İSTANBUL – PKK lideri Abdullah Öcalan şahsında Türkiye demokrasisinin tecrit altında olduğunu dile getiren ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, tecridin kaldırılması için birlikte mücadelenin önemli olduğunu söyledi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana avukatlarıyla görüştürülmüyor. Avukat yasağının yanı sıra Öcalan’ın ailesiyle de görüşmesine izin verilmiyor. Kamuoyunda kendisine dair büyüyen kaygılar üzerine Öcalan’ın ilk kez 27 Nisan 2020, ikinci kez 25 Mart 2020’de kardeşi Mehmet Öcalan ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Mehmet Öcalan, yaptığı son görüşmenin yarıda kesildiğini duyurmuştu. Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım 2020’de başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi, 49’uncu grupla 265’inci gününde devam ediyor.
Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve açlık grevlerinin son bulması için toplumsal mücadelenin büyütülmesi gerektiğini ifade eden Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, artık söylenenlerin sözden çıkması gerektiğine vurgu yaptı.
‘ÇÖKTÜRME PLANI’ VURGUSU
İktidarın Kürt sorunu üzerinde toplumu taraflara bölmeye çalıştığını söyleyen Tümüklü, 30 Ekim 2014 yılında 11 saat süren Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) alınan “Çöktürme Planı” kararını hatırlatarak, “Bu süreçle birlikte Sayın Öcalan’a tecrit uygulanarak Kürt sorununu her türden savaş politikasıyla sürdürme kararı alındı. Doğal olarak da Sayın Öcalan’ın Kürt halkıyla buluşmasını, onun fikirlerinin topluma temas etmesini engelleyerek Kürt özgürlük güçlerinin örgütlülüğünü dağıtmak ve mücadele dinamiklerinin sakatlanması hedeflendi. Bu durum Türkiye demokrasi ve özgürlük mücadelesinin esaslı bir biçimde hem sınırlarına çekilmesi, hem daraltılması hem de orada örgütsüzleşmesine yol açan bir zemin sunuyor” dedi.
ÖZGÜRLÜĞE DÜŞMANLIK
AKP’nin bu politikalarını bir düşmanlık hukuku üzerinden yürüttüğünü ifade eden Tümüklü, “Doğal olarak Sayın Öcalan üzerindeki tecrit onun şahsında çok açık bir biçimde Türkiye demokrasisi ve özgürlüğünün mücadelesine uygulanan bir tecrittir. Bu tecrit demokrasiye ve özgürlüğe düşmandır. Bunu böyle görmek ve okumak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
KÜRT DÜŞMANLIĞI
Öcalan’ın sesinin İmralı’nın dışına çıktığında bunun topluma yansımasının hep iyi yönde olduğunun altını çizen Tümüklü, fakat Türkiye’deki rejimlerin bundan kaçtığını söyledi. Türkiye’deki rejimlerin ontolojisinde Kürt düşmanlığının yattığının altını çizen Tümüklü, faşizmin kendisini de bu şekilde örgütlediğini belirtti. Bundan dolayı bu rejimlerin sürekli olarak Türkiye toplumuna savaş vaat ettiğine vurgu yapan Tümüklü, “Hem iktidar hem de karşısında bulunan muhalefetin Türkiye düşmanı olduklarını söylemek yanlış olmaz. Onların derdi milyonların mutluluğu ve refahı değil. Tek dertleri kendi siyasal hegemonyalarının sürmesidir. Yani bunlar tamamen savaşa angaje olmuş siyasi rejimlerdir” diye konuştu.
AİHM KARARI
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), PKK Lideri Öcalan ile Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan isimli tutuklulara verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği “ihlal” kararlarını acil gündemine alması için geçtiğimiz günlerde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne yaptığı başvuruya da değinen Tümüklü, bunun mücadeleyi sürdürme açısından önemli olduğuna vurgu yaptı. Fakat Bakanlar Komitesi’nin hukuku değil çıkarlarını gözeten bir kurum haline geldiğine vurgu yapan Tümüklü, bu nedenle bu kurumlardan yana bir beklenti içinde olmaması gerektiğini ifade etti. Tecridin ancak ulusal ve uluslar arası mücadeleyle kırılabileceğine vurgu yapan Tümüklü, özgürlüklerin de bu şekilde elde edilebileceğinin altını çizdi.
‘BİRLİKTE MÜCADELE ŞART’
Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle cezaevlerinde çok sayıda tutuklunun açlık grevine girdiğini hatırlatan Tümüklü, tutukluların son çare olarak bu yöntemle mücadelelerini verdiğini söyledi. Toplumun bu yönüyle yeterli düzeyde bir mücadele vermediğini dile getiren Tümüklü, son olarak şunları dile getirdi: “Açlık grevcilerin talebi o kadar insani ve sıradan ki; gerçek anlamda yaşam hakkını içeren talepler. Ama şöyle bir durumla karşı karşıyayız; İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinden emekçi köylünün ekolojik mücadelesine, kadın özgürlük mücadelesinden LGBTİ+ mücadelesine, Kürt halkının özgürlük mücadelesinden Alevi halkının yurttaşlık mücadelesine kadar neredeyse her mücadele kendi başına ve parçalı. Doğal olarak bu talepler birleşmeyince bir toplumsallaşma ve genel bir mücadeleye kavuşmuyor. Açlık grevleri 265’inci gününde ve hala üzerinde konuşuyoruz. Bu bizler açısından pratik bir özeleştiriye muhtaçtır. Demokrasi ve devrim mücadelesi veren bütün güçlerin esaslı bir biçimde Sayın Öcalan üzerindeki tecrit başta olmak üzere cezaevlerindeki hak ihlallerine kadar bir mücadele vermesi gerekir. Söylenenlerin sözden çıkıp artık pratiğe ihtiyaç var. Bu talepler hepimizin talepleridir. Çünkü hepimiz bu coğrafyada faşizm gerçeğiyle potansiyel mahpusuz.”
MA / Ferhat Çelik
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***