HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, partinin 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine yönelik değerlendirmelerine dair ‘Demokrasi Tutum Belgesi’nin detaylarını açıkladı.
Deklarasyonda, HDP’nin ilkeleri 11 maddelik, “Güçlü demokrasi”, tarafsız ve bağımsız yargı”, kayyım rejimi değil halk iradesi”, Kürt sorununa demokratik çözüm”, “barışçı dış politika”, “kadına özgürlük ve eşitlik”,”kamu yönetiminde liyakat”, “doğaya saygı”, “gençler için özgür yaşam” ve “demokratik anayasa” başlıkları altında sıralandı.
“Güçlü demokrasi” başlığı altında, geniş yetkilere sahip çoğulcu parlamento ve kuvvetler ayrılığının işlediği, denge ve denetleme mekanizmalarının etkili olduğu Demokratik Parlamenter Sistem” önerilirken, güçlü demokrasi için yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin güvence altına alınması gerektiği ifade edildi.
Yargının yürütmenin vesayeti altında olduğu vurgulanan “tarafsız ve bağımsız yargı” başlığı altında ise yargı kurumunun yürütmenin vesayeti altında olduğu ve muhalefeti tasfiye etme aracı olarak kullanıldığı belirtilerek, “Bu nedenle tüm siyasi davaların ve mahkumiyetlerin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını, adaletin ve toplumsal barışın tesisi açısından bir gereklilik olarak görüyoruz” görüşüne yer verildi.
Tutum belgesinin en dikkat çekici başlıklarından birisi “Kürt sorununun demokratik çözümü”ne ilişkin öneri oluşturdu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununun çözümü için HDP’yi muhatap” göstermesi ve eski HDP Eş Başkanı Van Milletvekili Sezai Temelli’nin “Demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır” çıkışıyla başlayan muhataplık tartışmasının yanıtı da tutum belgesinde yer buldu: “Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur. HDP, demokratik çözüm ve barış konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. Bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.”
Kamuoyuna açıklanmadan önce tutum belgesinde PKK’ya yönelik bir çağrıda bulunulup bulunulmayacağı merak ediliyordu. Deklarasyonda isimlendirme yapılmadan tüm kesimlere yönelik “silahsız çözüm” çağrısı yapıldı:
“Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek herkes özveride ve fedakârlıkta bulunarak adım atmalıdır. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur.”
Sivil, özgürlükçü, yeni anayasa talebine de yer verilen deklarasyonda, anayasanın “farklı kültürlere, kimliklere, inançlara anadillere ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı, eşit yurttaşlığı esas alan” bir anlayış içermesi gerektiği; hazırlanma sürecinin deyine demokratik katılım ve müzakereyle yürütülmesi gerektiği ifade edildi.
Deklarasyonda “demokrasiye, adalete, barışa çağrı” yapılırken, partinin bunu gerçekleştirmek için için tüm kesimlerle görüşerek “ortak yönetme” sorumluluğu almaya hazır olduğu vurgulandı: “HDP olarak yukarıda ifade ettiğimiz ilkelerin yaşama geçirilmesinden yana tüm toplumsal taraflarla ve siyasi aktörlerle görüşmeye ve müzakere etmeye, birlikte yürümeye, ortak mücadeleye ve ortak yönetime hazır olduğumuzu vurguluyoruz. Türkiye’nin aydınlık geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlara çağrımızdır: Hep beraber sorumluluk alalım. Kişisel hesaplar, partizan faydacılık yerine ortak akıl ve birlikte inşa anlayışı esas olmalıdır. Türkiye halkları çözüm üretmeyen, ortak akıldan uzaklaşan politikalara ve yönetimlere; ayrımcılık, nefret söylemi ve toplumsal kutuplaşmaya mahkûm değildir. Hep beraber demokrasi, hep beraber adalet, hep beraber barış!”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***