ABD’nin Afganistan’dan hızlı bir şekilde çekilmesi ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin uluslararası siyasette, hem bölgesel dengeler hem de ABD’nin müttefikleriyle ilişkisi açısından önemli sonuçları var. Diplomasi uzmanı Jonathan Marcus, son gelişmeleri yorumladı.
Joe Biden yönetiminin Afganistan’dan hızla çekilmeye karar vermesi, genellikle bunun hem Afgan halkına hem de Afganistan’da savaşanlara karşı gereksiz bir ihanet olduğunu düşünen yorumcuların da, aynı hızla ABD Başkanı’nı eleştirmesine yol açtı.
Kabil Havalimanı’ndan gelen yürek burkan fotoğraflar da bu görüşü güçlendirdi. Haklı bir şekilde, duyguların da etkili olduğu bir konu bu. Batı Afganistan için kanını, zamanını ve parasını harcadı. Afgan halkı ise çok daha fazlasını…
Biden yönetiminin aceleyle çekilmesine getirilen eleştirilere karşı çıkmak zor. Afganistan’ın kurtarılması imkansız, yönetimi ise temsiliyetin olmadığı ve yolsuzluklarla dolu bir yer olabilir. Bunu söylemek Afganistan’ın son 2 yılda değil son 20 yılda kaybedildiği anlamına geliyor.
Ne olursa olsun böylesine hızla geri çekilmek ABD’nin güvenilirliğine, sağlam bir ortak olduğu inancına ve dünya meselelerinde ahlaklı bir tutum aldığı fikrine büyük bir darbe vurdu.
Peki bu Biden’ın göreve başlarken vurguladığı “Amerika geri döndü” sözüyle ne kadar örtüşüyor?
Vietnam ile bazı karşılaştırmalar yapıldı. ABD vatandaşlarının düşmekte olan bir kentten helikopterlerle çıkarılması, gazetelerin bu benzetmeyi yapmasına yol açtı. Fakat bu yüzeysel benzerliklere rağmen arada ciddi farklar da var.
Güney Vietnam, ABD askerlerinin çekilmesinden iki yıl sonra çöktü. ABD Afganistan’da da, müttefiklerinin çekilmeden sonra uzun bir süre iktidarda kalmasını bekliyordu.
ABD, Vietnam’da küçük düşürülmüştü. Amerikan toplumu derin bir şekilde bölünmüş, ordusunun morali de gelişmelerden olumsuz etkilenmişti.
Öte yandan Vietnam her ne kadar Soğuk Savaş’ın trajik bir bölümü olsa da ABD Soğuk Savaş’tan zaferle çıkmıştı.
NATO zayıflamamış, dünyanın dört bir yanındaki ABD müttefikleri Washington’ın kendilerini destekleyip desteklemeyeceğini sorgulamamıştı. ABD rakipsiz bir süper güçtü.
Afganistan ise Vietnam’dan çok farklıydı. ABD’nin Afganistan’daki operasyonu halkta, Vietnam Savaşı’na benzer bir iç bölünme yaratmamıştı. Genel bir hoşnutsuzluk olsa da Afganistan misyonunun sonlanması için eylemler yapılmamıştı örneğin.
Daha da önemlisi, günümüzün uluslararası sahnesi 1970’lerdekinden çok farklı. ABD ve genel olarak Batı birden fazla çekişmenin içinde ve bunlardan yalnızca birkaçında net bir başarıları var.
Afganistan’ın çöküşü teröre karşı savaş denen operasyonlar için potansiyel bir felaket oldu. Fakat Washington’un bu başarısızlığı, demokrasi ve otoriterlik arasındaki daha geniş mücadelede de önemli bir gerileme olarak görülüyor.
Avrupa, Moskova ve Pekin’deki yansımalar
Bu Moskova ve Pekin’de yüzlerin gülmesine yol açacaktır, en azından şimdilik. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü yaymayı hedeflediği söylenen Batı tarzı liberal müdahalecilik modeli Afganistan’da denenirken tahribata uğradı. Bundan sonra benzer girişimlere destek verilmesi zor gözüküyor.
Afganistan projesine destek veren müttefikleri için de bu yıkıcı oldu. Hayal kırıklığına uğradılar. Washington ile ağızlara sakız olan “özel ilişkiye” düşkün İngiliz bakanlar bile ABD Başkanı Biden’ın kararını açık bir şekilde eleştiriyor.
Bu durum Amerika’nın Avrupalı müttefiklerinin bir yandan ABD’ye ne kadar bağımlı olduklarını diğer yandan da Beyaz Saray bir karar aldıktan sonra o konudaki sözlerinin ne kadar az dinlendiğini vurguluyor.
Özetle son gelişmeler Batı için kötü haberdi. Peki Pekin, Moskova ve hatta İslamabad’da yüzler ne kadar daha gülmeye devam edecek?
Kendi jeopolitik hedefleri için Taliban’a sığınak sağlayan ve örgütü destekleyen ülke Pakistan’dı.
Fakat yeni Taliban yönetimi eskisi gibi olursa, yani uluslararası terörizm Afganistan’da kendine yeni bir güvenli liman bulursa Pakistan da bölgedeki istikrarsızlığın olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya kalabilir.
Çin ise ABD’nin başarısızlığından memnun. Doğrusu Biden’ın Afganistan’dan çekilme nedeni ülkesinin kaynaklarını yükselen Çin’e karşı kullanmak ise, bu adım Çin’e Afganistan’ı ve bölgeyi daha fazla etkileme fırsatı verdi.
Ancak Çin’in de endişe duymasını gerektirecek bir tablo var ortada. Çin’in Afganistan ile kısa bir sınırı bulunuyor. Çin kendi Müslüman azınlığına baskı uyguluyor ve Pekin karşıtı İslamcı teröristlerin Afganistan’ı bir üs olarak kullanma ihtimali kaygı yaratıyor olmalı.
Çin’in son haftalarda Taliban’la diplomatik açıdan yakınlaşmaya bu kadar istekli olması şaşırtıcı değil.
Rusya da istikrarsızlık ve terörizmin geri dönüşünden endişe duymalı. Belki de Sovyetler Birliği’nin 1980’lerin sonunda Afgan aşiret savaşçıları tarafından küçük düşürülmesine benzer bir olayı ABD’nin de yaşamış olması nedeniyle Ruslar kendilerini daha iyi hissediyordur.
Fakat Rusya’nın öncelikli çıkarı, çoğu kendisine müttefik ülkelerden oluşan Orta Asya’nın güvenliği.
Rusya bu yaz Tacikistan-Afganistan sınırına tanklarını göndererek bir tatbikat yaptı. Bunun amacı, Afganistan’da olası bir çöküşün ardından çatışmaların komşu ülkelere sıçramasını engellemeye kararlı olduğunu göstermekti.
Yani kısa vadede Afganistan bozgunu kesinlikle Batı karşıtlarının çıkarına olacak. Fakat onların da her halükârda tutumlarını değiştirmesi gerekiyor.
Esas önemli olan şey ise bunun Washington’ın müttefikleri açısından sonuçları olacak.
Mevcut krizin ötesinde NATO üyeleri, İsrail, Tayvan, Güney Kore ve Japonya ABD’yi daha az güvenilir bir müttefik olarak görecek mi?
Böyle olursa Biden’ın Afganistan’dan çekilmesi vahim bir karar olacak.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***