Taliban’ın Afganistan’ın kontrolünü ele geçirmesi ve hızla kötüleşen yaşam şartları, Türkiye’ye yönelik Afgan göçünü yeniden gündeme getirdi. DW Türkçe, Afgan göçünün yol haritasını ve göçmen kaçakçılığını inceledi.
“Ağabey, bu sınırlar çizildiğinden beri kaçakçılık var. Sınırlar olduğu müddetçe devam edecek.”
Bu sözler, Türkiye’nin İran sınırındaki bir göçmen kaçakçılığı organizasyonu içinde yer alan ve isminin Baver olduğunu söyleyen kişiye ait. 32 yaşındaki Baver, işinin doğası gereği gizliliğe çok önem veriyor. Buluşma teklifimizi güvenlik gerekçesiyle reddediyor. Ancak, tanıdığı bir aracının vasıtasıyla görüntü, fotoğraf ve sesinin kaydedilmemesi şartıyla, WhatsApp üzerinden sesli görüşmeyi kabul ediyor. İran sınırının hangi noktasında kaçakçılık yaptığını açıklamıyor. Çünkü çalıştığı yerin deşifre olması demek, bütün organizasyonun çökmesi demek. Bu da sınırda yeni bir kaçak yolu bulma zorunluluğunu birlikte getiriyor. O nedenle, kendi deyimiyle sınırda kurdukları “tezgâhın” bozulmasını istemiyor. Tedirgin, aceleci ve şüpheci bir ses tonuyla konuşan Baver, polisin dikkatini çekmek istemediği için biraz tedbirli olması gerektiğini söylüyor zira son günlerde İran sınırındaki kentlerde güvenlik güçlerinin en çok odaklandığı konu göçmen kaçakçılığı. Operasyonlar ve tedbirler her zamankinden daha fazla. 2021’in başından bugüne kadar İran sınırındaki göçmen kaçakçılığı ile ilgili 920 kişiye adli işlem yapılmış. Baver o kişilerden biri olmak istemediğini söylüyor.
Göçmen kodu “misafir”
Baver, göçmen veya sığınmacılardan “misafir” olarak bahsediyor. Çünkü kaçakçılık jargonunda bu kelimeleri kullanmak sakıncalı. Güvenlik güçlerinin telefon dinlemelerinden kaçmak için iletişimi WhatsApp, Telegram veya bunlara benzer programlarla sağlıyorlar. Ancak yine de birbirleriyle konuştukları zaman şifreli kelimeler kullanıyorlar. Türkiye’ye geçirdikleri göçmenin jargondaki şifresi “misafir”. Ancak, kaçakçılık hayatlarına o kadar etki etmiş ki şifreli kelimeler günlük hayatlarında da dillerine pelesenk olmuş. Baver’in kaçakçılık organizasyonundaki işi hayli önemli. İran’dan getirilen ve sınır köylerine yerleştirilen “misafir”lerini Van’daki güvenli bölgeye nakletmek onun sorumluluğunda.
“Bizden sonra çocuklarımız da kaçakçılık yapacak”
Baver, yaptığı şeyin kötü bir iş olmadığını düşünüyor. O, ülkelerinde zor durumda kalan, hayati tehlike altında olan insanlara yardımcı oldukları görüşünde. Bunun karşılığında para kazandığını da inkâr etmiyor. Ancak, ne kadar kazandığını açıklamıyor. Bölgede göçmen kaçakçılığı yapan kaç kişi olduğu sorusuna da, “binlerce” şeklinde yanıt veriyor.
“Niye kötü bir iş olsun ki? Uyuşturucu getirmiyoruz, silah getirmiyoruz. Sanki biz olmazsak bu iş yapılmayacak mı? Bu çark hep sürüp gidecek. Ağabey, bu sınırlar çizildiğinden beri kaçakçılık var. Sınırlar olduğu müddetçe devam edecek. Biz yapmazsak, başkaları yapacak. Eskiden dedelerimiz yapardı, bizden sonra çocuklarımız yapacak. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, kaçakçı başka bir yol mutlaka bulur. Çünkü dedelerimizden beri burada yaşıyoruz ve her karışını, herkesten iyi biliyoruz.”
Kaçakçılık ağı nasıl işliyor?
Baver, organizasyonun küçük bir bölümünde rol alıyor. Oysa organizasyon Afganistan’dan Pakistan’a, oradan İran, Türkiye ve Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir kaçakçı ağını bünyesinde barındırıyor. Peki, Afganistan’dan çıkan bir göçmen nasıl Avrupa’ya kadar ulaştırılıyor? İran sınırındaki DW Türkçe ekibi, bölgedeki güvenlik yetkilileri ve yerel kaynaklardan aldığı bilgileri derleyerek, Afganistan’dan çıkan bir göçmenin Avrupa’ya nasıl ulaştığının adım adım yol haritasını çıkardı.
