İnsanların tabiatları birbirinden çok farklıdır. Bazıları oldukça heyecan yüklüdür, durdukları yerde duramayan bu insanlar ölçülü hareket edemezlerse kendilerine ve çevrelerine zarar verebilirler. Bazıları ise çok daha durgundur, yanlarında kıyamet kopsa etkilenmez hatta tepki vermeleri gereken çok önemli olaylarda bile duyarsız kalır reaksiyon gösterme ihtiyacı duymazlar.
Tükenmek bilmeyen enerjileriyle sürekli yeni arayışlar peşinde olan heyecanlı insanları harekete geçirmek için özel bir gayrete ihtiyaç yoktur, az bir teşvikle hemen faaliyete başlar ve kısa sürede hedeflerine ulaşmak için var güçleri ile çaba gösterirler. Heyecanlarını frenlemekte zorlanan bu insanlar eğitimle doğru yönlendirilirse toplumda faydalı hizmetlerin motoru haline gelebilir.
Çevrelerinde yaşanan olaylara duyarsız kalmayı tercih edenleri ise harekete geçirmek çok zordur, onların olumsuzlukları engelleme yönündeki faaliyetlere katılmasını sağlamak çok çaba gerektirir. Tembellik duyarsızlık toplumları içten içe kemiren bir hastalık haline gelebilir. Olaylar karşısında sağduyulu davranışa sahip olanların zamanında müdahalesi ile birçok yanlış önlenebilecekken orada bulunanların tepkisizliği kötülük yapmaktan zevk alanları cesaretlendirmekte daha büyük problemlere zemin hazırlamaktadır. Kötülükler engellemeye imkânı olan insanlar ya olaya yanlış müdahale ederek yarayı kangren haline getirmekte, ya da sorumluluktan kaçıp yükü başkasının sırtına atarak kurtulmaya çalışmaktadır.
Bediüzzaman önde görünenlerin duyarsızlığına karşı;
“Ey …. iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar!
Gelen neslin kapısında durmayınız! Mezar sizi bekliyor, çekiliniz!
Ta ki, ….. nesl-i cedid gelsin!” sözleri ile toplumları çürüten hissizliğe karşı tepkisini dile getirmektedir.
Sorumluların duyarsızlığına bencilliğine dayanamayan onun gibi manevi rehberlerin tüm hülyaları, toplumsal sorunların çözümüne kendini adamış insanların tutarlı davranışlarıyla, toplumlara insanca yaşama fırsatı sunan moral değerleri (ilahi mesajları) tüm tazeliği ve güncel halleriyle ile yeni nesillere ulaştırılmasıdır.
İnsanın duyarlı olması gerektiği yerde beklenen reaksiyonu göstermesi önemli olmakla birlikte, akıl ve mantık süzgecinden geçirmeden davranışlarını kontrol altına almadan anormal tepkilerle olaya müdahale edenler fayda yerine zarar verebilirler. Toplumsal problemlerin çözümünde hissi hareket edenlerin yapacakları yanlışları temizlemek yıllar almaktadır.
Onlar; heyecan duygularını suiistimal etmek isteyenlerin yanlış işlerinin aparatına dönüşebilir.
-Hissi tepkilerle yasal ve ahlaki çerçevenin dışında faaliyetlere katılabilir.
-Gizli servislerin ürettiği senaryolarla kolayca harekete geçebilir, bulundukları topluluğu ateşin içine atabilirler.
Kendisine ve içinde olduğu topluma zarar vermek istemeyen bir insan çok iyi bildiği konularda bile heyecanına yenik düşüp ilk aklına geleni yapmaya kalkmamalıdır.
-Faydalı olma zannıyla yapılacak bazı davranışlar kötü sonuçlara yol açabilir.
-Yanlışları düzelteyim derken gösterilecek aşırı tepkisel hareketler problemi büyütebilir.
-Çevresindekileri rahatsız edecek şekilde antidemokratik baskıcı davranışlarla maksatlarını aşabilirler.
Hoşunuza gitmeyen olaylara düşünmeden tepki verip başkalarının hukuka tecavüz riski almaktansa; olayların ilk şokuna dayanmalı,
-Her durumda insani kriterlere bağlı kalmalı,
-Aceleyle karar verip yanlış bir davranışa girmemeli,
-Zamana ihtiyaç duyulan konuları iyice düşünüp değerlendirmeli,
-Planlı programlı etkinliklerle bazılarını düzeltilmesi için süre gerektiği hesap edilmeli ki duyarlılık adına göstereceğiniz tepkiler olumlu sonuç versin.
Bu yüzden sürekli canlı kalmaya olaylar karşısında duyarlı olmaya özen göstersek de sabır ve metanetimizi her zaman korumalı faaliyete geçmeden önce eylemlerimizin sonuçları iyice hesap edilmelidir.
Yani insan bir yandan duyarsız biri olmamalı, planlı hareketlerle zamanında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli, bir yandan da yaşanan problemlerin kısa sürede çözülmeyeceğini istenen sonuca ulaşmanın zaman alacağını hesap edip bekleme süresinde soğukkanlılığını korumasını bilmelidir.
