HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
17 Eylül 1961 tarihi Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak düştü. Halkın oyları ile iktidara gelen Demokrat Partili Başbakan Adnan Menderes, 27 Mayıs darbesi ardından kabinesinden Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan ile birlikte idam edildi.
Menderes ve arkadaşlarının idamı haksız ve vicdanları yaralayan bir uygulama idi. Bir başbakanın devleti yönetenler eliyle öldürülmesi, cumhuriyet tarihimizin ilk ve umarım tek kara lekesi olarak kalır.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Ben bir olayı anlatırken biraz gerilere gitmeyi severim. Yine aynı yola koyulacağım.
Çok geriye gitmeyeceğim. Aktaracaklarım sadece Osmanlı dönemi ile sınırlı kalacak.
623 yıl hüküm süren Osmanoğulları, saltanatları döneminde 292 sadrazam ataması yaptı. II. Abdülhamid’in canı sıkıldıkça görevden aldığı, başı derde girdiğinde yeniden atadığı meşhur sadrazamı Mehmet Said Paşa’nın (Küçük Said Paşa) 9 kez atanması gibi tekrarları saymazsak imparatorluk tarihinde 218 farklı isim bu koltuğa oturdu.
Vezir-i azamlar ya da son dönemdeki adı ile sadrazamlar, padişahın mutlak vekili konumunda idi. Padişahın mührünü yanında taşır, her türlü işi onun adına yapardı. Mülki ve askeri atamalar da ondan geçerdi.
SADRAZAMLIKTA EN UZUN VE EN KISA SÜRE İLE KALANLAR
Meraklısına bir iki anekdot daha paylaşayım. Küçük Said Paşa, 9 kez göreve geldi ama bu makamda en uzun süreli kalan isim değildi. Bu görevi en uzun süreyle yürüten 1364-1387 yılları arasında (Murad Hüdavendigar olarak bilinen I. Murad dönemi) 22 yıl süreyle görev yapan Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa oldu.
En uzunu olur da en kısa görev yapanı olmaz mı? En kısa veziriazamlık koltuğunda kalan ise Zurnazen Mustafa Paşa oldu. Mustafa Paşa ay veya gün değil, sadece 4 saat bu makamda kalabildi.
Bu kadar hızlı sadrazam değiştiren isim IV. Mehmed diğer adıyla bilinen Avcı Mehmed idi. 1648-1687 yılları arasında 19. Osmanlı padişahı olarak tahtta kalan IV. Mehmed, aynı zamanda 18 sadrazam ataması ile rekoru elinde bulunduran hükümdardı.
218 SADRAZAMDAN 44’Ü İDAM EDİLDİ
I. Selim ya da bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim, saltanatta 8 yıl (1512-1520) kaldı. Kısa dönemde adını büyük işler yapan hükümdar olarak tarihe geçirecek gelişmelere imza attı. Başındaki imparatorluğun topraklarını 2.5 kat artırarak 2.4 milyon km²’den 6.6 milyon km²’ye çıkardı. Mısır Memlûklerini yenerek hilafeti Osmanlı’ya taşıdı.
Yavuz Selim’in döneminde 6 isim veziriazamlık makamına oturdu. Bunlardan biri sefer dönüşü eceliyle öldü. Biri Mısır’ın fethinde savaş meydanında şehit oldu, üçünü ise idam etti.
Veziriazam Dukakinoğlu Ahmet Paşa’yı kendi eliyle öldürdü, veziriazam Yunus Paşa’nın kestirdiği kafasını kokuşana kadar yanında taşıdı. İstanbul’daki semte adını veren Koca Mustafa Paşa ise I. Selim’in göreve gelir gelmez idam ettirdiği isim oldu.
Öfkeli padişahın, Hersekzade Ahmet Paşa’yı sık sık tekme tokat dövdüğü bilinir. Ahmet Paşa, gördüğü muamelelerden rahatsız olarak bir gün huzura çıktığında, “Padişahım önünde sonunda bir bahane ile beni öldüreceksin, hemen bir gün evvel halas etsen münasiptir” der.
Aldığı cevap, “Benim dahi bu mana muradım. Lakin yerini tutar bir adam bulunmaz. Yoksa seni muradına eriştirmek kolaydır” şeklinde olur.
Bu sebepten Anadolu’da yüzyıllarca “Dilerim Allah’a, Yavuz’a vezir olasın” sözü bir beddua olarak kullanıldı.
Veziriazam ya da sadrazam idam ettiren sadece I. Selim değildi. Osmanoğulları döneminde bu makama getirilen 44 isim idam edildi. 218 farklı isim bu makama geldiğine göre, her 5 sadrazamdan birisi idam edildi demek.
