerini Türkiye’nin çok kısa zamanda hayata geçirdiğini anlattı. Hemen nerede neler yaptığını sıraladı. Bu birliklerin daha dün Azerbaycan’ın yanına koştuğunu ve Ermeniler’i Karabağ’dan sürdüğünü, süper güçlerin de bir iki ileri geri konuşup susmak zorunda kaldığını söyledi.
İşadamı Erol Bey’e göre Tanrıverdi Paşa liderliğindeki SADAT, Libya’da Rus Wagner birliklerinin çanına ot tıkadı, onları bırakın Libya’da Kuzey Afrika’da barınamaz hale getirdi. Hele o Mısır’ın başındaki Sisi yok mu, onun altından koltuk kaymak üzere. İktidarını koruyabilmek için Türkiye’nin etrafında pervane gibi dönmeye başladı.
Bir ara ciddi mi, ironi mi yapıyor diye yüzüne baktım. Gözleri alev alevdi. Konuşmanın şehvetine öyle kaptırmıştı ki dışarıdan bakan biri nefes almadan konuştuğunu sanabilirdi.
SEDAT PEKER, BAE’DEN NASIL GETİRİLECEK?
Erol Bey, Türkiye’nin MİT ve SADAT aracılığıyla dünyada operasyon yapamayacağı ülke kalmadığı görüşünü ileri sürdü. İş yaptığı Ortadoğu ülkelerini yakından tanıdığını anlatırken sözü Birleşik Arap Emirlikleri’ne getirdi.
Hele şu Birleşik Arap Emirlikleri yok mu, Reis baş parmağı ile orta parmağını bir araya getirip bir fiske vursa yıkılacak durumdalar. Buna rağmen kalkmış Sedat Peker soytarısını bağrına basmış. O da CIA ve MOSSAD’ın kucağında Süleyman Soylu, Mehmet Ağar, Korkut Eken hakkında ileri geri konuşuyor. Sen kimsin de eski arkadaşların hakkında öyle konuşabilirsin.
Erol Bey, hızını alamadı. Bu kez Türkiye’nin CIA ve MOSSAD korumasına rağmen Sedat Peker’e bir operasyon yaptığını ve bu hamleden sonra artık konuşamaz hale geldiğini söyledi. Birleşik Arap Emirlikleri baktı pabuç pahalı hemen Türkiye ile ilişkileri düzeltme yoluna gitti.
Şimdi Türkiye istediği zaman o Sedat Peker denen ABD ve İsrail uşağını alıp getirebilir. Yakında bunu da göreceğiz. Torbada mı, yoksa kelepçeli mi ona henüz karar verilmedi. Ama kendisi Peker’in ceset torbasında getirilmesinden yanaydı.
Türkiye’nin yurt dışı operasyonlarını MİT’in yaptığını sananlar büyük ölçüde yanılıyordu. Oysa dışarıdaki operasyonların çoğunu SADAT yapıyordu. Zaten kuruluş amacı da buydu.
SADAT’IN KURULUŞU VE EĞİTİMLERİ ÇOK TARTIŞILDI
SADAT, 28 Şubat 2012’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski başdanışmanı emekli general Adnan Tanrıverdi tarafından Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş (SADAT) olarak kuruldu. Adnan Tanrıverdi SADAT’ı “Uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren ilk ve tek Türk şirketi” olarak tanıtıyor.
Resmi internet sitesinde yer alan bilgiye göre amacı, “SADAT Savunma’nın misyonu İslam dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak dünya süper güçleri arasındaki hak ettiği yerini almasına yardımcı olmaktır” diye açıklanıyor.
Erol Bey’in SADAT’ın kuruluşuna ilişkin paylaşacakları da vardı. Kuruluş dilekçesini ilgili makama verdiğinde böyle bir faaliyet içeriği ile kuruluşun mümkün olmadığı Tanrıverdi Paşa’ya söyleniyor. İlgili görevlinin verdiği cevap üzerine Paşa hemen Reis’i arıyor. Reis de kaldırıyor telefonu İTO’nun başkanını arayıp, “Onay verildi bilgisini 10 dakika sonra bekliyorum” deyince her şey yoluna giriyor.
Bu gözetim ve faaliyet alanı ile yola çıkan SADAT’ı kamuoyu ilk kez 2018 başında Afrin’e yapılacak operasyonların görüşüldüğü toplantıdan medyaya yansıyan bir görüntü ile tanıdı. SADAT Başkanı Adnan Tanrıverdi, Erdoğan’ın başkanlık ettiği masada MİT Başkanı Hakan Fidan’ın yanında görülmesi ile dikkat çekti.
