HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
Silah ve mühimmat yüklü MİT TIR’ları skandalı, şike soruşturması, Balyoz darbe planı davası, Deniz Baykal’a kaset tuzağı gibi birçok olayda ‘kumpas’ iddiaları ardı ardına çöktü. Silah yüklü MİT TIR’ları davasında ‘savaş suçu’ işleyenler değil hakim ve savcılarla polisler cezalandırıldı.
Şike davasında onlarca somut delile rağmen rüşvet verenler, alanlar değil, bunu ortaya çıkaran polisler, hakimler ve savcılar hüküm giydi. Balyoz darbe planı davasında ‘İstanbul’un üzerine çökmeyi’ planlayanlar vatansever, bunu ortaya çıkaran gazeteciler, polisler, savcılar ve hakimler ‘hain’ ilan edildi. Ardından Yargıtay Balyoz’da ‘beraat’ kararını bozduğunu açıkladı.
Deniz Baykal’a kaset kumpasını Hizmet Hareketi’ne mensup polislerin kurduğu ileri sürüldü. Ancak yıllar sonra Deniz Baykal’a kumpasın altından Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Korkmaz Karaca çıktı! İktidar temsilcileri ‘lal’ kesildi.
İktidar ilk dakikalardan itibaren 15 Temmuz’un arkasında Hizmet Hareketi’nin olduğunu savundu. Ancak bununla ilgili tek bir delil ortaya konulamadı. Yıllar sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “FETÖ mü yaptı 15 Temmuz’u? 15 Temmuz’u FETÖ yapmadı, sizi rahat bırakmazlar,” diyecekti.
Bugün 3 Temmuz… Şike soruşturmasının yıl dönümü. 3 Temmuz 2011’de 15 ilde eş zamanlı operasyon düzenlenmiş, aralarında dönemin Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 40’a yakın kişi gözaltına alınmıştı. Yargılama sonunda sanıklara ceza yağdı. Tahliye edilen Aziz Yıldırım 2 Temmuz 2012’deki karar duruşmasında toplam 6 yıl 3 ay ceza aldı.
Ancak 17/25 Aralık’tan sonra tıpkı Ergenekon ve Balyoz darba davalarında olduğu gibi yargılamalar yeniden yapıldı. Aziz Yıldırım ve şike hükümlüleri de kendilerine ‘kumpas’ kurulduğunu öne sürdü. Buna göre 2011’de başlayan şike soruşturmasında Fenerbahçe’ye kumpas kurulmuştu. Yargılama yeniden yapıldı. Sanıklar bu kez beraat etti.
VOLKAN BALLI, ŞİKEYİ İTİRAF ETTİ
Ardından açılan sözde ‘kumpas’ davasında şikeyi soruşturan polis, savcı, hakim ve bunu haberleştiren gazetecilere ceza yağdı. Halbuki şike, bizzat Fenerbahçeli üst düzey yöneticiler tarafından bile itiraf edilmişti. Volkan Ballı, Aziz Yıldırım’ın şike yaptığını söylediği için aforoz edildi. Aziz Yıldırım, Volkan Ballı’ya o kadar öfkeliydi ki, geçtiğimiz hafta yaptığı konuşmada şu cümleleri kullandı: “Bu adam, ‘Fenerbahçe şike yaptı’ dedi. Bu adamı gönderin.”
ŞİKE ADIM ADIM TAKİP EDİLDİ
Şike dosyası ‘suç örgütü soruşturması’ olarak açılmıştı. Soruşturmaya başlatan ise Asayiş Şube Müdürlüğü’ydü. Ancak dosyanın altında imzası olan dönemin İstanbul Asayiş Şube Müdürü Yener Ülgütoğlu bırakın ‘sanık’ olmayı, dosyada ‘tanık’ olarak yer aldı. Rüşvet/şike görüşmeleri teknik ve fiziki takiple tespit edildi. Rüşvet olarak dağıtılan paranın miktarı yaklaşık 2 milyon dolardı ve söz konusu paranın o dönemde FB’nin kasasından çıktığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın raporu ile sabitti.
ALİ KOÇ: BİZİM BUNLARDAN HABERİMİZ YOKTU!
