Suriye’de Esad yönetimindeki bölgelerde yaşayan gazeteciler, Altındağ’da yaşanan son olayların çoğunluk tarafından kınandığını ancak sığınmacıların başlarına geleni hak ettiklerini düşünenlerin de olduğunu ifade etti.
Türkiye kamuoyunda bir süredir sığınmacılar konusunda hararetli tartışmalar yaşanıyor.
Tartışmalar şu ana kadar karşılıklı polemik düzeyinde devam ediyordu.
Ancak önceki gün Ankara Altındağ’da 18 yaşındaki bir Türk genci öldürüldü.
İlçede gerginlik çıktı. Burada yaşayan Suriyeli sığınmacıların ev ve iş yerlerine yönelik saldırılar gerçekleşti.
Yaşananlar, meseleye dikkat edilmemesi halinde çok büyük gerilimlerin meydana gelebileceğini gösterdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde sayıları 3 milyon 600 bini aşan kayıtlı Suriyelileri gerekli şartları oluşturduktan sonra iki yıl içinde davul zurna ile ülkelerine yolcu edeceklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun iddiasını yerine getirmesinin güç olacağını görüşünde olan insanların sayısı da az değil.
Bu görüşte olanlara göre, sığınmacıların geri gönderilmesinin hukuken mümkün değil.
Çünkü, Türkiye’deki Suriyeliler, “geçici koruma statüsü” altında kalıyor.
Mevcut kanunlara göre geçici koruma altındakiler, “geri gönderme yasağı” kapsamında yer alıyorlar.
Dolayısıyla ülkelerinde savaş ve iç çatışma devam ettiği sürece “açık kapı” politikasıyla kabul edilen ve ikamet izni verilen bu insanların ülkelerine gönderilmesi güç.
Suriyeli sığınmacılara yönelik açıklamalar ve yaşanan son olaylar, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin hakim olduğu yerlerde nasıl yankılanıyor?
Esad yönetimi ve hakim olduğu bölgelerde yaşayanlar, sığınmacıların ülkeye dönüşüne sıcak bakıyor mu?
Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi sığınmacıların Suriye’ye gönderilmesi mümkün mü?
Bu soruları Suriye’de Esad yönetiminin kontrolündeki Lazkiye’de yaşayan gazeteci Somer Sultan ile Şam’da ikamet eden gazeteci Sarkis Kassarjian yanıtladı.
“Yurtdışında belli süre kalanlara bedelli askerlik imkanı verildi”
Somer Sultan, Suriye’de devletin egemenliği altındaki bölgede yaşayanlar arasında yurtdışına çıkan Suriyelilerle ilgili iki farklı ve zıt görüşün geliştiğini söyledi.
Bunun ilkinin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın benimsediği söylem olduğunu ifade eden Sultan, “Mültecilerin savaşın kurbanı olduğunu savunup ana vatanlarına dönmeleri için devamlı mesajlar gönderildi. Hatta göndermekle kalmayıp bazı yasal kolaylıklar getirildi. Örneğin yurtdışında belli bir süre kalanlara bedelli askerlik imkanı verildi ve bazen kısmi aflar çıkartıldı” dedi.
“İkinci bakış açısındakiler mültecilere ülkelerini satan kitle olarak bakıyor”
“İkinci bakış açısında olanlar ise mültecilerin ülkelerini satan bir kitle olduğu görüşünde” diyen “Bu bakış açısı resmi olarak organize olmamasına rağmen varlığını değişik yollarla göstermektedir. Ankara’da yaşanan son olaylarda bu bakış açısını benimseyenler, sosyal medyada mültecilerle dayanışma göstermeyi bırak onlar için ‘Erdoğan işbirlikçileri’ terimini kullandı” diye konuştu.
“Her ailede neredeyse bir mülteci var”
Gazeteci Sarkis Kassarjian da Suriyeli göçmenlerin durumunun ülkede de tartışıldığını ancak ana gündemin ekonomik yaptırımlar nedeniyle yaşanan sıkıntılar ve bunların etkilerinin nasıl azaltılabileceği olduğunu belirterek, “Mülteci konusunun sosyal yönü var. Çünkü her ailede neredeyse bir mülteci var. Ancak bu konu şu an Suriye’de öncelikli mesele değil” ifadelerini kullandı.
“Mültecilerin yaşadıkları sorunları hak ettiklerini düşünenler var ama çoğunluk saldırıları kınadı”
Kassarjian da Sultan gibi Suriye’de ülke dışındaki özellikle de Türkiye’deki sığınmacılara yönelik iki zıt görüşün belirtti.
