Türk Dışişleri Bakanlığı, belirli şartlar altında başörtüsü yasağının uygulanabileceğine hükmeden Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı’na bu kararı nedeniyle tepki gösterdi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Adalet Divanı’nın başörtüsü kısıtlamasıyla ilgili aldığı bu kararın din özgürlüğünü alenen ihlal ettiğine vurgu yapıldı.
Açıklamada, “Karar, İslam karşıtlığının ve Müslümanlara yönelik tahammülsüzlüğün Avrupa’da kurumsal ve hukuki bir kimliğe kavuşturulma çabalarının yeni bir örneğini oluşturmaktadır.” ifadesi kullanılarak Müslümanların Avrupa’da maruz kaldıkları ırkçı ve ayrımcı tutumlardan söz edildi.
Avrupa Adalet Divanı, AB’de şirketlerin belirli koşullar altında çalışanlarının başörtüsü takmasını yasaklayabileceğine hükmetmişti. Peki, Adalet Divanı’nın bu hükmünün detayında neler var? Bu karar neden ve nasıl alındı?
Şirketler çalışanların başörtüsü takmasını belirli koşullarda yasaklayabilecek
AB’nin en yüksek mahkemesi Adalet Divanı, Almanya’da başörtüsü takmaya başladıktan sonra işlerinden uzaklaştırılan kadınların açtığı iki dava ile ilgili Alman mahkemelerin görüş talebini 15 Temmuz’da cevaplamıştı.
İkisi de Müslüman olan, biri Hamburg’da hayır kuruluşunun işlettiği çocuk bakım merkezinde, bakıcı olarak, diğeri Mueller’de eczane zincirinde işe başlamadan önce başörtü takmayan kadınlar, daha sonraki yıllarda aile iznine ayrıldıktan sonra geri dönüşte başörtü takmaları üzerine işten kovulmuştu.
İşverenler, kadınlara başörtü takmadan işe gelmelerini veya başka bir bölümde çalışmalarını şart koşmuştu.
Kadınların karşı dava açmasından sonra Alman mahkemesi konuyu Adalet Divanı’na taşıdı.
Mahkemeden yapılan açıklamada “İş yerinde siyasi, felsefi veya dini inançlara ait görünür herhangi bir sembolün takılmasının yasaklanması, işverenin müşterilere karşı tarafsız bir imaj sunma veya sosyal anlaşmazlıkları önleme ihtiyacıyla haklı görülebilir.” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, söz konusu gerekçenin işveren açısından gerçek bir ihtiyaca karşılık gelmesi gerektiği de belirtildi.
Adalet Divanı, 2017 yılında da benzer bir karar almıştı fakat orada hangi şartların “gerçek bir ihtiyaca karşılık geldiği” konusunda açıklama yapılmamıştı. Bu haliyle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2013 yılında aldığı ve iş yerlerinde haç takılmasına izin verdiği kararla çeliştiği savunulmuştu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir Avrupa Birliği kurumu olmamasına rağmen birliğe üye ülkelerin tamamının imzacı olması nedeniyle bağlayıcılığı bulunuyor.
Adalet Divanı’nın Alman mahkemelerinin görüş talep etmesi üzerine verdiği yeni kararda ise dini ve siyasi sembollere yasak uygulamasının “işverenin müşterilere ya da kullanıcılara karşı nötr bir siyasi, felsefi ve dini duruş sergileme istemesi” halinde mümkün olabileceğini fakat işverenin müşterilerin meşru talebi ya da aksi takdirde büyük bir kayba uğrayacağını göstererek gerçekten böyle bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyması gerektiği vurgulandı.
Adalet Divanı ayrıca AB kanunlarının din ve düşünce özgürlüğü ile iş yerinde ayrımcılık arasındaki dengeyi kurmayı üye ülkelerin takdirine bıraktığını vurguladı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***