YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
Geçtiğimiz ay sonu başlayan ve bu ayın ilk haftalarında da devam eden yangınlarında Türkiye’nin en güzel bölgelerindeki ormanlık alanlar tahrip oldu. Yanan alanların büyüklüğüne ilişkin rakamlar geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı. İnsan başına gelen felaketten sonra kendisini teselli edecek ufak umut kaynakları arar.
Ben size bu orman yangınları ile ilgili sevinebileceğiniz bir gelişme paylaşayım. Yanan ağaçlar yeşermeye başladı. Tıpkı büyük Avustralya yangınından sonra olduğu gibi.
Bugün sizinle havadan sudan bahseder gibi bir konuyu paylaşacağım. Daha ilk cümleden söyleyeyim, sıkıcı bir konu. Bu da neymiş diye yazının detaylarını görmek için başlığı tıklayanlar için üzgünüm. Vakit geç olmadan zaman kazanmak için sayfayı kapatıp başka haberlere geçebilirsiniz.
“Madem başladım. Bari devam edeyim” diyenlerden iseniz buyurun o zaman yeşeren umut filizlerine ilişkin bilgilere.
Ama durun. Önce bir dizi iç karartıcı ve sıkıcı bilgiyi sizin önünüze koymazsam olmaz.
BÜYÜK AVUSTRALYA YANGINI 240 GÜN SÜRMÜŞTÜ
Tarihe adı “Büyük Avustralya yangını” olarak geçen orman yangını Haziran 2019’da başlamış, 2020’nin ilk aylarına kadar 240 gün sürmüştü. 30 dolayında insan ölmüş, bir milyara yakın canlı yok olmuş ve 2 binden fazla ev yanmıştı.
Yangınlarda tahrip olan ormanlık alanın büyüklüğü ise 18.6 milyon hektar. Bir başka ifade ile 186 bin kilometrekare. Ya da bu rakamın neyi ifade ettiğini şöyle anlatayım. İstanbul’un yüzölçümünün 5 bin 343 kilometrekare olduğunu hatırlarsanız, yanan ormanlık alan İstanbul’un topraklarının 30 katından fazlaydı.
Bu yıl Türkiye’de en büyük yangınların çıktığı alanlara baktığımızda bizdeki tablo da pek iç açıcı değil. Manavgat’ta 30 bin, Bodrum’da 12 bin, Marmaris’te 8 bin, Güzelbağ bölgesinde ise 6 bin hektarlık orman zarar gördü.
Tabloda da gördüğünüz gibi bu yıl yaşanan orman yangınları, geçtiğimiz yılların çok üzerinde. 2002-2020 arasında ortalama 58 orman yangını yaşanırken bu yıl bu rakam 158’e ulaştı.
GÜZEL HABERE AVUSTRALYALILAR İNANMAKTA ZORLANMIŞLARDI
Türkiye’deki orman yangınlarının en etkili olduğu günlerde Avustralya’dan gazeteci Enes Cansever Bey aradı. Avustralya’daki orman yangınlarını hatırlattı ve sonrasında yaşananları anlattı.
Yangın bölgelerine hiçbir şekilde müdahale edilmediğini ve yağmurların başlayıp havaların ısınması ile birlikte ağaçların yeniden yeşermeye başladığını söyledi. Avustralyalı doğa fotoğrafçısı Murray Lowe’den bu yazıda kullanabilmem için izin aldığı fotoğrafları göndereceğini söyledi.
Doğa fotoğrafçısı Lowe, gözlemlerini paylaşırken, gezdiği bölgelerde yıkımı ve yeniden oluşumu birlikte gördüğünü anlatıyor. “Avustralya’nın ünlü ormanlarının yeniden doğuşuna tanık oluyoruz” diyen Lowe, bunun görmek istedikleri yenilenmenin işareti olduğunu söylüyor.
University of Sheffield’dan yangın ekolojisi uzmanı Dr. Kimberley Simpson da yaşananların doğanın normal döngüsü olduğuna dikkat çekiyor. Dr. Simpson’a göre, bu bitki türleri on milyonlarca yıl boyunca sık sık orman yangınlarına maruz kaldılar ve yandıktan sonra yeniden hayata dönecek şekilde evrim geçirdiler.
TÜRKİYE’DEKİ ENDİŞE HAYLİ FARKLI
Avustralya’da hükümet, orman yangınları sonrasında bilim insanlarının ortaya koydukları görüşler doğrultusunda hareket etti ve yanan ormanlık alanlara müdahale etmediler.
Avustralya’daki bilim insanlarının söylediğine paralel sesler, güneydeki orman yangınlarından sonra Türkiye’den de geldi. Hacettepe Üniversitesi Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu, ormanlık alanlarda doğal yenilenmeye izin verilmesini istedi.
Dr. Simpson’un söylediklerini tekrarlar gibi konuşan Prof. Dr. Tavşanoğlu, “Yanan yerleri kendi haline bırakmanın şöyle bir avantajı var, orası zaten milyonlarca yıldır yangına maruz kalan ve buna adapte olmuş bir ekosistem. Biyoçeşitliliği kaybetmeden ormanın ya da çalılığın kendi kendini yenilemesini sağlıyorsunuz. Dolayısıyla bir sonraki yangında aynı alan bir daha yandığında ormanın tekrar kendini yenilemesi mümkün olabiliyor” diyor.
Orman yangınlarının ağırlıklı olarak güneydeki turizm bölgelerinde yaşanması, Türkiye’deki temel endişe. Vicdan sahibi insanlar daha önce defalarca örneği yaşananlara yeniden tanıklık etme endişesi taşıyor.
Sahil bölgelerinde yanan ağaçların yerine otellerin filizlenmesinden endişe ediliyor. Zira Milas’ta 8 yıl önce Güvercinlik Koyu’nda orman yangını çıkmış, aradan geçen zaman içerisinde de yanan alanda otel yükselmeye başlamıştı. Bu ilk ve son örnek değildi.
Bundan dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda topluma vermeye çalıştığı teminat kimsede güven hissi uyandırmıyor. “Yanan ormanlarımız küllerinden yeniden doğacak. Bu alanlar en verimli şekilde ağaçlandırılacak, yeniden orman olacak” sözleri insanlarda endişeyi azaltmıyor, artırıyor.
Yanan alanların, Tarım ve Orman Bakanlığından alınıp Kültür ve Turizm Bakanlığına verilmesi de endişeleri haklı çıkaracak adım olarak değerlendiriliyor.
Türkiye’den bu kadar iç karartıcı bilgi yetti sanırım. Gerçekten vermek istediğim güzel gelişmeyi paylaşmak istiyorum sizinle.
MANAVGAT’TA YANAN ALANLARDA YEŞERME BAŞLADI
Hatırlarsanız orman yangınlarının söndürülmesinde imdada yetişen sağanak yağışların büyük katkısı olmuştu. Bu yağmurlar toprağın nefes almasını engelleyen külleri bir ölçüde toprağa karıştırıp gübreye dönüşmesini sağladı.
Yangının çam ağacı dışındaki ağaçların kök kısmına zarar vermediği belirtiliyor. Ağaçların toprak altında kalan kısmı hayatiyetini sürdürdüğü için yeniden filiz vermeye başladı.
Çam ağacı ile ilgili üzücü bir bilgi hatırlatması. Çam ağacının bir dalını kestiğinizde oradan asla yeşermez. Kökünden kestiğinizde de aynı şekilde bir daha asla oradan yeni filiz vermez.
Bu görüntü de Manavgat’a bağlı Kalemler köyünden.
İşte bu yaşananlar umuttur, umut olmadan yaşanmaz.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***