Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, AKP’liler arasında dolaşan kritik bir ankete ilişkin yazı kaleme aldı. Zeyrek’in iddiasına göre AKP’nin oy oranı söz konusu ankette ile 2002 seçimleri öncesine kadar geriledi. AKP, 2002 yılında yüzde 34,3 oy almıştı. AKP’nin oy oranının kendi yaptırdıkları anketlerde bile yüzde 34’ün altına düştüğü belirtiliyor. Avrasya Araştırma ve MetroPoll’ün son anketlerinde de AKP’nin oy oranı yüzde 27-29 bandında ölçülmüştü.
Deniz Zeyrek’in, yazısı şöyle:
ERKEN SEÇİM
”Son zamanlarda en çok “erken seçim olacak mı” sorusunu duyuyorum.
Kasım 2022’de, yani normal vaktinden 8 ay önce seçim bekleyenler de var ama ben Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarın imkanlarını son gününe dek kullanacağı, seçimleri zamanında yapacağı kanaatindeyim.
O nedenle “erken seçim olacak mı” sorusundan çok, “yapılacak ilk seçimler nasıl sonuçlanır” sorusunu daha fazla önemsiyorum.
Önümüzde şöyle bir tablo var: Ülkenin genel ekonomik tablosu nedeniyle iktidarın kan kaybı sürüyor. Ancak, AK Parti açısından başka bir kayıp alanı daha var.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kitlesel kayıplar yaşayabilir. Mevcut politikaları sürdürürse büyük kentlerdeki Kürtlerin oyunu da kaybedebilir.
Ekonomi, işsizlik gibi faktörlerin neden olduğu kayba Kürt seçmenlerin kaybı eklendiğinde de AK Parti, kurulduğundan bu yana en düşük oy alabilir.
Ankara’da çoğu AK Parti’de uzun süre görev almış, AK Partili başbakanlara danışmanlık yapmış, siyasetçi, akademisyen ve kamuoyu araştırmacılarından oluşan bir grup var. Düzenli olarak araştırmalar yapıyor, sonuçları sadece aboneleriyle paylaşıyorlar.
Temmuz sonu paylaştıkları raporu görme fırsatı buldum.
AK Parti’nin oylarındaki ciddi erimeyi onlar da tespit etmişler ve analizlerinde AK Parti oylarının 2002 öncesine düştüğüne dikkat çekmişler.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın popülaritesi de AK Parti’nin üstünde olmakla birlikte, ciddi düşüşe geçmiş.
Peki gelecek iki yılda AK Parti ve Erdoğan bu tabloyu değiştirebilir mi?
Bunun için iki ciddi gelişme yaşanması şart.
1- Ekonomide durumun düzelmesi, işsizlik, hayat pahalılığı gibi alanlarda olumlu mesafe kat edilmesi:
Bu şartın gerçekleşmesi, hukuk devleti, şeffaflık gibi konularda karnemiz bu haldeyken ve iktidar bütün yabancı ülkeleri düşman ilan etmişken zor.
Zira ülkenin ciddi kaynağa ihtiyacı var ve bu kaynak doğrudan yabancı yatırımcı, ihracat geliri, turizm geliri olmalı.
İktidarın yaptığı gibi para basıp bankalar üzerinden borç olarak insanlara dağıtmak, kısa vadede kaynak/çözüm gibi görünse de ülke ekonomisi açısından gelecekte onarılmaz yaralar açabilir ve seçim öncesinde daha vahim tabloları tetikleyebilir.
2- Kürt seçmenle yeniden barışmak:
Bu şartın gerçekleşmesi ise AK Parti’nin ciddi bir politika değişikliğine gitmesine bağlı. Zira artık “Bölgede sadece iki parti var: AK Parti ve HDP” teorisi geçerliliğini yitirmiş vaziyette. Ali Babacan’ın DEVA’sı, Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi, AK Parti’nin oy aldığı muhafazakar sağ Kürt seçmeni kendisine çekmeye devam edilyor.
Geçenlerde sohbet etme şansı bulduğum bir AK Parti yöneticisi, “Sayın Cumhurbaşkanımız son virajda Kürt seçmenin gönlünü almasını bilir” yorumunu yaptı. Ancak son virajda yapılacak bir politika değişikliğinin karşılık bulacağı konusunda benim şüphelerim var.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***