Sözcü Yazarı Çiğdem Toker, New York’ta inşaa edilen Türkevi ile Kütahya’daki Zafer Havalimanı’nın bağlantısını köşesine taşıdı. Toker’in yazısına göre iki inşaatı yapan firma da aynı; IC İçtaş… Resmi rakamlara göre garanti ödemeleri kapsamında sadece Zafer Havalimanı için 8 yılda söz konusu şirkete yaklaşık 46 milyon Euro ödeme yapıldı.
IC İçtaş Zafer Havalimanı’nı, 29 yıl 11 ay işletecek. Uluslararası Şeffaflık Derneği tahminine göre IC İçtaş’a bu süre sonunda ödenecek tutar 205 milyon 281 bin Euro’yu geçecek. New York’taki Türkevi’nin maliyetinin de 250 milyon doları bulacağı belirtiliyor.
Çiğdem Toker’in yazısı şöyle:
Bütçe hakkını zedeleyen bir model olan Yap İşlet Devret’le yaptırılan Zafer Havalimanı, uzun süredir ‘kara delik’ olarak anılıyor. Hizmete açıldığı 2012 yılından bu yana, devletin verdiği garanti ile gerçekte havalimanını kullanan yolcu sayısı rakamları birbirini hiçbir zaman tutmadı.
Tutmamak bir yana aradaki fark, uçurum denebilecek ölçüde büyük bir yanılmaya karşılık geliyor. Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) hesaplarını denetleyen Sayıştay raporlarına göre, 2012- 2016 döneminde ‘garanti edilen yolcu sayısı’ ile ‘gerçekleşen yolcu sayısı’ verileri dikkate alınarak yapılan oranlamada gerçekleşme oranı, sırasıyla (2012-2016) yüzde 2, yüzde 5, yüzde 4, yüzde 4, yüzde 4 olarak çıkmıştı.
2012-2016 dönemi için toplam 4 milyon 73 bin 181 yolcunun garanti edildiği Zafer Havalimanı’nda gerçekleşen yolcu sayısı 170 bin 534’de kalmıştı. Bunun anlamı ne mi? Sadece ilk beş yıl için havalimanını yapıp işleten IC İçtaş şirketine yaklaşık 21 milyon Euro ödenmesi demek.
Buraya kadar verdiğim bilgileri 8 Haziran 2018 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yazdım.
2017-2019 İÇİN 18.3 MİLYON EURO
Sonrasını Uluslararası Şeffaflık Derneği çalışmasından aktarayım. Zafer Havalimanı’na taahhüt edilen yolcu garanti sayısı ile gerçekleşen yolcu sayısı 2016’dan sonra da tutmadı. Gerçekleşme oranı yine yüzde 3 ile 5 arasında kaldı. Zafer Havalimanı’nı işleten IC İçtaş şirketine devletin 2017 ile 2019 arasında ödediği garanti tutarı 18.3 milyon Euro oldu.
(2012-2019 yılları arasında ödenen garanti tutarı böylece 39.2 milyon Euro’ya yükseldi.)
TOPLAM 46 MİLYON EURO
2020 yılı verilerini ise CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz açıklamıştı. 2020 yılı için garanti edilen yolcu sayısı 1 milyon 279 bin 352 olmasına karşın, havalimanını kullanan yolcu sayısı toplam 16 bin 645’te kalmış, IC İçtaş’a 6 milyon 738 bin Euro ödenmişti. Böylece 2012-2020 yılları arasında devletin IC İçtaş’a ödediği garanti kapsamında yaptığı ödeme, yaklaşık 46 milyon Euro’ya ulaştı (45 milyon 896 bin Euro).
IC İçtaş Zafer Havalimanı’nı, 29 yıl 11 ay işletecek. Uluslararası Şeffaflık Derneği tahminine göre IC İçtaş’a bu süre sonunda ödenecek tutar 205 milyon 281 bin Euro’yu geçecek.
Belli aralarla haberlerini okuduğunuz ‘kara delik’ Zafer Havalimanı gerçeklerinin bugün de paylaşmamın nedeni ise IC İçtaş’ın, iki gündür iktidar medyasında öve öve bitirilemeyen
New York’taki Türkevi’ni de yapan şirket oluşudur.
Dünya Gazetesi yazarı Vahap Munyar’ın New York’tan şirket yetkilileriyle görüşerek aktardığı bilgilere göre Türkevi’nin inşaat maliyeti 250-300 milyon doları bulacakmış. Dolayısıyla sadece Zafer Havalimanı hesaplarına bakarak bile Türk Evi’nin maliyetini Türk vatandaşlarının karşıladığını neden söylemeyelim ki.
Değerli okurlar Zafer Havalimanı, ‘kara delik’ örneklerden yalnızca biri. Yap-İşlet-Devret ve onun üst modeli olan Kamu Özel İşbirliği ya da Kamu Özel Ortaklığı, içeriği halktan saklanan uzun süreli sözleşmeleriyle, -iktidarın özenle sakladığı- yüklü kamu borcu oluşturan, iktidarlar değişse bile siyasi karar süreçlerini sakatlayan ve antidemokratik şirket tahakkümü oluşturan bir modeldir. Verilen garantilerdeki yanılma payının yüksekliği, kur etkisiyle birlikte bütçeden devasa kaynakları az sayıda şirketin kasasına aktarırken, halkın refahını insanca yaşama standartlarını imkansız hale getirmektedir.
Son günlerde tanık olduğumuz üniversite öğrencilerinin yurt sorunu da, baş edilemez hale gelen kira sorunu da KÖİ modelinin anti demokratik yapısıyla yakından ilgilidir. Dolayısıyla sözleşmelerin halka açıklanması için ne kadar talepte bulunulsa az.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***