Taliban’ın Afganistan’daki ilerleyişi, Kabil Havalimanı’nı koruma hazırlıkları yapan Ankara’yı teyakkuza geçirdi. Peki, Batı ile gerilimi azaltma adımı olan Kabil misyonunda Ankara’yı neler bekliyor?
Türkiye’nin Kabil Havalimanı’nın işletmesini ve güvenliğini sağlamaya yönelik misyonuna dair Ankara-Washington hattında ilk görüşme Türkiye’de yapıldı. Görüşmeler sonrası Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye’nin Afganistan’daki askerine ek olarak yeni asker göndermesi söz konusu olmadığı gibi Kabil Havalimanı’nın korunmasına dönük de “somut” karar alınmadığını duyurdu. Ankara-Washington hattında yoğun diplomatik müzakereler sürüyor.
Rusya’dan aldığı S-400’ler yüzünden Amerika başta olmak üzere tüm NATO müttefikleriyle gerilim yaşayan Ankara, Haziran’daki NATO zirvesinde bu gerilimin dozunu bu misyonla düşürmeyi başardı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Türkiye’nin Afganistan’da ‘kilit rol’ oynayabileceğini, ABD Başkanı Joe Biden da, sadece bu rol konusunda değil Türkiye ile ikili ilişkiler konusunda da “iyimser” olduğunu vurguladı.
Ancak 14 Haziran’daki NATO zirvesinin üstünden henüz kısa süre geçmişken, Taliban’ın Afganistan’da ilerlediğine ilişkin haberler yoğunlaştı. Son olarak Taliban, ülkenin büyükşehirlerinden Kandahar’da bir ilçeyi de ele geçirdi. Afgan ordusu, Taliban’ın ilerleyişi karşısında çatışma yerine geri çekilmeyi tercih etti.
Peki, Taliban’ın bu ilerleyişi Ankara’nın Kabil planlarını nasıl etkileyecek? Ankara ile Washington arasındaki Kabil müzakerelerine nasıl yansıyacak? Ankara’da bu sorulara yanıt aranırken Taliban Sözcüsü Suheyl Shaheen BBC’ye yaptığı açıklamada Eylül ayından sonra ülkede kalacak tüm yabancı askerlerin işgal gücü muamelesi göreceği uyarısında bulundu. Shaheen “Tüm yabancı güçler, üstleniciler, danışmanlar, eğitmenler, ülkeden çekilmeli çünkü bir ihlal olan işgalin parçasıydılar. Tepki göstereceğiz ama bu tepki, lider kadromuzun kararları temelinde gösterilecek” dedi.
Bu açıklamanın ardından Türkiye için Afganistan’da güvenlik riskinin artıp artmadığı sorusu gündeme geldi.
“Taliban hızla ülkeyi ele geçiriyor”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. İlhan Uzgel, Taliban’ın Afgan ordusu karşısında maddi ve moral gücünün düşük olduğu görüşünde. 60 bin kişilik Taliban’ın, 20 yıldır NATO’dan eğitim alan 300 bin kişilik Afgan ordusundan zayıf olduğunu hatırlatan Uzgel, “Ancak, büyükşehirleri ele geçirmeye başlamış bir Taliban var. Kağıt üstünde güçlü olması beklenen Afgan ordusu, sahada varlığını çok da hissettirmiyor. Taliban’ın Kabil önlerine yaklaşma ihtimali var. Büyükşehirler tek tek Taliban’ın eline geçerse kıskaç daralır” değerlendirmesini yaptı.
Amerika’nın Afganistan’da “hezimet” yaşadığını düşünen Uluslararası İlişkiler Uzmanı Sezin Öney de Taliban’ın hızlı biçimde bütün ülkeyi ele geçirdiğini belirtti. Öney, Taliban’ın ilerleyişini durdurmanın da bundan sonra çok mümkün olmadığı görüşünde. “Yabancı askerler ya da yabancı herhangi bir dış güç ancak Taliban’ın izin verdiği ölçüde Afganistan’da var olabilecek” diyen Öney, Afganistan’da Osmanlı döneminden beri büyük nüfuzu olan Türkiye’nin Taliban’la anlaşmasının, Taliban’ı sakinleştirmesinin tamamen Taliban’ın koşullarına bağlı olmasının Ankara’nın elini-kolunu bağlayacağını ifade etti.
Öney, “Türkiye’nin mevcut durumda olduğu gibi havaalanı ve birtakım stratejik noktaların korunmasında rol alması, Türkiye’nin Afganistan’la olan tarihi bağların getirdiği avantajı örseleyebilir, geri dönüşü olmayacak biçimde yaralar da açabilir” değerlendirmesini yaptı.
