Anayasa Mahkemesi (AYM), yaptığı haberler nedeniyle “hakaret” suçundan mahkumiyetine hükmedilen gazetecinin başvurusunda, “ifade ve basın özgürlüğünün” ihlal edildiğine hükmetti ve başvurucuya 13 bin 500 lira tazminat ödenmesine karar verdi.
Resmi Gazete’de yer alan karara göre, Hatay’da bir yerel gazete sahibi, bir avukat hakkında çeşitli iddialarda bulunarak, 2 ayrı haber kaleme aldı. Bunun üzerine avukat, gazeteci hakkında suç duyurusunda bulundu. Yargılama sonucu, Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 2 ayrı yazıda geçen ifadeler nedeniyle gazeteciye “hakaret” suçundan hapis cezası verdi. Kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 18. Ceza Dairesi, kararı onadı. Gazeteci, hak ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı.
Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, başvurucunun, “ifade ve basın özgürlüğünün” ihlal edildiğine hükmetti ve 13 bin 500 lira tazminat ödenmesine karar verdi.
Kararın gerekçesi
Başvuruyu, Anayasa’nın 26 ve 28’inci maddelerinde düzenlenen ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendiren Anayasa Mahkemesi, herkesin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin bulunduğuna işaret etti. Temel hak ve hürriyetlerin, yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabileceği vurgulanan kararda, bu sınırlandırmaların, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı kaydedildi.
Olayda, başvurucunun cezalandırılmasına konu edilen ifadelerin, ilk derece mahkemesi tarafından olgusal isnat olarak nitelendirildiği, gazetecinin iddialarının hangi sebeplerle hakaret suçunu oluşturduğuna dair değerlendirme yapılmadan hüküm verildiği anlatıldı.
“Gazetecilerin kamuoyunu yönlendirmeye çalışmaları, demokratik bir toplumda kaçınılmazdır”
Kararda, şu tespitler yapıldı:
“Gazetecilerin kamuoyunu bilgilendirmeye, hatta yönlendirmeye çalışmaları, demokratik bir toplumda kaçınılmazdır. Rahatsız edici de olsa yapılan bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması caydırıcı etki doğurarak, toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılma korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir.
İlk derece mahkemesinin, başvurucu aleyhine davayı kabul etmesini haklı göstermek için sunduğu gerekçeler, uygun ve yeterli kabul edilmemiş, başvurucunun Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri kapsamındaki ifade ve basın özgürlüğü haklarına uygulanan sınırlamaların toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği kanaatine ulaşılmıştır.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***