Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye son 50 yılın en sıcak Mayıs ayını 2021’de yaşadı. Yağışlar da normaline göre yüzde 56, bir önceki yılın Mayıs ayına göre yüzde 66 azaldı. Marmara dışındaki bütün bölgelerde yağışların azalması nedeniyle kuraklıktan etkilenen il sayısı artarak Haziran’ın ilk haftasında 52’ye çıktı. Normale göre yağışlardaki en fazla azalma yüzde 83,3 ile Güneydoğu Anadolu bölgesinde oldu. Onu, yüzde 82,7 ile Akdeniz, yüzde 69,2 ile İç Anadolu ve yüzde 65,5 ile Doğu Anadolu bölgeleri izledi. Sıcaklıklardaki artış ve yağışlardaki düşüş, Türkiye’nin tarımsal üretimini de doğrudan etkiledi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ne göre hububat ve baklagiller kuraklıktan en fazla etkilenen ürünler. Bu yıl arpa, buğday ve kırmızı mercimekte önemli üretim kayıpları bekleniyor. Mısır, şekerpancarı, patates, yeşil mercimek ve sebzelerde de kuraklık zararları görülmeye başladı. Meyveler, yem bitkileri ve meralar susuzluktan zarar görmeye devam ediyor. Piyasalarda arz-talep dengesizliğine yol açan bu durum, gıda fiyatlarındaki artışlarla tüketicileri de doğrudan etkiliyor.
“Kuraklık daha kalıcı, daha zarar verici”
Türkiye’nin ilk tarımsal emtia borsası olan İzmir Ticaret Borsası’nın Meclis Başkanı Barış Kocagöz, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede kuraklığın artık daha kalıcı ve hasar verici olduğunu söyledi. Sorunun iklim değişikliğinden kaynaklandığını vurgulayan Kocagöz, çözümün de ancak insanlığın topyekun mücadelesiyle sağlanabileceğini vurguladı. Türkiye’nin ciddi bir tarım ülkesi olduğunun altını çizen İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı, “Eğer uzun vadede iklim değişikliğine bir çözüm bulmazsak kuraklığı engellememiz çok zor olacak” dedi.
Kocagöz, normalde dört defa sulanan pamuk için bu yıl iki su verilebileceğini kaydederek, bunun da bazı üreticilerde paniğe ve erken sulamaya yol açtığını belirtti: “Zamansız su vermekten dolayı verim düşecek. Sadece pamuk değil, üreticiler ayçiçeği ekmek için tav suyu bulamadı. Hububatta, Nisan’da yaşadığımız kuraklık, aşırı sıcaklar nedeniyle tüm Türkiye’de verim kayıpları yaşandı.”
“Modern sulama sistemleri için teşvikler artırılmalı”
Tarımsal üretimde uzun vadeli planlamanın önemini vurgulayan Kocagöz, kuraklığa dayanıklı ürün türlerinin de bir an önce yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. Kocagöz, “Modern sulama sistemleri bu işe önemli bir çözüm. Fakat damlama sulamayı pamukta yapmanız için ciddi bir eşik nokta var. Önemli bir yatırım yapması lazım üreticinin. Buna çok önemli bir destek verilmesi lazım. Bu destek verilirse, üreticiler alır damlama ekipmanlarını. Sulamayı bu şekilde yaparlar diye düşünüyorum” dedi. Damlama sulamaya verilen desteklerin yetersiz olduğunu ifade eden Kocagöz, tarımsal üretimde harcanan suyun azaltılması için teşviklerin artırılması gerektiğinin altını çizdi.
Kocagöz, fiyat istikrarsızlığının giderilmesi konusunda devlete de önemli bir görev düştüğünü belirtti: “Eğer iklim değişikliği yüzünden dünya tarım deseninde bazı mallar azalırsa bunların fiyatları artacaktır. Bunda yapacak bir şey yok. Ama burada stratejik ürünleri bizim tespit edip böyle bir tehlikeyi göz ardı etmememiz lazım. Bazı ülkeler bununla ilgili stoklar yapıyorlar. Yani riskli gördükleri ürünleri, fazladan stok yapıyorlar. Bir örnek yine pamuktan, Çin mesela, beş yıllık ihtiyacına karşılık kritik stok yaptı kendine. Bizde hiç öyle bir şey yok. Devletimiz pamuk alımı da yapmıyor. Biliyorsunuz lisanslı depolarımız var artık. Mesela lisanslı depolarda devletimiz çok kolay alım yapabilir. Orada malı saklayabilir. Sonra Toprak Mahsulleri Ofisi’nin hububatta yaptığı gibi yine piyasaya satabilir.”