Emekli büyükelçilerden Faruk Loğoğlu da Taliban’ın sahadaki hakimiyetini artırdığından yola çıkarak “Sahada yaşananlar evdeki hesabın çarşıya uymayacağını şimdiden gösteriyor. Eğer Türkiye, Taliban riskini gözardı ederse hem maddi hem de manevi açıdan kötü sonuçlar yaşar. Ankara; ne tür risk hesabı yapıyorsa iyi yapmalı. Dahası; çok geç olmadan bu sevdadan vazgeçmelidir” yorumunu yaptı.
“Pakistan’ın devreye girmesi şart!”
Türkiye’nin NATO daimi temsilciliği görevinde de bulunmuş emekli büyükelçi Fatih Ceylan ise Erdoğan’ın NATO toplantısından sonra Kabil Havalimanı’nın işletmesi ve güvenliğinin sağlanması konusunda “Pakistan’ı ve Macaristan’ı yanımıza alırız” açıklamasına gönderme yaptı. Taliban’ın silahlı kanadındaki radikal unsurların Türkiye’nin Afganistan’daki mevcudiyetine karşı çıkmaması için Ankara’nın Pakistan’ın işbirliğine ihtiyacı olduğunu savunan Ceylan “Türkiye Afgan toplumunda çok seviliyor tamam ama Pakistan, Taliban içindeki radikal unsurların sesini kesmezse Türkiye’nin işi zorlaşır. Pakistan’ın devreye girmesi şart. Müzakereler sürüyor, sonucunu göreceğiz hep birlikte” dedi.
Ankara için bir başka zorluğun daha olduğuna dikkat çeken Ceylan, “Taliban’ı kazanayım derken Afgan hükümetini de karşınıza alamazsınız. Ankara’nın bu hassas dengeyi koruması gerekiyor ki, Kabil’de istediği gibi çalışabilsin” görüşünü dile getirdi.
“Biz buna dış politika diyemeyiz”
Diplomatik çevrelerde Türk askerinin Kabil’de ne tür risklerle karşılaşacağı kadar Ankara’nın neden böylesi riskli bir görevi üstlendiği sorgulanıyor.
Prof. İlhan Uzgel, Biden’ın daha başkanlık koltuğuna oturmadan Türkiye’ye sert mesajlar verdiğine, koltuğa oturduktan sonra da 1915 olaylarını soykırım olarak tanımladığına, Erdoğan yönetimine mesafeli durmaktan çekinmediğine gönderme yaptı. Uzgel, “Biden yönetimi Erdoğan’la çalışmak istemiyor aslına bakarsanız. Türkiye de Amerika’nın kendisine insan hakları, demokrasi konularında dokunmamasını istediği için Kabil teklifiyle bir çeşit soğuk savaş pazarlığı yapıyor. Ankara, güvenlik konularında işbirliği yapabileceği mesajı veriyor Batı’ya. Bir de, yönünü Batı’ya döndüğünü göstermeye çalışıyor” yorumunu yaptı.
Uzgel’e göre Ankara’nın Kabil misyonunu üstelenmesinde dış politikada bir türlü istikrarı tutturamaması ve NATO’nun bir üyesiyken Rusya’dan S-400 almasının yarattığı çelişkiyi gidermeye çalışmasının da payı var. Ancak, Amerika’nın Türkiye’ye henüz Kabil konusunda doğrudan resmi bir yanıt veremediğini söyleyen Uzgel, “Amerika, Türkiye’nin daha ne kadar ödün verebileceğini anlamaya çalışıyor. Öyle bir tavır içinde. Türkiye ise bazen Rusya’yı kullanarak, bazen askeri gücü kullanıp geri çekilerek ayakta kalmaya çalışıyor. Biz buna dış politika diyemeyiz. O yüzden karşımızda Batı’yla ilişkisini de rayına oturtabilmiş bir Türkiye yok” dedi.
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu da Ankara’nın Kabil kartının Amerika’yla ya da Batı’yla ilişkilerini düzeltmeye yetmeyeceği öngörüsünde bulundu. Amerika’nın S-400’lerin elden çıkarılıp çıkarılmadığını dikkate alacağını vurgulayan Loğoğlu, “Kabil’de işler iyi gitse bile bunu sadece bir yerlere not edecek. Ankara, dış politikadaki yanlışlarını günü kurtarmaya dönük politikalardan uzaklaşarak düzeltmeye başlamak zorunda” diye konuştu.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – HİLAL KÖYLÜ