YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Candan Badem bir tarihçi akademisyen, saygın bir üniversite hocası, kendini bir solcu/sosyalist olarak tanımlıyor. O da benim gibi bir KHK’lı ve rejimin mağdurlarından. Yurtdışında, İsveç’te yaşıyor. Uppsala Üniversitesi’nde çalışıyor. Aynı zamanda, yine benim gibi Barış Akademisyeni, yani Bu Suça Ortak Olmayacağız başlıklı bildiriye imza veren ve sonrasında kanlarında duş alınmakla tehdit edilen, hainlik ve terörizme destekçilikle itham edilerek suçlanan, takibata alınan, yaşamı altüst olan bir bilim insanı. Şüphesiz insan hakları ihlallerine karşı algıları keskin ve keskinleşmiş bir birey. Onu uzun süredir Twitter’da izliyorum. Benim de duyarlı olduğum birçok sorunda ve konuda tepki gösteren bir meslektaşım olması nedeniyle, azımsanmayacak kadar sıklıkla benzer algılar ve duyarlılıklar içerisinde olduğumuzu görüyorum.
Dün, 19 Eylül 2021 tarihinde Twitter’da bir anket başlattı. Soru şuydu: “Biz sosyalistler Fethullahçılara FETÖ demeli miyiz?” Şıklar da şöyleydi: “Evet, FETÖ ifadesi doğru”, “Hayır, FETÖ AKP ağzıdır”, “Evet ama (aşağıya yazdım)”, “Hayır, ama”. Soruları önemliydi. Sunduğu yanıt opsiyonları da onun ve potansiyel olarak onu izleyen takipçilerinin – muhtemelen onun gibi düşünen, sol-sosyalist “mahalleden” olan insanlar çoğunluk oluşturuyordur – algıları bakımından bence önemliydi. Öncelikle aklıma gelen şey, rejimin dili – Hoca AKP’nin “ağzı” demiş – meselesine eğilmesinin gayet olumlu oluşuydu. Bu konuda hala aynı algı içindeyim. Dahası, sorduğu sorunun art niyet içermediğini de biliyorum. Yani dürüstçe, imada bulunmadan bir soru sormuş. Yine de ters okumayla, sorularının aslında bazı yanıtları otomatikman barındırdığı ve onları soruları okuyan kitleye empoze ettiği algısına da kapıldığımı belirtmeliyim. Fazla uzatmadan, yaptığım yorumlara değineyim.
Sol ve sosyalist kesimlerde, tıpkı CHP’li Kemalo-sekülerlerde olduğu gibi, standart bir Gülen Cemaati (GC) ya da Hizmet Hareketi algısı var. Bu algıya göre, GC devleti ele geçirmeye çalışan, dış mihraklar tarafından – özellikle başta ABD olmak üzere Batı dünyasınca destek gören – “dinci” ve “karşı devrimci” bir yapı. Dahası, GC Ergenekon ve diğer darbe davaları sürecinde sergilediği tutum ve aldığı pozisyon gereği, “kumpasçılıkla” suçlanan, “yanlış işler yapan” bir yapı. Bu kesimler, yeterli görmese de, Türkiye’de GC yapısının devletten “ayıklanmasına” olumlu bakıyor. Diğer taraftan, bu kesimlerin insan hakları değerleri ile bu yapılan kitlesel zulüm çeliştiğinden, genellikle – eğer çok insafsız değillerse – GC yapısını tümüyle bu zulmü hak edenler olarak görmüyor, sadece onun “ileri gelenlerini”, ya da Hoca’nın yorumuna alttan yorum yazan bir takipçisinin ifadesiyle “kaymak tabakasını” hedef alınması gerekenler olarak kategorize ediyor.