“Yağışların hem miktarı hem dönemi değişti”
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Tevfik Türk de kuraklığın artık etkisini daha yakıcı hissettirdiğini söyledi: “Yağışların hem miktarlarında hem de dönemlerinde bir değişiklik söz konusu. Ekstrem yağışları ve ekstrem uzun yağışsız dönemleri görmeye başladık. Bitkisel üretim için önemli olan bitkinin fenolojik dönemi boyunca gerekli gördüğü zamanlarda ve gerekli miktardaki yağışı alması. İklim değişikliğinin tarımsal üretime en büyük sıkıntısı bitkinin gerçekten su ihtiyacı olan dönemlerde yeterli miktarlarda yağmurun yağmaması. Bakıyorsunuz, bir sel felaketi yaşıyoruz. Bir günde, bir ayda yağması gereken yağış düşüyor. Ya da bir ay, iki ay, üç ay boyunca hiç yağış yağmıyor. Problem burada çıkıyor. Çünkü zamansız gelen yağışların bitkiler üzerinde ne yazık ki bir faydası yok. Direkt yüzey akışa geçiyor.”
Hasat döneminde buğday ithalatı
Türk, kuraklığın yol açtığı üretim düşüşünün ithalat yoluyla giderilmesi çabalarını eleştirdi: “Her ne kadar Türkiye’nin tahıl ambarı Konya diye bilinse de Güneydoğu Anadolu Bölgesi de çok ciddi anlamda Türkiye’nin bir tahıl deposudur. Bu bölgelerde olan bu sıkıntı, doğal olarak tüm ülkeye yansıyor. Böyle olunca da doğal olarak hemen ithalat sopası ortaya çıkıyor. Geçmiş yıllarda da buğdayda ithalat yapılıyordu. Fakat hasat döneminde ithalat söz konusu değildi. Şu anda Toprak Mahsulleri Ofisi, ikinci ithalat ihalesini açtı. İlkini de tam hasat zamanına denk getirdi. Açıkladığı taban fiyattan daha yüksek miktarda ithal olarak buğday ve arpa temin ediyor. Yani Türk çiftçisine vermediğini bu sefer dönüyor ithalat yoluyla dışarıya veriyor.”
“Arazi ve ürün planlamaları yapılmalı”
Türkiye’nin mevcut suyunun dörtte üçünü tarımda kullandığını belirten Türk, bütün uyarılara rağmen karar alıcıların suyun verimli kullanılması konusunda harekete geçmediğini belirtti: “Önemli olan, su yönetimi. Havzaya gelen su miktarı belli. Dönem içerisinde değişkenlikleri de olmakla beraber su tüketimi de aslında belli. Tarımda kullanılacak miktarlar ne kadar, doğal hayata bırakılması gereken su ne kadar, sanayiye kullanılması gereken, evsel kullanımda kullanılması gereken su ne kadar; bunun planlamasını yapmamız lazım. Tabii bunu da yapabilmek için ilk önce tarımsal alanlarda arazi kullanım planlaması ve ürün planlamasına gitmemiz gerekiyor. 2005 yılında çıkan 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu, devlete, bakanlığa bir görev veriyor ve emrediyor: arazi kullanım planlamalarının yapılması. Ancak yıl 2021, ne yazık ki hala bizim ülke bazında arazi kullanım planlamalarımız yok. Arazi ve ürün planlamalarını yaptıktan sonra hangi bölgede, hangi ürünlerin, ne kadar miktarda yetiştirileceğini bulduktan sonra su yönetimini bu planlamaya göre düzeltebilirsiniz. Ya da su miktarına göre üretim planlamanızı yapabilirsiniz. Devletin kamucu bir tarım politikası olmuş olsa bu planlamaların yapılması gerekirdi. Bunları, çiftçinin inisiyatifine de bırakmamamız gerekiyor. Çiftçileri bizim yönlendirmemiz gerekiyor.”
Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar.