YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK
Turkey Tribunal mahkeme heyeti 20-24 Eylül tarihleri arasında Cenevre’de konusunda uzman 6 raportörü ve ciddi mağduriyet yaşamış 15 tanığı dinleyerek, işlenen suçların insanlığa karşı suç olarak kabul edileceğini açıkladı. Kısa süre içerisinde neden insanlığa karşı suç olduğuna dair gerekçeli kararlarını da kamuoyu ile paylaşacaklar.
Duruşmalar sırasında ifade veren tanıkların yaşadıklarını duyduğumuzda kulaklarımıza inanamadık. Filmlerde gördüğümüzde olmaz dediğimiz sahnelerin gerçekte yaşandığını duymaktan utandık. “Nasıl olur, bu kadar yapılabilir mi, bunu yapanlar insan olabilir mi,” diye içimizden geçirdik.
Aslında işlendiğini duyduğumuz bu suçların ahlak, hukuk ve vicdanı aşan özelliği de tam olarak insanlığa karşı suçla karşı karşıya olduğumuzun bir göstergesiydi. İnsanlığa karşı suçları değerlendirirken yapılanın normal insan eylemleri olarak değerlendirilmemesi gerekiyor. Katliam suçlarıyla karşılaştığında çoğu insanın ilk aklına gelen soru bunu kim yaptı sorusu değil, bu nasıl olabilir sorusudur. Tanıkları dinlerken de herkesin içinden geçirdiği soru bu oldu. Tribunal’in kararı bu nedenle tereddütle karşılanmadı.
Turkey Tribunal organizasyonunun yönetim kurulu üyeleri tarafından yapılan açıklamalarda amaçlarının insan haklarının gelişimine katkı sağlamak olduğu, bunun önünde engel olarak görülen sessizliğin ortadan kaldırılmasını istedikleri ifade edilmişti. Aslında insan hakları mücadelesinin temel amacı da budur denilebilir. İkinci dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan çabaların ana kaygısı savaş sonrasının adeta sloganı haline gelen ve bu savaş sırasında yaşananların bir daha yaşanmaması dileğinin dışa vurumu olan “Bir Daha Asla” yaklaşımıydı. İnsanlığa karşı suçların bir daha yaşanmaması için sessizliğin ortadan kaldırılması neredeyse bir zorunluluk. Tribunal şimdilik bu sessizliği bozdu.
Bundan sonrasında Turkey Tribunal yönetimi Uluslararası Ceza Mahkemesine başvuru yapacaklarını duyurdular. Bu başvuru da hiç şüphesiz yaşanan insanlığa karşı suç faillerinin cezalandırılması ve hukuksuzlukların durdurulması adına önemli bir adım olacaktır.
Türkiye’de son 7 yıldır yoğunlaşan ve insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilen insan hakkı ihlallerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi kapsamında yargılanması için başvuru yapılması sürekli gündeme gelmiş, yapılan değerlendirmeler sonrasında yeterli kriteri taşımadığı için bu konu askıda kalmıştı. Türkiye’nin Roma Statüsüne taraf olmaması ve mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmemesi başvuru yapılmasına engeldi.
Roma Statüsüne göre, UCM’nin yargı yetkisinin oluşması için ilgili devletin ya statüye taraf olması ya da iddia edilen suçun statüye taraf bir devletin topraklarında işlenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan yurtdışından insan kaçırma olaylarının bir kısmı (6 farklı ülkeden insan kaçırma olayı ve 2 farklı ülkede insan kaçırma girişimi) statüye taraf olan ülkelerin topraklarında işlendiğinden UCM’nin yargılama yetkisinin doğduğu değerlendirilmektedir.
Erdoğan rejimi 2016’dan itibaren 5 yıldan fazla süredir dünya genelinde 24 farklı ülkede insan kaçırma suçu işliyor. Bu suçlar BM başta olmak üzere uluslararası kurumların da dikkatini çekmiş durumdadır. Uluslararası haber ajansları ve insan hakları kuruluşları Türk istihbaratının gerçekleştirdiği kaçırma olaylarını yakından takip etmekte ve dünya kamuoyunu bilgilendirmektedir.
Turkey Tribunal ekibinin de “zorla kaybetme”, “işkence” ve “keyfi tutuklama” suçları kapsamında yurtdışından kaçırılan Gülen Hareketi mensuplarına ilişkin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne bir başvuru/suç duyurusu hazırlığı yaptığı açıklandı.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin statüsünü kabul eden ve insan kaçırma suçu işlendiği için başvuru kapsamına giren 8 ülke arasında Gabon, Kamboçya, Kenya, Moldova, Bulgaristan, Arnavutluk, İsviçre (başarısız girişim) ve Moğolistan (başarısız girişim) bulunmakta.
Muhtemeldir ki yapılacak başvurunun temelini bu ülkelerden yapılan kaçırmalar oluşturmakla birlikte Türkiye’de yaşanan insanlığa karşı suçun detayları da başvuru dosyasında yer alacaktır.
Başvurunun değerlendirilme süreci hakkında kısa bir bilgi verilmek gerekirse, UCM Savcılığı ilk olarak bir “Ön İnceleme” yapmakta ve 4 aşamadan oluşan bir filtreleme uygulamaktadır.
1. aşamada, iddia edilen suçlarla ilgili bilgilerin ilk değerlendirmesi yapılmakta. Amaç, alınan bilgilerin ciddiyetini analiz etmek ve doğrulamak, UCM’nin yargı yetkisi dışında kalan suçlara ilişkin bilgileri filtrelemek ve mahkemenin yargı yetkisine girenleri tespit etmektir.
2. aşama ön incelemenin resmi başlangıcını ifade eder. Yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin ön koşulların yerine getirilip getirilmediği ve iddia edilen suçların, statüde belirtilen suçların kapsamına girip girmediği değerlendirilir.
3. aşamada, iddia edilen suçlara ilişkin ulusal mahkemelerde dava açılıp açılmadığı ve söz konusu suçların UCM’de yargılanacak derecede ağır suçlar olup olmadığı hususları incelenir.
4. aşamada, muhtemel bir soruşturmanın adaletin çıkarları açısından bir sorun teşkil edip etmediğine bakılır. Örneğin, soruşturmanın mağdurların yararına mı zararına mı olacağı değerlendirilir.
Mahkeme süreci nasıl işleyecek hep birlikte göreceğiz. Ancak unutmamamız gereken bir gerçek var ki yaşanan insanlığa karşı suçların tekrar yaşanmaması ve güçlü bir şekilde “Bir Daha Asla” diyebilmek için ses çıkarmaya devam etmeliyiz.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***