Sol-sosyalist ve Kemalo-seküler (CHP tabanı gibi paralelde algıya sahip) kesimler, üç aşağı beş yukarı GC hakkında böyle düşünüyor. Bu zaten bir sır ya da bilinmeyen bir bilgi falan değil. Bu kesimlerin “FETÖ” söylemini kullanmaları salt rejimin başarısı değil. Hatta daha ileri giderek ifade edeyim: Rejim “FETÖ” demeseydi de bu kesimler “FETO” (Ö değil O ile) demeye devam edeceklerdi. Evet, “FETO” terimini Fethullah Gülen’in isminin kısaltılmış ve pejoratif hali olarak kullanmaktaydılar. Canan Hoca’nın bu terimi kullandığına tanık olmadım. Onu Twitter’dan tanıyorum. Hiç tanışmadık. Fakat ondan edindiğim izlenim, bu tür bir jargonu kullanacak bir insan olmadığı. Fakat onun da iletişimde olduğu grupların bir bölümünde bu terimi kullanan insanlar olduğunu biliyorum. Dahası, sol ve seküler tabanda GC için “F-tipi” terimi de bazen karşımıza çıkıyor. Tüm bu terimler, sol ve sekülerlerin Gülen ve GC alerjisinin tipik Kemalo-seküler refleksler olarak sağcılara göre çok daha eskiden başladığına işaret ediyor. Evet, solcular “FETÖ” teriminin prototipi olan, onun esinlendiği “FETO” teriminin isim babasıdır. Bu konuda Cumhuriyet-Sözcü ortalaması Kemalofaşist “zinde güçler” – mesela Perinçek ve aksiyoner radikal tayfası – önemli bir ileri rol oynadı. 2013’ün 17 Aralık kilometre taşından sonra “Paralel Devlet” denen GC’nin zamanla “FETÖ’ye” terfi etmesinde sol-sosyalist, Kemalo-seküler kesimlerin etkisi aşikârdı.
Ben Candan Hoca’nın anket paylaşımından sonra şu yorumu yaptım:
1) “Fethullahçı” kavramı, bahsettiğiniz grubun kendini adlandırış şekli mi? 2) “FETÖ” terimi salt AKP’nin mi kullandığı bir “ağız”? 3) Bu kavramsal sorgulamanın, sistemli takibat politikasının başladığı 2016’dan bugüne tam 5 yıldır yapılmamış olması eleştirilmemeli mi? 4) “FETÖ” kavramını tırnak içine almadan kullanmak, rejimin yelkenlerine rüzgâr olmuyor mu? Rejimin kendisi yeniden üretmesine katkı sağlamıyor mu? Yapay biçimde, bilinçli & bir işleve yönelik, planlı şekilde devlet/rejim tarafından üretilen bu diskur üzerinden yapılan ağır ve sistematik insan hakları ihlalleri ile “Sippenhaft” takibata dur demek için bu diskurun tümüyle/kategorik olarak reddi gerekmiyor mu?
Bilemiyorum, Candan Hoca bunlara ne yanıt verecek. Ben bu yazıyı kaleme alırken, ondan hala bir yanıt gelmemişti.
Candan Hoca gibi duyarlı ve dürüst sosyalistlerin, solcuların ve Kemalo-sekülerlerin “FETÖ” terimini kullanmamalarının çok hayati olduğu kanısındayım. Ne için hayati? Rejimin sona ermesi için hayati! Dediğim gibi, rejimin diskuru, onun politik ana omurgasını oluşturuyor. Bu diskurun üzerine inşa edilen ana söylem, “FETÖ” ifadesi toplumsal desteğini yitirirse, tüm detaylarıyla beraber çöker. Merkez siyasi partilerin, mesela CHP’nin, mesela HDP ve İYİP’in, diğer küçük partilerin, bu söyleme destek olmamaları ve onu jargonlarından çıkartmaları, bu nedenle muhalefetin en önemli manevralarından biri olarak görülmeli. Henüz bu aşamadan çok uzaktayız. İşte tam da bu bağlamda Canda Hoca gibi isimlerin çıkıp bu söylemi bir şekilde sorgulamaya başlamaları önemli bir başlangıçtır.
Bıkmadan-usanmadan, sabırla bunu anlatmaya çalışıyorum, son beş yıldır. Diskur! Diskuru yok etmeden, rejimin kendi kendisini yeniden üretmesine, yakıt bulmasına, varlığını devam ettirmesine engel olamazsınız. Bu bağlamda, Türkiye dışında yaşayan insanlara önemli bir iş düşüyor. Israrla “FETÖ” ifadesinin gayrimeşruluğunu ve yasadışılığını yazmak, anlatmak gerekiyor. GC’nden hazzedilmemesinin ayrı, “FETÖ” rejim diskurunun kullanılmasının ağır bir nefret söylemi olması bakımından ayrı bir konu olduğunun anlatılması lazım. “FETÖ” söylemine yanıt olarak GC savunması yapılması sonuç vermez. Ama “FETÖ” söyleminin Türkiye dışında nefret söylemi oluşu ve GC’nin uluslararası hiçbir platformda terör örgütü olarak görülmemesi üzerinden “FETÖ” ifadesini kullananlara yanıt verilebilir.
Diskurunu dayatmakta başarılı olamayan rejim ideolojik bütünselliğini ve meşruiyetini yitirir, sonuçta yıkılır. Ve bu diskur, kofluğu ve fabrikasyon oluşu nedeniyle bu rejimin yumuşak karnıdır.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***