HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Yazının başlığında ironi yaptığımı falan düşünmeyin. Gerçek olarak dile getiriyorum. 2021 yılının ikinci çeyreği ile ilgili Türkiye ekonomisinin yüzde 21.7 oranında büyüdüğü bir gerçek. Önemli olan bu rakamın altında yatanlara bakabilmek.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021 yılının ikinci çeyreğine ilişkin Dönemsel Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerine ilişkin rakamları açıkladı. Önce bir dizi rakamı paylaşmama izin verin. 2021 yılının ilk çeyreğinde büyüme 7.2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 21.7 olarak gerçekleşti.
2021 yılı ikinci çeyreğinde, bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak:
– Hizmetler yüzde 45,8,
– Sanayi yüzde 40,5,
– Mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 32,4,
– Diğer hizmet faaliyetleri yüzde 32,3,
– Bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 25,3,
– Kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 8,5,
– Gayrimenkul faaliyetleri yüzde 3,7,
– İnşaat yüzde 3,1,
– Tarım, ormancılık ve balıkçılık yüzde 2,3 arttı.
Bir de küçülen bir sektör var:
– Finans ve sigorta faaliyetleri ise yüzde 22,7 azaldı.
BAKAN ELVAN’IN DİKKAT ÇEKTİĞİ ‘SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK’ SORUNU
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, TÜİK tarafından verilerin açıklanmasından sonra bir değerlendirme yaptı. Yüzde 21.7’lik büyümenin yüzde 57’sinin yatırımlar ve dış talepten geldiğine dikkat çekti. Elvan’ın bir de hatırlatması vardı:
“Sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme için; düşük enflasyon, kur istikrarı ve öngörülebilirlik kritik öneme sahip.”
Bakan Elvan, adını koymadan üç önemli noktanın altını çizmiş oldu. Bir anlamda elde edilen büyümenin mevsim ve takvim bazlı bir büyüme olduğunu vurguladı. Büyümenin kalıcı ve kapsayıcı olabilmesi için birincisi “düşük enflasyon”, ikincisi “kur istikrarı”, üçüncüsü de “öngörülebilirlik” sağlanması gerektiğini ortaya koydu.
“Mevsimsellik” ve “takvim bazlı” ne demek onu hatırlamakta fayda var. Yılın bazı ay ya da dönemlerinde ortaya çıkan periyodik azalış veya artışlara mevsimsel etkisi, ay veya dönem içindeki takvim tablosuna bağlı etkilere de “takvim bazlı” deniyor.
Bir küçük örnekle hatırlatacak olursam, geçen sene Covid-19 etkisiyle yılın ikinci çeyreğinde büyük ölçüde kapanmalar yaşandı. Bu yılın aynı döneminde ise çalışma hayatı daha az etkilendi. Nitekim, 2020 ikinci çeyreğinde ekonomi 10.4 küçülme kaydetmişti.
Son açıklanan iddialı büyüme oranı, 2020’nin ikinci çeyreğinde kaydedilen yüzde 10.4’lük daralmanın ardından baz etkisiyle ortaya çıktı. 2021 ilk çeyreğinden ikinci çeyreğindeki gerçek büyüme yüzde 0.9.
BAZI ÜLKELERDEKİ BÜYÜME ORANLARI
Nitekim dünyadaki pek çok ülkede de bu mevsim etkileri görüldü. Benim tespit edebildiğim, bazı ülkelerde açıklanan büyüme oranları Türkiye’deki gibi bir sıçrayışı gösteriyor:
Makao : % 69,5
Peru : % 41,5
Azerbaycan : % 35,5
İngiltere : % 22,2
Türkiye : % 21,7
Hindistan : % 20,1
İspanya : % 19,8
Meksika : % 19,8
Fransa : % 18,7
Şili : % 18,1
İtalya : % 17,3
Euro Bölgesi : % 13,9
Almanya: %9.4
Çin: % 7.9
KİŞİ BAŞINA 488 DOLAR ZENGİNLEŞMİŞ OLDUK
Bu yıla ilişkin açıklanan 7.2 ve 21.7 oranındaki büyümeler, Türkiye’nin 2021’in ilk 6 ayında yüzde 14.3’lük bir büyüme gerçekleştirdiğini gösteriyor. Türkiye ekonomisinin büyümesi, 2003-2020 yılları arasında yüzde 5,2, 2010-2020 yılları arasında ise yüzde 5,5 gerçekleşirken, son 3 yılda 2018-2020 arasında yüzde 1,9 düzeyinde gerçekleşebildi.
2020’de elde edilen GSYH, 717 milyar ABD dolarına gerilemişti. Yeni açıklanan rakamlar, GSYH’nin bu yılın ilk yarısında 765 milyar ABD dolarına yükseldiğini ortaya koydu.
Geçen yıl sonunda 8 bin 548 ABD dolarına gerileyen kişi başı gelir, yeni açıklanan büyüme rakamları ile birlikte bu yılın ilk yarısında 9.036 ABD dolarına yükseldi. Kişi başına 488 dolar zenginleşmiş olduk.
(Göçmenlerle gelir elde edip, vatandaş sayısıyla bölüştük)
Türkiye ABD doları cinsinden GSYH’da en yüksek rakama 2013 yılında 958 milyar dolar ile ulaşmıştı. Kişi başına düşen gelir 2013 yılında 12 bin 489 ABD doları seviyesindeydi.
ASIL SORUN GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK
2021 yılında yüksek oranlı büyüme yaşandığı görülüyor. Bu büyümeyi sakatlayan unsurları Hazine Bakanı Elvan, uygun bir dille ortaya koydu. Yüksek enflasyon, kur belirsizliği ve öngörülemezlik.
Bakanın dile getirmediği bir diğer önemli arıza ise gelir dağılımında bozulan denge. Bunu da en iyi işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payının (dört çeyrek birikimli) gerilemesi ortaya koyuyor.
İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 37.0 iken bu oran 2021 yılında yüzde 32.9’a geriledi.
Bu rakamlar da büyümenin şirket ve kurum bazlı olabildiğini gösteriyor. Büyümedeki sağlıksızlığı ortaya koyan bir başka veri ise 2010’da günlük 5.5 doların altında gelirle yaşayan insan sayısının 8.6 iken bu rakamın 2020’de 10.2 milyona çıkması oldu.
Bu büyüme verilerini Cumhurbaşkanı Erdoğan, en yüksek perdeden halka satacağından şüphe yok. Ortalama yurdum insanı ise “Bu kadar büyüme varsa, bu kadar gelir arttıysa ben niçin iş bulamıyorum” ya da “Benim cebime giren para niçin çarşı pazardaki fiyatlar karşısında eriyor?” diye soracak.
Öyle anlaşılıyor ki açıklanan rakamlar, “sahibine fayda vermeyen istatistikler” olarak kalacak.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***