Şike dosyasının Soruşturma Amiri KHK’lı Başkomiser Soner Koç’un sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlara göre Ali Koç, 3 Temmuz’da operasyon sonrası Vatan Emniyet’in yemekhanesinde şikecilerin ifadelerini okuyunca, “Bizim bunlardan hiç haberimiz yoktu.” demişti. Koç, “İfadelerde şikeyi görünce; Aziz Yıldırım’ın yaptığı şikeyi herkesin görmesi ve Fenerbahçe’nin bu pislikten kurtulması lazım diyerek, yanınızda bulunan avukatla ifadelerin bir suretini Hürriyet gazetesinde yayınlanması için bir muhabire verdiren sen değil misin Ali Koç?”
YARGITAY, MİT TIR’LARINA TEMİZE ÇIKARDI
Kumpas iddiasının çöktüğü tek soruşturması şike davası değil. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Adana ve Hatay’da MİT’e ait silah yüklü TIR’ların durdurulmasına ilişkin davada kararını açıkladı. Aralarında eski Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık ile eski Adana Jandarma Bölge Komutanı tuğgeneral Hamza Celepoğlu’nun da bulunduğu 18 sanığa verilen hapis cezaları onandı. Sanıklar, ‘silahlı terör örgütüne üye olma’, ‘devletin gizli kalması gereken belgelerini temin etme’ ve ‘devletin gizli kalması gereken belgelerini açıklamakla’ suçlanıyordu.
REJİM SAVAŞ SUÇU İŞLEDİ
Silah yüklü MİT TIR’ları en son suç örgütü lideri olmakla suçlanan Sedat Peker’in ifşaatlarıyla gündeme gelmişti. Peker, 2014 yılı ocak ayında durdurulan MİT’e ait 3 TIR’da ele geçirilen silahların, Suriye’de El Nusra’ya gönderildiğini itiraf etti. Peker’in açıklamalarına göre silahlar kendi ismiyle, SADAT aracılığıyla sevk ediliyordu. Ancak bu kadar ifşaat ve somut belge ve görüntülere rağmen dosya kapatıldı.
FATURA GÖREVİNİ YAPANLARA KESİLDİ
AKP rejimi MİT TIR’ları soruşturmasında suç üstü yakalanmıştı. MİT, yetkisini aşmış; rejim cihatçı gruplara Meclis’in bile haberi olmadan SADAT eliyle silah ve mühimmat sevk etmişti. Ancak bu rezaletin faturası suçu ortaya çıkaran kolluk güçlerine, yargı mensuplarına ve gazetecilere kesildi.
YARGITAY’DAN ‘U’ DÖNÜŞÜ; BALYOZ’DA DELİLLER YETERLİ!
Balyoz darbe planı davasında da kumpas iddiaları yerle bir oldu. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, ‘Balyoz’ darbe planı davasında beraat eden sanıklar Çetin Doğan, Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan ve Emin Küçükkılıç hakkında verilen beraat kararını geçtiğimiz hafta bozdu. Kararda, Balyoz darbe planının ve plan seminerinin ve belgelerdeki isimlerin tamamının gerçek olduğu özellikle vurgulandı. Kararda, gerçekleştirilen plan seminerinde ‘Milli Mutabakat Hükümeti’ kurulmasından bahseden sanıkların ‘suç için anlaşma’ maddesinden 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmaları gerektiği belirtildi.
DENİZ BAYKAL’A KUMPASIN ALTINDAN ERDOĞAN ÇIKTI
Hizmet Hareketi’nin bahçesine bırakılmak istenen ‘kumpas’lardan biri de Deniz Baykal’a kaset tuzağıydı. İktidar temsilcileri ve yandaş medyaya göre Baykal’a kumpası Hizmet Hareketi’ne mensup polisler kurmuştu. Bu konuyla ilgili suçlanan eski Ankara İstihbarat Şube Müdürü Zeki Güven, cezaevinde öldürüldü. Ancak yıllar sonra Deniz Baykal’a kumpasın altından Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi Korkmaz Karaca çıktı!
Korkmaz Karaca’nın görüşmediği kimse kalmamıştı! Rezaletin ortaya çıkması sonrası sadece iktidar ve medyası değil, sözde muhalif medya da ‘sessizliğe’ gömüldü!