MENDERES ADIM ADIM 27 MAYIS’A GİTTİ
Tek parti iktidarının dayatmalarından bıkan halk, 14 Mayıs 1950’de “Beyaz Devrim” ile Demokrat Parti’yi (DP) iktidara taşıdı. İktidara gelir gelmez toplumu sosyal ve ekonomik alanda rahatlatacak bir dizi uygulamayı hayata geçiren DP, bunun ödülünü 1954 seçimlerinde yüzde 57 oy alarak gördü.
Tarımdan, eğitime, ulaşımdan sanayiye kadar pek çok alanda önemli adımlar atıldı. Türkiye DP dönemde her yıl ortalama 7.8 oranında büyüdü. Ülkenin Gayri Safi Milli Hasılasının dünyadaki payı binde 6.43’ten binde 7.52’ye yükseldi.
DP’nin 10 yıllık iktidar döneminin ikinci 5 yılı birincisinden hayli farklı oldu. İş dünyasından medyaya, eğitimden güvenliğe kadar pek çok alanda halkı canından bezdiren tek parti dönemini aratacak bir yola koyuldu.
Seçtiği isimler ve oy verdiği partilerden dolayı şehirler bölündü. Osman Bölükbaşı’yı yeniden seçtiği için Kırşehir ilçeye dönüştürüldü, CHP’ye çok oy çıkıyor diye Malatya’dan bölünüp Adıyaman il yapıldı.
İktidara sert eleştiri yaptığı gerekçesiyle 238 gazeteci hapse atıldı. 79 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın bunlar arasında idi. DP’den istifa eden kurucu isimlerden Fuad Köprülü’nün başka partiden aday gösterilmesinin önüne geçmek için “partisinden istifa eden milletvekilinin 6 ay geçmeden aday gösterilemeyeceği” hükmü getirildi.
Medyanın iki önemli ayağından biri olan radyo, muhalefete yer verilmeyen iktidarın sesine dönüştürüldü. DP’nin kurduğu Vatan Cephesi’ne katılan isimler, tek tek her akşam radyodan yayınlanmaya başlandı.
Hukuksuzluk aldı başını gitti. 6-7 Eylül 1955’te başta Rumlar olmak üzere azınlıkların ev ve işyerlerine yönelik organize saldırı düzenlenmesi utanç belgesi olarak tarihte yerini aldı. 4 bin 214 ev, 1152 işyeri, 73 kilise ve 26 okul tahrip edildi.
Son dönemde ise CHP’yi sindirmek için TBMM içtüzük imkânlarını suiistimal ederek sınırsız yetkilerle Tahkikat Komisyonu kuruldu.
DP’nin yaptığı pervasızlık ve hukuksuzları, TSK’nın hukuksuz bir şekilde yönetime el koyması takip etti.
Ülkenin yönetimini devralan Milli Birlik Komitesi, Yassıada süreci ile başlı başına bir hukuksuzluklar zinciri oluşturdu. Menderes hakkında 19 ayrı suçtan dava açıldı. Bu davalardan Bebek Davası, Köpek Davası gibi bir kısmı öne çıkarılıp magazinleştirildi. Ancak içinde sabık iktidarın hesap vermesi gereken davalar da vardı. 6-7 Eylül Olayları Davası, Radyo Davası, Vatan Cephesi Davası, Örtülü Ödenek davası gibi davalar bunlar arasındaydı.
Menderes, Yassıada’da yargılandığı dönemde hesap vermek durumunda kaldığı konulardan birisi de şair, yazar, gazeteci Necip Fazıl Kısakürek’e Örtülü Ödenek’ten orantısız bir şekilde yapılan ödemeler idi.
Başsavcı Altay Ömer Egesel, Örtülü Ödenek’ten yapılan toplam 723 bin 829 TL tutarındaki harcamadan sadece Kısakürek’e niçin 147 bin 500 TL’sinin verildiğini sorar.
Kısakürek’in, bir kısmı tehdit ve şantaj dolu mektuplarla Menderes’i bu haksız ve hukuksuz bir yola ittiği görülür.
Menderes, 14 Ekim 1960’ta başlayan Yassıada yargılamalarında idama mahkum edildi. İdam kararı Milli Birlik Komitesi tarafından onaylandı ve 60 yıl önce bugün infaz edildi.
Bu kararın haksızlığını, hukuksuzluğunu sorgulamamız gerekir. Bu yolda yapılan araştırmaları takdir ve saygıyla karşılıyorum. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 44 sadrazamın idamının görmezden gelinmesine ya da haklı bulunmasına şaşıyorum.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***