24.08.2008 tarihinde bir gazetede yayımlanan yazısında “Ergenekon devlet içindeki çetedir. Yereldir; yani uluslararası bağlantıları yoktur.“ (1) diyordu. Henüz Ergenekon davasında ilk duruşma bile yapılmamışken yazıyordu bunları. Yazının kime ait olduğunu kolayca tahmin edebileceğinizi sanıyorum. Daha sonra Ergenekon’un tamamen “kumpas“ olduğunu ileri sürdü ve halen de devam ediyor.
Her dönemde olduğu gibi kendisine verilen rolü oynuyordu. Ne söylenmesi ne yazılması gerekiyorsa, kulağına ne fısıldanmışsa onu yazıyordu, bugün olduğu gibi.
“Yakayı sağlam delillerle kaptırdığı anlaşılan üç-beş operasyonel saha elemanı üzerine Ergenekon Davasını yıkıp aradan sıyrılabilir miyiz“, yazısıydı bu!
Bugün geldikleri noktayı kendilerinin bile hayal edebildiğini sanmıyorum. Hırsızlık yaparken yakalanan bir kısım siyasal İslamcılar kendilerini kurtarmak için, vesayetçi Ergenekon’a sığındı. Ve kumpas oldu bir anda her şey.
O zaman “bir kısım çete“ diyerek bu işten yırtabilir miyiz diyenler, bugün “Ergenekon’da her şey kumpastı“ diyerek, kendilerini yargılayanları yargılayıp, geçici ittifak döneminin sonunda iktidara doğru yürüyorlar.
KARANLIK İLİŞKİLER, DERİN BAĞLANTILAR
Gazetecinin birçok haber kaynağı olabilir, doğaldır. Bir yabancı ülkede güvenlik görevlisi olarak görev yapan sürekli irtibatta olduğu, resmi görevinin dışında başka özel görevleri de olduğu anlaşılan, bir kişiden bir e-mail alıyor bu karanlık yazar. Danıştay saldırısını düzenleyen Alpaslan Arslan’ın tesadüfen görevli polisler tarafından nasıl yakalandığının ayrıntılı olarak anlatıldığı e-mailde devamla şunlar yazılıdır aynen: “Bu arada Alparslan Arslan’ı Veli Küçük’ün azmettirdiği yönünde maalesef ciddi bulgular da var.”
Aynı e-mailde Albay Dursun Çiçek’le ilgili olarak ise, “imza gerçekten de kendisine aitmiş, bundan emin olabilirsin” ibareleri de yer almaktadır. Kahramanımız önceden de bu bilgilere sahiptir zaten. Bu “yüzden devlet içindeki çete” diyerek olayı küçültmeye çalışmıştır.
Peki bu karanlık adamın bağlantıları sadece ulusal düzeyde miydi ? Aynı davada yargılandığı gazeteciden öğreniyoruz ilişki ağının ülkeyle sınırlı olmadığını. “İçeriye alınmasının sebebi gazetecilik değil, servislerle bağlantısı var.” diyen kişiye karşı, “evet evet, özellikle ….. (Devleti) ile” diyor. Tam da burada “Peki hangi devlet bu?” sorusunu sorma hakkı doğar mı?
Karanlık yazarın yerel derin bağlantılarına ilişkin de o kadar kanıt var ki ortada. Uzağa gitmeye hiç gerek yok. Kendi el yazısı notu var en başta. Bir şahısla ilgili olarak ajandasına şunları yazıyor: “Söyledim MİT araştırdı, Ermeni dönmesiymiş” diyor. Bir şahsın araştırılmasını MİT’ten isteyebilecek kadar derin bağlantılara da sahiptir. Kaldı ki kimsenin kökeni kimseyi ilgilendirmez. O da ayrı konu. Bunlar sadece küçük birer örnek.
Dayısının oğlunu, Mikdat Alpay ile ilişkilerini ve daha başka derin bağlantılarını da yazarız zamanı gelince. Sağlık Meslek Lisesi mezunu, iyi bir eğitim alamamış, yabancı dil bilmeyen birinin o kitapları nasıl yazdığını, bir kısmının nasıl kendisine hazır olarak verildiğini de yazarız sırası gelince. Başkalarını yabancı dil bilmemekle suçlayan ünlü yazarımızın İngilizce bilgisi ise “live” kelimesinin anlamını bile arkadaşına soracak düzeyde. Kitaplarındaki yabancı kaynaklara yapılan atıflar nasıl olabiliyor siz düşünün artık.
Kendisine 7-8 Hasan Paşa denmesinin nedeni sadece ikisinin de Çorumlu olması değil anlayacağınız. Çorumlu olma meselesi de karışık biraz, şimdilik o konuya girmeye gerek yok. Zeki ve çalışkan biri, bu konuda gerçekten hakkını teslim etmek gerekiyor. Kendisine verilen “projeleri” gerçekleştirmek için aylarca evinden çıkmadan çalıştığı olmuştur. Hem derin bağlantıları konusunda, hem de medyanın psikolojik harekât merkezi olarak nasıl kullanılacağı konusunda da zeki ve çalışkandır.
Birçok kişi aslında kendisinin ne olduğunu çok iyi biliyor. Herkes susuyor. Şerrinden korktukları için susuyorlar. Bu günlerde siyasal İslamcı hırsızlık çetesi ile derin vesayetçi Ergenekon çetesi ittifak halinde. Kendilerini çok daha güçlü görüyorlar. Karanlık yazar, buradan aldığı cesaretle, bir dönem Peygambere ve sahabelere dil uzatmak cüretini bile gösterebiliyor(2) Acıdır ki ortalığı ayağa kaldırması gereken kesimlerden hiçbir ses çıkmıyor. Kendini dindar olarak tanımlayıp, Allah’a inandığını söyleyen ama firavunlarla birlikte hareket edenler her zaman olduğu gibi sus pus. Yaşanan durum; gizli ittifaklarının bir sonucu.
Herkes sussa biz susmayacağız! Tarih sussa, hakikat susmayacak! Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.
Karanlık yazarın kendi tabiri ile “Devletin içindeki Ergenekon çetesi” ve bu çetenin psikolojik harekât merkezleri de gün gelecek herkesin anlayacağı şekilde ayan beyan ortaya çıkacak elbet. Gördük vicdanları yok. Özür bekleyecek halimiz de. Asıl tarihin azabından kurtulamayacaklar. Bundan emin olabilirsiniz.
Enis TANOĞLU / Aktif Haber
1-) http://www.hurriyet.com.tr/artik-ergenekon-u-ben-de-yazabilirim-9733926
2-) https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/erdoganin-sirlari-5319307