“Hükümet yanlısı bazı kişiler arasında mültecileri Erdoğan yanlısı gören, yaşadıkları sorunları hak ettiklerini düşünenler var” diyen Kassarjian şunları kaydetti:
“Ülkelerini sattıklarını ve şartlara dayanamayıp gitmekle suçlayanlar var. Ancak diğer kesim ise mültecilerin de Suriyeli olduğunu belirterek, onlara karşı kötü tavırları kınıyor. Son Altındağ’daki saldırının ardından yorumlar da bu iki görüş yönünde oldu. Hak ettiklerini düşünenler de var onlara sahip çıkanlarda. Bazı kişiler yorumlarında AK Parti iktidarının Müslümanlık, kardeşlik söylemlerine karşın Türklerin aşırı milliyetçi bir halk olduğunu ve Arapları hiçbir zaman kardeşleri olarak kabul etmeyeceğini iddia etti. Ancak benim gözlemlediğim son olayın ardından saldırıları kınayanlar daha çok.”
“Birkaç milyon vatandaşın ülkeye yeniden yerleşmesi elektrik sistemini tam çökertir”
“Peki CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi Suriyelilerin davul zurnalarla ülkesine gönderilmesi mümkün mü?”
Hem Sultan hem de Kassarjian bunun pek de kolay olmayacağı görüşünde.
Sultan, şu an mültecilerin dönmesi önünde ekonomik ve sosyal sorunlar olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Devlet, Sezar yasası nedeniyle elektrik santrallerini yeterli kapasiteyle çalıştıramıyor, gerekli tamir, yedek parça temin edemiyor. Bu durumda elektrik kesintileri çok oluyor. Haliyle birkaç milyon vatandaşın ülkeye yeniden yerleşmesi elektrik sisteminin tam çökmesi anlamına gelir. Yeniden imar sürecinde de buna benzer sıkıntılar var. Okullar, eğitim başta olmak üzere devletin büyük ihtimalle yetişemeyeceği sosyal sorunlar da olacak. Bu yüzden mültecilerin geri dönmesinin bir siyasi sorundan çok bir teknik sorun olduğuna inanırım. Ne Şam ne Ankara ve elbette ne CHP buna tek başına çözüm getiremeyecek. Siyasallaştırmamak kaydıyla bir bölgesel veya uluslararası işbirliği ancak etkin adımlar atabilir.”
Suriyeli akademisyen ve gazetecilere göre Kılıçdaroğlu’nun dediğini yapması çok zor
Kassarjian da Suriyeli akademisyenler ve gazetecilerin Kılıçdaroğlu’nun Suriyeli mültecileri ülkelerine gönderme yönündeki görüşlerinin pratikte hayata geçirilmesini çok zor hatta mümkün görmediğini iddia etti.
Kassarjian, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının daha çok iç kamuoyuna, seçime yönelik açıklamalar olarak değerlendirildiğini de kaydetti.
Kassarjian, bunun nedenleriyle ilgili de şunları söyledi:
“Birincisi bu sorunu çözmek için ilk olarak Suriye hükümetiyle anlaşmak gerekiyor. Bunun dışında bir Avrupa Birliği (AB) faktörü var. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yaptığı anlaşmalar, mülteciler karşılığında aldığı paralar var. 10 yıldır orada yaşayan insanları geri göndermek minimum 10 yıl gerektirebilir. Ayrıca Türkiye’de doğan çocuklar var. Bunların çoğu ne Suriye’yi gördü belki de Arapça bile bilmiyorlar.”
“Dönmesi halinde kimse sırf mülteci olduğu için ceza almaz ama suça karışanlar hariç”
“Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleri halinde cezaya maruz kalırlar mı?” sorusuna Kassarjian, şu cevabı verdi:
“Burada her bir mültecinin durumu birbirinden farklı. Kimse sırf mülteci olduğu, yurtdışına gittiği için ceza almaz. Ama diyelim ki karşılığında ceza gerektiren suç işlemiş ise bunun cezası olabilir. Çünkü kaçanlar arasında dolandırıcılık yapan, bankadan kredi alıp ödemeden giden, silahlı çete kurup komşularını çevreyi soyup yağmalayan ve insan öldürenler oldu. Devlet süreç içerisinde kendine yönelik suçlara aflar çıkardı ise de kişilere yönelik işlenen suçlar kapsam dışında kaldı. Birinin evini silah zoruyla soymuşsan o kişi de senden şikayetçi olduysa tabii ki dönersen ceza alırsın. Çünkü mağdurların şikayetleri sonucu yürüyen davalar var. Ama sırf mülteci olduğu için kimse ceza almaz. Zaten mültecilerin bir kısmı da özellikle Avrupa ülkelerinden mültecilik alan çok sayıda kişi ülkeye gelip gidiyor, akrabalarını ziyaret ediyor.”
“90 günde Suriye’ye dönmeyenlerin malvarlığına el konulacağı iddiası doğru değil”
Geçtiğimiz haftalarda Esad, ülke dışına gidenler yönelik ülkeye dönenlere bir çağrı yapmıştı.
Bu açıklamadan günler sonra sosyal medyada bazı kişiler, Esad’ın çağrıya uymayıp 90 gün içinde dönmeyenlerin malvarlığına el konulacağını emrettiği yönünde iddialar ortaya attı.
Gerek Sultan, gerekse Kassarjian, bu iddianın doğru olmadığını ve bu yönde bir düzenlemenin olmadığını belirtti.
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE – ALİ KEMAL ERDEM
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***