HABER MERKEZİ – DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Kürt sorununda CHP’nin muhatap belirleyemeyeceğini ifade ederek, “Kürt halkı muhatabı belirlemiştir: Sayın Abdullah Öcalan’dır. Çözümü de Meclis’tir” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, belgesel yapımcısı Günel Cantak’ın “Bay Kemal ve İttifakları” belgeselinin ilk bölümünde “Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz” şeklindeki açıklaması, çözümsüzlükte ısrar edilen Kürt sorununu yeniden siyasetin gündemine getirdi. Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışının ardından Kürt sorununun çözümü için İmralı Adası’nı işaret eden birçok kesim, muhatabın PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu söyledi.
Bunun üzerine Kılıçdaroğlu, “Bizim için bu konuda tek adres var o da Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Parlamento dışında bir adres yoktur. İmralı da Kandil de muhatabımız değildir” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ve beraberinde başlayan tartışmalar üzerine Mezopotamya Ajansı’na (MA) açıklamalarda bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Siyasi çözüm ise bunun ana adresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca eğer kalıcı bir barış istiyorsak çok geniş bir toplumsal mutabakata ve meşrutiyete de ihtiyaç vardır. Bunun için de Kürt sorunundaki aktörlerin tümünü hesaba katmak gerekir. Bu aktörleri göz ardı ederek bütünlüklü bir yöntem oluşturmak gerçekçi bir yaklaşım değildir” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla başlayan Kürt sorununun çözümü ve muhatap tartışmaları, Meclis’in çözümdeki rolü ve Öcalan’ın aktörlüğünü, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk ile konuştuk.
DTK’nin temel gündemlerinden biri her zaman Kürt sorunu ve çözümü olmuştur. Kürt sorunu ve çözümsüzlüğü ne tür sonuçları beraberinde getiriyor?
Türkiye’nin en temel sorunu, en can yakıcı sorunu, Kürt sorunudur. Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar edildikçe, bu demokrasi sorununa da özgürlük sorununa da yol açıyor. Türkiye’de yaşadığımız bütün sorunların temelinde Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrar, ‘güvenlikçi politikalarla bu sorunu çözeceğiz’ anlayışı var. Bu sorun sadece Kürtlerin ve Kürdistan’ın sorunu değil. Kürt sorunu, Türkiye’nin sorunu, Ortadoğu’nun sorunu haline geldi. Bir halkın kendi kimliği ve kültürüne dair talepleri, bununla ilgili mücadelesi var. Uzun yıllardır halkımız bütün baskılara rağmen mücadeleyi büyüterek sürdürüyor.
Kürt sorunu gibi “muhataplığı” da hep tartışma konusu haline getiriliyor. Sorununun çözümünde muhatap kim?
Gerçekten bu sorun çözülecekse, farklı aktörler olabilir ama ana merkezde tek bir aktör var: Sayın Abdullah Öcalan’dır.
Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan, Kürt sorununun çözümü için 1993’ten beri ateşkes ilanlarıyla defalarca fırsat sundu. Sayın Öcalan, kendisiyle yapılan son görüşmelerde Kürt sorununa dair ‘Bir haftada çözerim’ dedi. Bütün bunları dikkate almak gerekiyor. Kürt halkının, milyonlarca insanın ‘İrademdir’ dediği bir şahsiyetten bahsediyoruz. Bu şahsiyeti meşru görmemek, beraberinde bir çözümsüzlüğü getirir. Gerçekten bu sorun çözülecekse, farklı aktörler olabilir ama ana merkezde tek bir aktör var: Sayın Abdullah Öcalan’dır.
Kılıçdaroğlu, “İmralı da Kandil de muhatabımız değildir” dedi. Muhatabı kim, nasıl belirliyor?
Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklaması gerçekten yerinde olmamıştır, muhatap belirleyecek konumda değiller. Kürt sorununda kimin muhatap olup kimin olmadığını, bu sorunu dile getiren, bu sorun için mücadele edenler belirler. Zaten fiiliyatta muhatap bellidir. Kürt halkı muhatabı belirler. Kürt halkı da muhatabı belirlemiştir. Bunu tekrar tekrar bu noktalarda bir söylem geliştiriliyorsa, bu egemen zihniyetin dışavurumudur. Bu da talihsizliktir. İlk açıklamaları olumludur; ama ikinci açıklamalarına baktığımızda, muhatap konusunda CHP’nin ‘Ben sorunu şununla çözerim, bununla çözerim’ demeye hakkı olmadığını düşünüyorum.
Kürtlerin muhatap sorunu var mı?
Kürtlerin hiçbir zaman muhatap sorunu olmadı. Devletin kendisi 2013’ten 2015’e kadar Sayın Abdullah Öcalan ile görüştü. Halkımızın seçtiği muhatap bellidir. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’dır. Tartışmaya, konuşmaya gerek olmadığını düşünüyorum.
Bu tartışmalarda HDP’nin rolü de tartışılıyor. HDP’nin rolü ve misyonu nedir?
HDP’nin rolü ve misyonunu hiçe saymıyoruz. Tabi ki HDP’nin de oynayacağı rol ve misyon var. Siyaseten bunun toplumsallaşması, sorunun çözümü noktasında toplumsal aklın geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye toplumunun, halklarının ‘Evet böyle bir sorun var, bu sorunu çözmemiz gerekiyor’ noktasında irade beyanında bulunması gerekiyor. Bunu sağlayacak olan da HDP’dir. ‘HDP muhatap değildir’ şeklinde yanlış bir anlaşılmaya mahal vermemek için bunu altını çiziyorum.