Mucizeleriyle olağan üstü desteğe muhatap olduğu bilinen İslam peygamberi (ASV) kendinden sonra geleceklere rehberlik görevini tam yapmak için sıkıntılara katlanmaktan kaçınmıyor. Sıra dışı destek beklemeden birçok kez ölümle burun buruna gelmeyi göze alarak üzerine düşeni görevi en ince ayrıntısına kadar yapmayı tercih ediyor. Yaşadığı toplumu istenen kıvama kavuşması için 23 sene bıkmadan usanmadan çalışmayı göze alıyor. O günün şartlarına uygun yöntemleri kullanarak çevresine sonuca ulaşmak için çaba gerektiğini anlatıyor.
Onun olayları göğüslenme konusunda gösterdiği sabır ve metanet kendinden sonra gelenlere örnek oluyor.
Problemle karşılaşıldığında onu rehber kabul eden sahabeler arasında; kolaycılığa kaçıp kenara çekilen olmuyor
-Problemlerin ilahi destekle çözülmesini beklemeden herkes üzerine düşen görevi yapıyor.
-Sorumluluklarını yerine getirmeden başarılı sonuç beklenemeyeceğini hareketleriyle gösteriyorlar.
Onların; mevcut imkân ve fırsatları doğru değerlendirmeleri,
-Heyecana kapılıp dengesiz davranışlarıyla başkalarını tahrik etmemeleri,
-Gereksiz cepheyi genişletip üstesinden gelinemez problemlere yol açmamaları,
-Planlı hedefe dönük hareketlerle çok büyük gibi görünen sorunların üstesinden gelmeleri sayesinde vahşi ve bedevi bir toplumdan medeni milletlere yol gösterecek muallimler çıkıyor.
Günümüzde de problemler geniş vicdan-düşünce ufkuna sahip, olaylara daha duyarlı yaklaşanlarla çözülebilir.
Rahatın toplumsal sorunları çözmek için mücadeleden geçtiğine inanan idealist insanlar; yanlışlara farklı bir pencereden bakarak daha duyarlı yaklaşmalı,
-Olumsuzluklar karşısında derin üzüntü duymalı,
-İnsanlığın yaşadığı tüm sıkıntıları kendi iç dünyasında hissetmeli,
-Sağlıklı yaklaşım sergilemek için gece gündüz beyin sancısı çekmeyi göze almalılar.
Bu anlayışa sahip olanları alkışı hak ediyor ancak herkesten bu ölçüde hassasiyet beklemek doğru değil.
Üstelik sorumluluğunun bilincinde olanların bazen faziletli davranışlarını koruyarak olaya müdahale edemediği plansız aşırı tepkisel tavırlarıyla yeni yanlışlara kapı araladığı görülüyor.
İnsanlar arasında; tahammül sınırları daha geniş olanlar,
-Olaylardan etkilenmeyen hassasiyet göstermesi gereken yerde izlemekle yetinenler,
-Dünya yangın yerine dönse kılını kıpırdatma gereği duymayacakların varlığı da düşünülürse herkesten aynı tepkiyi beklemenin yanlışlığı daha iyi anlaşılıyor.
Bugün de problemlerin çözümünde aceleci tabiata sahip insanların yaklaşımları sorunları büyütüyor. Günümüz insanı kolaycılığı seviyor, kısa yoldan emek sarf etmeden sonuca ulaşmak istiyor, bu onları her zaman hataya açık hale getiriyor, hakkı olmadığı halde yasadışı yollarla elde edeceklerine kapı aralayan insanlar toplumları bir güve gibi içten içe kemirip çürütmeye başlıyor.
Bütün bunlar sağlıklı toplum hedefleyen insanlar açısından çok önemlidir.
Eğer; ahlaki değerlerle bezenmiş uyumlu bir toplum istiyorsanız,
-İnsanlar arasında adaletin tesisini arzu ediyorsanız,
-Toplumun ıslahı için yapılan çalışmaları önemine inanıyorsanız,
-İlahi desteğe muhatap peygamberlerin yaptığı gibi sürece bağlı işlerde aceleci davranmamak zorundasınız.
Bunların bir çırpıda olmayacağını planlama, emek ve sabır gerektirdiğini kabul edip davranışlarınızı sürece yaymak bıkmadan usanmadan çabaya devam etmek durumundasınız.
Gizli servisler karanlık emellerine ulaşmada heyecanlı insanları kolay lokma olarak görüyor. İçine doğruların serpiştirilerek gizlendiği yalanlar, oltaya takılanların ateşli tartışmalarıyla yıllarca birlikte hizmet etmiş birbirini çok iyi tanıyan insanlar arasında kuşku ve tereddütler oluşturulup güven duygusu yok edilmeye çalışılıyor. Bunun farkında olanlar samimiyetinden emin oldukları insanlar hakkında üretilen kirli bilgilere kanmamalı.
İsmail S. Gülümser / Aktif haber
*Fethullah Gülen’in “Herkül.org” sitesindeki konuyla ilgili yazısından faydalanılmıştır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***