Adnan Tanrıverdi bu fotoğraf çok gündemde kalınca Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu. Amaçlarının İslam coğrafyasında iş yapmak ve bunların askerlerini eğitmek olduğunu söyledi.
DÜNYADA PARALI ASKERLER VE SADAT’IN YERİ
Roma İmparatorluğu döneminde paralı askerlerle dünyanın tanışmasının üzerinden çok zaman geçti. Son yıllarda en bilineni ABD’nin farklı eğitimler sonrası Irak’a gönderdiği özel birlikler sayesinde oldu. Blackwater denilen bu paralı askerler, bir anlamda ABD ordusunun taşeronluğunu yaptılar. Bunlar Blackwater, yani “karanlık sular” idi. Suça karışmış kişiler, emekli askerler ve maceraperest insanlardan oluşuyordu. Hepsinin ortak özelliği acımasızlıkları idi.
Farklı ülkelerde ABD ordusunun yapmak istemediği her işi Blackwater birlikleri üstlendi. 1997’de denizci bir subay olan Erik Prince tarafından kuruldu. Irak’ta 14 sivilin öldürüldüğü olayın yaşandığı 2007 yılına kadar faaliyetlerini sürdürdü.
Mahkemede yargılandılar. Şirket ise adını Akademi olarak değiştirip çalışmalarını sürdürdü.
RUSYA’DA PUTİN’İN EMRİNDEKİ WAGNER
Wagner adını dünya ilk kez 2014 yılında duydu. Devlet dışı silahlı örgüt olarak Ukrayna, Suriye ve Libya’daki savaşlarda görüldüler. Çeçenistan ve Gürcistan’da sıcak çatışmalar yaşayan paralı askerlerden oluşturuldukları biliniyordu.
Blackwater ile Wagner mensupları benzeri özellikler taşıyor, yaşları ise genelde 35-45 arasından seçiliyordu.
Toplam sayıları bir ordu ile kıyaslanamayacak kadar az. Kesin bilinmemekle birlikte 5 bin kadar oldukları sanılıyor.
Batı’daki benzerlerinden farkı, doğrudan doğruya Putin’e bağlı olmaları ve onun sağ kolu gibi hareket etmeleri.
Wagner’ın sahibinin Kremlin’in yemek tedarikçisi olmasından dolayı “Putin’in aşçısı” adıyla anılan iş insanı Yevgeni Prigojin olduğu söyleniyor. ABD seçimlerine müdahale etmesi ile de tanınan ilginç bir isim.
ERDOĞAN’I KORUYAN ÜÇ HARFLİ KORUMA BİRLİKLERİ
Blackwater, Wagner ve SADAT ile ilgilenenlerin yabancısı olmadığı bilgiler bunlar.
Bütün bunları niye anlattığıma gelince…
Durun durun. Niye anlattığıma geçmeden önce Erdoğan’ın nasıl korunduğuna ilişkin dinlediğim bir ayrıntıyı da anlatmam gerekiyor.
Bir defa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı koruyan büyük bir koruma ekibi var. Ama esas bunlardan öte üç harflilerden oluşan bir koruma ordusu var. Bu üç harfli koruma birliklerinin yanında ortada görülen koruma ekiplerinin lafı bile edilmez.
Üç harfli koruma birliğini yöneten adı sır gibi saklanan biri var. Eğer koruma işi sırf maddi dünyadaki ekibe bırakılmış olsa idi Reis’i şimdiye kadar çoktan kaldırmışlardı.
Bu üç harfli koruma birliklerinden söz etmesem içimde kalırdı.
Şimdi niye bütün bunları anlattığıma geliyorum. 1990’lı yıllarda Kuzey Kore’ye gizlice girip bir süre orada yaşayan bir ABD’li gazetecinin anılarını okumuştum. Ülkede yaşanan fukaralığa ayna tutuyordu. Halkın ülkeyi ve Devlet Başkanı Kim İl-Sung’u (1912-1994) nasıl gördüklerini anlatıyordu.
Halk, Kuzey Kore’yi dünyanın en gelişmiş ülkesi ve kendilerini de en refah içinde yaşayan toplum olarak görüyorlardı. Kim İl-Sung’u ise Kuzey Kore’yi dünyanın en güçlü ülkesi yapan lider olarak tanıyorlardı.
Bazen iktidardakilerin, eriyip bittiği konusunda muhaliflerin birbirlerini fazla gaza getirdiklerini düşünüyorum. “Onuncu Yıl Marşı”nda geçen “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” ifadesinden geri kalmayan bir insan kitlesi oluşturuldu. Bunu unutmamak gerekiyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***