YORUM | MAHMUT AKPINAR
Erdoğan’ın hastalığıyla ilgili spekülasyonlar artıyor. En son Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun açıktan, “Tayyip Bey hakikaten rahatsız” demesi, yürümekte, konuşmakta zorluk yaşadığından bahsetmesi önemliydi. Artık Erdoğan’ın sağlığı resmen ve alenen konuşulan bir mesele haline geldi. Öte yandan AKP içi güç mücadelesi ve AKP dışı iktidar hazırlıkları hız kazandı. Örtülü veya açık, siyasi veya gayrı siyasi ülkede etkin güç odakları Erdoğan sonrasına dair zemin yokluyor. Erdoğan’ın kurduğu muazzam yetkiye sahip ama hesap vermeyen, anayasa yasa takmayan iktidar modeli iktidar şehvetine sahip herkesin ağzını sulandırıyor. Devleti kontrol etmeyi, devlet üzerinden makam ve imkan sahibi olmayı hedefleyen herkes, her kesim Erdoğan sonrası için erketeye yatmış, fırsat bekliyor.
Erdoğan sonrası için mücadeleyi 3 kategoride ele alabiliriz:
1-AKP içi mücadele. Erdoğan gidince o muazzam gücü kendine devşirip, aynı düzenle yoluna devam etme hayali gören, Erdoğan’a varis olmaya hazırlanan kişiler ve kesimler.
2-Erdoğan gidince AKP’nin iktidarda kalamayacağını düşünüp seçime gitmeyi ve iktidar olmayı arzulayan siyasi liderler ve partiler.
3-Siyaset, medya, devlet üzerinde etkin olmaya, sorumluluk almadan yönetmeye alışmış Ergenekon tarzı derin, karmaşık yapılar. 15 Temmuz projesini beraber yapıp sonra Erdoğan’dan dirsek yiyen 100 yıllık Ergenekon zihniyeti Erdoğan giderse kendisine tekrar alan açılacağını düşünüyor ve oyununu ona göre kuruyor. Ayrıca Erdoğan’ın kurduğu kendi derin, kirli, silahlı yapıları da inisiyatif almaya, alan kontrolünü bırakmamaya çalışabilir.
Erdoğan sonrası için mücadele her yönüyle kızışıyor. Siyasi, gayrı siyasi, askeri, paramiliter, ekonomik, sosyal, derin, yüzeysel bütün güç odakları harekete geçmiş durumda. Bunlardan bazıları kurallara göre oynamayacak, illegal ve kirli araçları tercih edecektir. Yani Erdoğan’ın gidişi mutlak manada demokrasi, hukuk ve huzur getirecek diye düşünmek yanıltıcı olabilir. Gerekli kararlılık ortaya konmazsa otoriter Erdoğan gider daha katı yapılar gelebilir, kaos, kargaşa oluşabilir. Allah korusun Saddam’ı arayan Irak’lılara, Kaddafi’yi hayırla yâd eden Libyalılara dönüşebiliriz.
Erdoğan sonrası otoriter yapının devam etmemesi, derinleşmemesi veya bir kaosa evrilmemesi için siyasetçilere, aydınlara, topluma görev ve sorumluluk düşmektedir. Demokrasiye, hukuka inanan ve huzurlu, barış içinde bir Türkiye isteyen tüm kesimler Erdoğan sonrasına dair demokrasinin, hukukun, parlamenter rejimin işleyeceği sistem kurma noktasında kararlılık ortaya koymalıdırlar. Aksi halde Türkiye’yi Erdoğan döneminden beter bir gelecek bekleyebilir. Çünkü Erdoğan ülkenin taşıyıcı direklerini yıktı, kurumlarını bitirdi, toplumu ayrıştırdı. Ülke kibrit çaksan alev alacak şekilde kamplaştırıldı. Eskiden bu tür durumlarda “TSK ülkenin kaosa girmesine engel olur” diye düşünülürdü. Ama 15 Temmuz gerekçe yapılıp TSK’nın kadroları tasfiye edildi, kurumsal tecrübesi sıfırlandı. Geçmişte Anayasa Mahkemesi’nden ve yüksek yargıdan denge unsuru olmaları beklenirdi. Onları şamar oğlanına çevirdi, itibarsızlaştırdı. TBMM milletin egemenliğini temsil eden, en zor durumda koalisyonlara dayalı geçiş hükümetleri ile ülkenin çamura saplanmasını engelleyen en önemli kurumdu. Ama Erdoğan TBMM’nin kredisini de tüketti. Meclis’i milletten kopuk, silik kişilerle dolu yapıya dönüştürdü.
Erdoğan sonrası için TSK içindeki kliklerin emelleri olacaktır. AKP içinde Hulusi Akar’ın, Hakan Fidan’ın, Numan Kurtulmuş’un, Süleyman Soylu’nun ve bilemediğimiz başka hiziplerin güç mücadelesi yaşanacaktır. Diğer partilerin tek başına veya ittifakla iktidara gelme emelleri olacaktır. Öte yandan 100 yıldan fazla siyaset ve devlet üzerinde vesayet tecrübesi bulunan Ergenekon’da ciddi hareketlenme gözleniyor. Ayrıca Erdoğan’ın Hakan Fidan, Hulusi Akar ile inşa ettiği, silahlandırılmış paramiliter yapıların da işlerine yarayacak puslu hava oluşturma, kontrollü kaos çıkarma niyetinde oldukları gözleniyor.
Erdoğan gidici. Çok sürmeyecek bir zaman diliminde ya sağlık nedeniyle veya yönetemediği için gidecek. Ama önümüzde Erdoğan sonrasına dair bir belirsizlik var. Seçimler yapılabilir, sağlıklı bir hükümet çıkabilir ve Türkiye Erdoğan’ın tahrip ettiği hukuku, demokrasiyi, toplumsal barışı yeniden kurmak için bir restorasyon sürecine girebilir. Ülke zamanla normalleşir ve cinnet çemberinden çıkar. Bu hepimizin temenni ettiği iyi senaryo. Ama bu kadar ayrıştırılmış, kırılgan hale getirilmiş bir ülkede iktidar mücadelesi öngörülmeyen krizlere, çatışmalara, yarılmalara da sebep olabilir. Bunun olmaması için önümüzde tek seçenek var. Sağcı, solcu, Kemalist, dindar, Kürt, Türk, Alevi, Sünni bütün kesimlerin üzerinde ittifak edebileceği zemin olan hukukun üstünlüğüne dayalı, çoğulcu katılımcı demokrasiye geri dönmektir. Daha Erdoğan gitmeden, bir kaos oluşmadan herkes buna vurgu yapar, bu konuda güçlü talepte bulunursa kaostan güç devşirmek isteyen her türlü karanlık yapıya kapılar kapatılmış olur.
Demokrasi istenmediği yerde durmaz. Bedel ister, kararlılık ister. Son 10 yılda insanımız yeterince bedel ödedi. Türk toplumu demokrasiyi, hukuku, insanca yaşamayı hak ediyor. Yeter ki aklı selim davranalım ve Türkiye’nin çıkarlarını grup çıkarlarının, hiziplerin önünde tutalım. Türk toplumu ne Erdoğan’a ne Ergenekon’a muhtaç olmadığının farkında olmalı. Kimden gelirse gelsin hukuk dışılığa otoriterleşmeye tavrını göstermeli. Kirli ve örtülü iktidarlara hayır diyebilmeli.
Eğer bunu yapamazsak Erdoğan’ın gidişi Erdoğan’ı aratacak daha kötü bir dönemin kapısını açabilir.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***