ABD’de yolcu uçaklarının kaçırılarak simgesel binalara çarpmasıyla gerçekleştirilen 11 Eylül 2001 saldırılarını planlamakla suçlanan kişi, 20 yıldır yargılanmayı bekliyor. Peki, bu adam yıllar önce durdurulabilir miydi?
Frank Pellegrino uçakların New York’taki İkiz Kuleler’e çarpmasını gösteren görüntüleri Malezya’da otel odasında televizyondan izlerken “Bu işin arkasında Halid Şeyh Muhammed olmalı” diye düşündüğünü anlatıyor.
ABD’de eski FBI ajanı olan Pellegriono, Muhammed’i 30 yıla yakın bir süre izlemiş bir isim. Ancak 11 Eylül saldırılarının ‘mimarı’ olarak anılan Muhammed hala yargılanmayı bekliyor. BBC’ye konuşan avukatlarından biri, davanın sonuçlanmasının bir 20 yıl daha alabileceğini söylüyor.
O zaman El Kaide örgütünün lideri olan Usame Bin Ladin, saldırılarla bağlantılı görülüyordu. Oysa 11 Eylül saldırılarını soruşturmak için kurulan komisyona göre Muhammed saldırının “baş mimarı” idi. Bu şekilde saldırı düzenleme fikri ondan çıkmıştı ve bunu El Kaide’ye iletmişti.
1964’te Kuveyt’te doğan Muhammed Amerika’da eğitim görmüş, 1980’lerde Afganistan’da savaşmaya gitmişti. 11 Eylül saldırısından yıllar önce, FBI ajanı Frank Pellegrino cihatçıların davasında yer almıştı.
FBI onu Dünya Ticaret Merkezi’nin 1993’teki bombalanmasını soruşturmakla görevlendirmişti. Muhammed ilk kez o zaman Amerikalı yetkililerin dikkatini çekmişti. Zira bu saldırıyı düzenlerden birine para transferi yapmıştı.
Pellegrino, 1995’te Muhammed’in Pasifik okyanusu üzerinde birçok uluslararası havayoluna bağlı uçağı patlatma planı ile bağlantısı kurulduğunda onun mantığını anlamıştı. 1990’ların ortasında Katar ile bağlantısını kurup Muhammed’i köşeye sıkıştırmasına ramak kalmıştı.
Pellegrino ekibiyle Umman’a gitmiş, oradan Katar’a geçerek Muhammed’i tutuklamayı planlamıştı. Zanlıyı getirecek uçak bile ayarlanmıştı. Ancak sahadaki ABD’li diplomatlar ayak diriyor, Katar’la sorun yaşamak istemiyorlardı.
Daha sonra Katarlı yetkililer Muhammed’in ortadan kaybolduğunu söylemiş. “O zaman büyük bir fırsatı kaçırdığımızı biliyorduk” diye anlatıyor Pellegrino.
Ancak 1990’ların ortalarında Muhammed’in öncelikli bir hedef olarak görülmediğini de kabul ediyor. Onu ABD’nin en fazla arananlar listesine koydurmak bile mümkün olmamış. “Listede zaten çok fazla terörist var” denmiş kendisine.
Muhtemelen birileri Muhammed’e haber vermiş ve Katar’dan kaçıp Afganistan’a gitmiş.
O yıllarda farklı ülkelerde tutuklanan terör zanlılarının telefon rehberlerinde Muhammed’in ismine rastlanmış birçok kez. İşte Bin Ladin ile irtibata geçip pilot eğitimi alma ve ABD’de uçaklarla saldırıda bulunma fikrini o dönem gündeme getirdiği sanılıyor.
11 Eylül saldırısı olduğunda, Pellegrino’nun Muhammed’le ilgili şüphesi, gözaltındaki bir El Kaide üyesinin onun ismini vermesiyle kanıtlanmış oluyordu. “Onun olduğunu anladığımızda kendimi çok kötü hissettim” diyor.
Muhammed’in izi sürülmüş ve 2003’te Pakistan’da tutuklanmıştı. Pellegrino, kendi hazırladığı iddianame üzerinden onun yargılanmasını beklerken Muhammed ortadan kaybolmuştu. CIA onu “gelişmiş sorgulama teknikleri” ile sorgulamak üzere “gizli bölgelere” götürmüştü.
Muhammed en az 183 kez su altında tutarak havasız bırakma ve boğulma hissi yaratma (waterboarding)uygulamasına maruz bırakılmış, makattan su verme, küçük bölmelerde tutarak stres yaratma, uykusuz bırakma, zorla soyma, çocuklarının öldürüleceğini söyleme gibi işkencelere maruz kalmıştı.
