Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan’daki güçlerini ve diplomatik personelini tamamen çekmeyi sürdürürken Taliban, başkent Kabil dahil ülkenin kontrolünü ele geçirdi.
Eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani ülkeyi terk etti.
Nisan ayında, Başkan Joe Biden, tüm ABD birliklerinin 11 Eylül’e kadar ülkeyi terk edeceğini duyurdu. ABD’nin yabancı bir ülke toprağında başlattığı 20 yıl süren savaş boyunca 4 başkan değişti.
Savaş boyunca 2 bin 500 civarında Amerikan askeri hayatını kaybetti. Binlerce asker yaralandı ve bazıları sakat kaldı. Biden, ABD tarihinin yabancı ülke topraklarındaki en uzun süreli savaşının ardından ‘ABD ordusunun Afganistan’ı modern, istikrarlı bir demokrasiye dönüştüremeyeceğinin açık olduğunu’ dile getirdi.
Ani geri çekilmeyi eleştirenlere yanıt veren Başkan Biden, temmuz ayında yaptığı bir konuşmada, “Kalmamızı isteyenlere, daha kaç bin Amerikalı askerin hayatını riske atmaya hazırsınız? diye sormak istiyorum.” ifadesini kullandı.
Biden, “Afganistan’da Amerikan güçlerinin varlığı süresince başkanlık yapan dördüncü kişiyim. İki Cumhuriyetçi, iki Demokrat başkan oldu. Bu sorumluluğu beşinci kişiye devretmeyeceğim.” dedi.
Washington, Kabil’deki ABD Büyükelçiliğini korumak için geride yaklaşık 650 askerini bırakacak. Bazıları ise havalimanının güvenliğini sağlamayı kabul eden Türk birlikleriyle birlikte başkentteki uluslararası havalimanında konuşlanacak.
ABD, Afganistan’ı neden işgal etti?
El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de ABD’ye saldırmasından günler sonra, Başkan George W. Bush, ‘Amerikan güçlerinin Afganistan’da konuşlu terörist gruba ve Taliban hedeflerine yönelik saldırılar başlattığını’ duyurdu.
Başkan Bush operasyonu, “Dikkatlice hedeflenen bu saldırılar, Afganistan’ın terör operasyonlarının üssü olarak kullanılmasını engellemek ve Taliban rejiminin askeri kapasitesine saldırmak için tasarlandı.” diye tanımladı.
Bush, Afganistan’ın büyük kısmını yöneten Taliban’ın, Afganistan içindeki üslerden saldırı planlayan el Kaide liderlerini teslim etme talebini reddettiğini söyledi. El Kaide liderlerini adalete teslim etmeyi amaçladığını belirten Bush, “Şimdi Taliban bir bedel ödeyecek.” açıklamasında bulundu.
Operasyonun henüz başında Bush, “Kalıcı Özgürlük Operasyonu”nun (Operation Enduring Freedom) daha önceki hiçbir operasyona benzemeyeceğini belirterek, bunun uzun süreceği uyarısında bulundu.
New York Times’ın haberine göre, Aralık 2001 itibarıyla, el Kaide lideri Usame bin Ladin ve diğer üst düzey liderler, sözde ABD müttefiki olan Pakistan’da güvenli yerlere kaçtı. ABD güçleri kaçan kişileri takip etmedi ve Pakistan, ilerleyen yıllarda ABD ve Afgan güçlerine saldırmak isteyen Taliban savaşçıları için güvenli bir sığınak haline geldi.
ABD birlikleri, 2001 yılı sona ererken, Afganistan’ın içindeki Taliban hükümetini hızlı bir şekilde devirdi ve savaş güçlerini yok etti.
Aralık 2001’de, Taliban sözcüsü koşulsuz teslim olmayı teklif etti, ancak bu ABD tarafından reddedildi.
20 yıl sonra bu defa ABD, Taliban’a ateşkesi kabul etmesi ve Washington destekli Afgan hükümetiyle siyasi bir anlaşmayı müzakere etmesi için yalvarır konuma geldi.
Mayıs 2003’te dönemin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, ülkedeki büyük operasyonların sona erdiğini duyurdu.
Afganistan’daki misyon nasıl gelişti?
ABD liderliğindeki NATO, Taliban’ı bozguna uğrattıktan sonra, başarısız bir devleti yeniden inşa etmeye ve Batı tarzı bir demokrasi kurmaya yöneldi.
Öncelikli olarak 1980’lerdeki Sovyet işgali ve ardından patlak veren 1990’larki iç savaşların harap ettiği son derece fakir ülkeyi yeniden inşa etmek için milyarlarca dolar para harcadılar.
Kısmi başarılar sağlandı. Batı yanlısı hükümet kuruldu. Yeni okullar, hastaneler ve kamu tesisleri inşa edildi.
Taliban yönetimi altında eğitim görmeleri engellenen binlerce kız çocuğu okula gitti. Taliban tarafından evlerine kapatılan kadınlar üniversite eğitimi almaya başladı. İş gücüne katılımları sağlandı ve parlamento ve hükümette görev yaptılar. Güçlü ve bağımsız medya ortaya çıktı.