HDP bugüne kadar rol ve misyonunu oynadı. Ancak tek başına HDP ile çözülecek bir sorun değil. Köklerine, derinliklerine baktığımız zaman yüzyıllık bir sorundur.
HDP’nin yapacakları bellidir, bunun siyasetini yürütebilir, bunu toplumsallaştırabilir. Verdiği mücadele bugüne kadar budur. HDP onurlu bir barış mücadelesi veriyor, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veriyor. Bunu sadece Kürdistan’da yaşayan halkımız için değil, tüm Türkiye halkları için bu mücadeleyi veren bir partiden bahsediyoruz. Halklara mal olmuş bir partidir. Dolayısıyla hiçleştirmek değil, tam tersine HDP bugüne kadar rol ve misyonunu oynadı, bugünden sonra da oynamaya devam edecek. Ancak tek başına HDP ile çözülecek bir sorun değil. Köklerine, derinliklerine baktığımız zaman yüz yıllık bir sorundur. Bu yüz yıl neticesinde nihai bir çözümde tek bir muhatap olduğunu, halkımız ‘İrademizdir’ diyerek bunu açık ve net bir şekilde ifade etmiştir.
CHP’nin muhatap arayışına dair neler söylersiniz?
CHP sonuç itibariyle Türkiye’de siyaset yapan bir partidir. Çözüm önerileri geliştirebilir, çözümün yolunu gösterebilir. Bu konuda atacağı adımlar, söyleyeceği sözler önemlidir, anlamlıdır, olumlu karşılıyoruz. Ama muhatap arama noktasına geldiği zaman, burada büyük bir yanlışlık yapılmış olur. Yapıldı da. Çözümün tarafları, muhatapları belirler. CHP bir tarafı belirleyebilir. Diğer anlamda halkımız kendi muhatabını belirler. Belirlemiştir de, tartışılacak bir konu değil. Kürt halkı, Sayın Abdullah Öcalan’ı bu sorunun çözümünde muhatap olarak seçmiştir. “İrademdir” demiştir, halkımız noktayı koymuştur. Bundan sonra kalkıp farklı muhatap aramak, bu arayış içerisine girmek, iyi niyetli bir söylem değil.
Bu egemen zihniyetin kendisini dışavurumudur. Egemen zihniyet bugüne kadar ne yaptı? Kürtleri hem kültürel soykırım hem fiziki soykırımdan geçirmeye çalışıyor. Bu hala devam ediyor. Muhatap belirleme noktasında değil, çözüm üzerine tabi ki kafa da yorulur, bu konuda öneriler de geliştirilir. Bu sorun eğer çözülecekse, Meclis’te çözülür. Yeni bir anayasayla, yeni bir toplumsal sözleşmeyle çözülür. CHP de sonuçta bu Meclis’te yer alan siyasi partilerden biridir. Ama tek muhatap HDP demek, sorunun çözümü değil, çözümsüzlüğünü dile getirmek olur.
Kürt sorunu “Meclis’te çözülür” dediniz. PKK Lideri Abdullah Öcalan da sürekli Meclis’in bu konudaki rolüne işaret ediyor. Meclis’in Kürt sorununun çözümünde nasıl bir rolü var?
Sayın Öcalan da adres olarak Meclis’i göstermiştir. Yasal düzenlemelerden anayasasına kadar bu düzenlemeleri hayata geçirecek olan TBMM’dir.
Meclis’in ciddi anlamda bir rolü ve misyonu var. Sayın Öcalan da adres olarak Meclis’i göstermiştir. Toplumsal temsiliyetle oluşan bir Meclis söz konusu. Bugün anayasa yapılacaksa, yeni bir toplumsal sözleşme yapılacaksa, bunun gerçekleştireceği zemin tabi ki Meclis’tir. Bu anlamda büyük rol ve misyonu var. Tabi ki bu çözümün de toplumsallaşması gerekir. Belli bir partinin tekelinde, belli bir iktidarın tekelinde olmaması gerekiyor. Sorun büyük, sorunun kökleri derin, bu açıdan da tüm muhalif kesimlerin aslında bu anlamda rol almaları, buna göre adım atmaları gerekiyor. Tabi ki CHP de bunlardan biridir. Meclis de en önemli ayaklarından biridir. Söz konusu yasal düzenlemeler olsun, Kürt sorunuyla ilgili yasal düzenlemelerden anayasasına kadar bunu yapacak olan, bu düzenlemeleri hayata geçirecek olan TBMM’dir.
Öcalan’ın aktörlüğünü nasıl değerlendiriyorsunuz, Öcalan’sız olur mu?
Öcalan’sız Kürt sorununun çözümü mümkün olmaz. Bakın tecridin ağırlaştırılmasıyla birlikte Kürt sorunundaki çözümsüzlük de derinleşti. Bunu açık bir şekilde görmek gerekiyor. Türkiye halklarının da bunu görmesi gerekiyor. Sayın Öcalan hem kendisine hem halkına güveniyor. ‘Ben bu sorunu bir haftada çözerim’ diyor, peki muhatap nerede? İktidar, devlet, tecridi ağırlaştırarak cevap verdi. Bu sorunun çözümünde en önemli aktör Sayın Abdullah Öcalan’dır. Öcalan’sız bir çözümü düşünmek, bunu dile getirmek, aslında Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirmektir, çözümsüzlükte ısrardır.
MA / Özgür Paksoy
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***