O esnalarda birçok suçlamayı kabul etmişti. Ancak daha sonraki bir Senato raporunda, istihbaratın sunduğu birçok bilginin Muhammed tarafından uydurulduğu belirtiliyordu.
CIA’nin gözaltı uygulamasının kapsamı ortaya çıktığında Muhammed gibi “değerli tutuklular” 2006’da ABD’nin Küba’daki Guantanamo üssüne sevk edildi ve nihayet FBI’a da müdahil olması için izin verildi.
Frank Pellegrino uzun süredir takip ettiği Muhammed ile Ocak 2007’de karşı karşıya gelmişti.
1990’larda onu takip eden kişinin kendisi olduğunu söyleyip sohbeti başlatmak ve 11 Eylül’le ilgili bilgiler almayı planlıyordu.
Pellegrino, sorgulamada nelerin konuşulduğunu açıklamıyor, ama Muhammed için “ister inanın ister inanmayın, espri anlayışı kuvvetli ve merak uyandıran bir adam” diyor.
Guantanamo’daki sorgulamalarda onun hiç pişmanlık belirtisi göstermediğini ve dikkat çekmek için uğraştığını söylüyor.
Altı gün süren konuşmalarının ardından Muhammed sonunda yeter demiş ve sorgulamayı sonlandırmış.
Daha sonraki adalet arayışları da farklı engellerle karşılaşmış. New York’ta yargılama yapılması planları kamuoyunun ve politikacıların itirazıyla karşılaşmış. “Kimse onu kendi bölgesinde görmek istemiyor, onu Guantanamo’da tutun diyorlardı” diye anlatıyor.
Ardından Guantanamo’da askeri yargılama başlamış. Fakat prosedüre ilişkin gecikmelere Covid kısıtlamaları nedeniyle üssün kapatılması eklenince süreç daha da uzamış.
Muhammed’in avukatı, son duruşmaların 11 Eylül’ün 20. Yıldönümünde medyaya bir şeyler olduğuna dair görüntü verme amaçlı olduğunu söylüyor. BBC’ye konuşan David Nevin, “sürecin 20 yıl gibi bir sürede tamamlanmasını” beklediğini, davanın başladığı 2008’den beri “8-9 yargıç değiştiğini” ifade ediyor.
Yargıcın 35 bin sayfalık eski duruşma tutanaklarına aşina olması gerektiğini belirten Nevin bu davayı “ABD tarihinin en büyük ceza davası” olarak niteliyor.
Aynı zamanda en tartışmalı olanı da.
Bunun nedeni esas olarak CIA’nin 5 tutukluyu “kara nokta” olarak adlandırılan gizli gözetim merkezlerinde tutması ve “gelişmiş sorgulama teknikleri” kullanmasından kaynaklanıyor.
Bu merkezlerdeki uygulamalar nedeniyle delillerin karartıldığı belirtiliyor.
Nevin, ABD “bu adamlara işkence etmek için net programlar organize edip uyguladı” diyor. Bu yöntemler nedeniyle istinafa gitme ve karar bozma davalarının yıllar alacağını söylüyor.
Muhammed Guantanamo’daki deniz üssünde çok gizli bir bölgede tutulurken, avukat ziyareti için gittiğinde pencereleri karartılmış araçlar içinde 45 dakika dolaştırılarak yönünü şaşırtmaya girişildiğini anlatıyor. Şimdi ise Muhammed daha az gizli sayılan Kamp 5 bölgesinde tutuluyor.
Nevin, yargılama sürecinde saldırı kurbanlarının aileleri ve yakınlarına daha fazla acı vermemek için uğraştıklarını belirtiyor.
Davanın uzamasına yol açan bir diğer neden ise ölüm cezası istemiyle bir yargılama olması. “Bu adamların idamı istenmiyor olsaydı dava çoktan bitmiş olurdu” diyor.
Pellegrino ise Guantanamo’daki askeri mahkemede tanık olarak dinleneceği beklentisiyle FBI’dan emekliliğini üç yıl ertelemiş. “Hala FBI rozetimi taşırken bunun sonuçlandığını görmek güzel olacaktı” diyor.
Fakat emeklilik yaşı gelip çattığı için FBI’dan ayrılmış artık. Muhammed’in izini sürerken birçok yeri dolaşan Pellegrino, şimdi büyük bir başarısızlık hissi yaşadığını ve 1990’larda onu yakalamış olsaydı 11 Eylül’ün belki de yaşanmamış olacağını söylüyor.
“Onun adı her gün kafamda dolaşıyor ve bu hiç de hoş bir duygu değil. Zaman her şeye iyi gelir. Ama durum bundan ibaret” diyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***