Ancak, yolsuzluk ayyuka çıktı. Yeniden yapılanma ve yatırım için gönderilen üz milyonlarca dolarlık para ya çalındı ya da zimmete geçirildi.
Hükümetin, vatandaşların en temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını ortaya çıktı.
Ayrıca yetkisi başkent Kabil’in ve diğer büyük şehirlerin ötesine ulaşamadı.
ABD, 2003 yılında 8 bin kişiden oluşan muharip gücünün bir kısmını Irak’a kaydırmaya başladı.
Taliban nasıl yeniden güç kazandı?
Taliban, yeni okullar, hükümet binaları, yollar ve köprüler inşa ederek Afgan halkını kazanmaya çalışan ABD ve NATO’nun faaliyetlerine rağmen süreç içerisinde toparlanarak savaş yeteneklerini yeniden kazandı.
Örgütün daha güçlü bir askeri tehdit oluşturmaya başlamasıyla birlikte Başkan Barack Obama, 2010 yılı ortasına kadar yaklaşık 100 bine ulaşan sayıda Afganistan’a binlerce asker daha konuşlandırdı.
Ancak Taliban daha da güçlendi ve ABD’nin askeri üstünlüğüne ve hava saldırılarına rağmen Afgan güvenlik güçlerine ağır kayıplar verdirdi.
Mayıs 2011’de ABD Donanmasından (SEAL) bir tim, Üsame bin Ladin’i, Pakistan’ın Abbottabad kentinde yıllardır askeri eğitim akademisinin yakınında yaşadığı bir yerleşkede öldürdü.
Aynı yılın haziran ayında Başkan Obama, ABD güçlerinin eve dönmeye başlayacağını ve güvenlikle ilgili sorumluluğun 2014 yılına kadar Afganlara devredileceğini açıkladı.
Pentagon savaşın askeri olarak kazanılamayacağı ve yalnızca müzakere edilmiş bir çözümün çatışmayı sona erdirebileceği sonucuna vardı. Bu kanı, son 3 asır içerisinde üçüncü bir dünya gücünü, yani ABD’yi de kapsıyordu.
Afgan savaşçılar 19’uncu yüzyılda İngiliz ordusunu, 20’inci yüzyılda ise Rus ordusunu yenmişti.
Savaşın çıkmaza girmesiyle Obama, 31 Aralık 2014’te büyük muharebe operasyonlarını sonlandırarak bundan sonraki misyonun Afgan güvenlik güçlerine eğitim ve danışmanlık hizmeti verilmesi olduğunu dile getirdi.
Yaklaşık 3 yıl sonra, Başkan Donald Trump, ilk hedefinin tüm birlikleri geri çekmek olmasına rağmen, yine de savaşı izlemeye devam edeceğini söyledi. Olası bir geri çekilmenin önceden belirlenmiş zaman çizelgesine değil, savaş koşullarına bağlı olacağını vurguladı.
Bununla birlikte Trump yönetimi 2018’den itibaren Taliban ile görüşmeye başladı. Bu, Cumhurbaşkanı Eşref Gani liderliğindeki Afgan hükümetini devre dışı bırakan resmi müzakereleri beraberinde getirdi.
Afgan güvenlik güçleri neden Taliban’ı durduramadı?
Savaşın başından bu yana ABD, Afgan ordusuna 70 milyar doların üzerinde bir harcama yaptı.
Biden yönetimine sunulan istihbarat raporlarında, Afganistan’ın uluslararası güçlerin ayrılmasından iki ile üç yıl sonra büyük ölçüde Taliban kontrolüne girebileceği değerlendirmesinde bulunuluyordu. Ancak bu çok daha kısa bir süre içinde gerçekleşti.
Ancak Afgan ordusu ile polis birimlerinin içi firarlar, düşük istihdam oranları, düşük moral ve liderliğin yanı sıra komutanlar tarafından maaş ve malzeme hırsızlığı nedeniyle boşaltıldı.
ABD’li askeri yetkililer bu durumun sürdürülebilir olmadığını belirtiyordu.
Güvenlik güçlerinin Taliban’a karşı saldırılarında bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda üs ve bölge geri alınabildi.
Taliban saldırılarına yanıt olarak eski Afgan savaş ağaları kendilerine bağlı özel milis güçlerini harekete geçirirken, diğer bir kısım Afgan da çoğu silahlı ve hükümet tarafından finanse edilen gönüllü milislere katıldı. Bu durum, rakip milis güçlerin binlerce sivili öldürdüğü ve Kabil’in bazı semtlerini harabeye çevirdiği 1990’lara dönüş korkusunu yeniden akıllara getirdi.
Güvenlik güçleri ayrıca ana yollardaki birçok kontrol noktasını terk ederek, Taliban’ın bu yollara barikat kurmasına, kamyonculara ve sürücülere geçiş ücreti ve vergi uygulamasına yol verdi.
KAYNAK: EURONEWS TÜRKÇE – MUSTAFA BAĞ
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***