İstanbul’a teslim fiyatı 1500 dolar
Göçmen kaçakçılığının ana merkezlerinden biri Afganistan. Başkent Kabil’den çıkmak isteyen göçmen, kendi şehrindeki kaçakçıyla, tanıdık bir kişinin referansıyla iletişime geçiyor. Bir göçmenin Afganistan-İstanbul arasındaki transfer ücreti her şey dâhil bin 500 dolar. Geçen sene 600 ile 800 dolar arasında seyreden fiyatlar, Taliban krizi ve Türkiye’nin sınır güvenliği politikasını değiştirmesine paralel şekilde artmış durumda. Kaçakçı asla parayı elden teslim almıyor. Organizasyonun bu kısmında parayı alan ve her ülkede bulunan garantörler devreye giriyor. Para, döviz bürolarına teslim ediliyor, “hawala” sistemi ile kayıtlara girmeden o ülkedeki garantöre teslim ediliyor. Paranın ödenmesi konusunda göçmenler, kaçakçı ve garantör arasında güvene dayalı bir ilişki var, zira kaçakçılık sırasında hiçbir para kayıtlara geçmiyor.
İlk durak Belucistan
Kaçakçılık organizasyonu birlikte çalışan ancak birbirinden bağımsız binlerce kişiden oluşuyor. Para transferini gerçekleştiren ve garantörün isimlerini bildirdiği göçmenler, 30 veya 40 kişiye ulaştığında Kabil’den Pakistan’ın Belucistan eyaleti sınırına getiriliyor ve burada Beluci kaçakçıya teslim ediliyor. Göçmenler ise garantörü arayıp Belucistan’a ulaştıklarını bildiriyor. “Misafir”lerin ilk noktaya ulaştığını teyit eden garantör, kendisine teslim edilen paradan Afganistan’daki kaçakçının payını ödüyor ve onu sistemden çıkarıyor. Aslında Afganistan’dan İran’a da geçiş mümkün. Ancak bu rota riskli olduğundan pek tercih edilmiyor. Belucistan’ın tercih edilmesinin en önemli nedeni ise organizasyonunun önemli kademelerinde Belucilerin olması. Yani kaçakçılık ağının ana gövdesini Beluciler oluşturuyor.
İkinci teslim noktası İran sınırı
Afganistan-Pakistan sınırını yürüyerek geçen göçmen grup, sınırda kendilerini bekleyen kaçakçıyla buluşup, Belucistan’a giriyor. Belucistan’a giriş noktası ile İran sınırı arasında uzun bir mesafe olduğu için bu transferi üç veya dört farklı kaçakçı sağlıyor. Belucistan’da göçmenleri alan son kaçakçı, onları İran sınırının sıfır noktasında daha önceden belirlenen yerlere bırakıyor. Yürüyerek İran topraklarına giren göçmenler, İranlı kaçakçı ile buluşuyor. Kaçakçı, yeni gelen göçmenleri kendi köyüne götürüyor. Daha sonra bir araç, İran-Pakistan sınırının sıfır noktasındaki köyleri tek tek gezerek göçmenleri topluyor ve 10 saatlik yolculuğun ardından Tahran’a getiriyor. Sınır geçişleri, güvenlik kontrolünün daha az olduğu geceleri yapılıyor. Afganistan’da parayı alan garantör, geçişi teyit ettikten sonra organizasyonda yer alan her kaçakçıya payını, “hawala” sistemi ile gönderip, sistemden çıkarıyor.
İran sınır muhafızlarının göçmen kaçakçılığında rolü var mı?
Otobüslerle Tahran’a getirilen göçmenler, gidecekleri rotaya göre iki gruba ayrılıyor. Bu grupların güzergâhları Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine denk gelen Maku ve Van’a denk gelen Khoy şehirlerine uzanıyor. Her rotanın ayrı kaçakçısı var zira her iki şehrin kaçakçılık organizasyonunu o şehrin kaçakçıları yapıyor. Khoy ve Maku’nun kaçakçıları Tahran’dan aldıkları göçmenleri önce kendi şehirlerine, sonra da daha küçük araçlarla Türkiye sınırına en yakın İran köylerine getiriyor. Göçmenler, burada kaçakçılık yapan ve İran sınır muhafızlarıyla ilişkileri olan sınır köylülerine teslim ediliyor. Bölgede ulaştığımız bir Türk güvenlik yetkilisi de İran sınır muhafızları ile kaçakçılık organizasyonları arasında çok ciddi bağlantılar olduğunu teyit ediyor.
Türkiye’ye giriş beş ayrı rota ve 10’dan fazla köyden yapılıyor
Sınırın İran tarafındaki köylerde bir veya iki gece bekletilen göçmenler, sıraları geldiği zaman 40 veya 50’şer kişilik gruplar halinde Türkiye sınırından geçiriliyor. Türkiye tarafındaki kaçakçı gelen grupları alarak köyüne götürüyor. Göçmen kaçakçıları, İran ve Türkiye arasında, Doğubayazıt, Çaldıran, Özalp ve Saray olmak üzere beş ayrı rota kullanıyor. Göçmen kaçakçılığı bu rotalar üzerinde bulunan 10’dan fazla köyden yapılıyor. Karanlık çökünce başlayan geçişler, hava aydınlanıncaya kadar devam ediyor. Yerel kaynaklar, sevkiyat olan gecelerde bir noktadan en az 25 ila 30 grubun geçtiğini belirtiyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – FELAT BOZARSLAN
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***