YORUM | MAHMUT AKPINAR
Bütün diktatörler gibi Erdoğan da önce “Alo Fatih”ler üzerinden talimat vermekle, medyayı kontrolle, başladı işe. Çevirmeyi planladığı numaralar açığa çıkmasın, üreteceği yalanlar açık edilmesin diye 15 Temmuz’dan çok önce İpek Medya, STV, Zaman gibi basın organlarına çöktü. Ayrıca kamu kaynaklarından, ihalelerden paralar aktararak, bazı patronları tehditle hizaya getirerek devasa bir propaganda ‘havuz’u oluşturdu.
Asıl amacın Tek Adam rejimi kurmak olduğunu, meş’um 15 Temmuz vakası sonrası anlayabildik. Meğer medya üzerindeki denetim ve baskı, yalanlarına ikna ve aykırı sesleri yok etmek içinmiş. Muhalefetin ve solumsu bazı basın organlarının da desteği ile Erdoğan gündem belirleme gücünü ele geçirdi. Havuz medya ve türevleri uzunca süredir hiçbir etik, hukuki kaygı taşımaksızın topluma yalan pompalıyor. Gazetecilik değil, tetikçilik yapıyor. Haber değil, tezvirat, yalan-dolan üretiyor.
15 Temmuz’u müteakip muhalif gazetecilerin önemli kısmı hapislere doldurulurken, yurt dışına çıkabilenler de oldu. Farklı görüşlerden ama AKP’ye muhalif sınırlı sayıdaki gazeteci, yazar, aydın gittikleri ülkede hayata tutunmak için mücadele veriyordu. İlk yıllar kimsenin gazeteciliği düşünecek durumu yoktu. Kimisi taksicilik yaptı, kimisi bulaşık yıkadı, lokantalarda çalıştı. Ama bir yandan da basit videolar çekmeye, bloglar yazmaya başladılar. Maişet derdinden çok zaman ayıramasalar da gazeteciliği asla bırakmadılar. Küçük su birikintilerinden ibaret olan bu çabalar başlarda AKP medyasına nazaran çok cılızdı, yetersizdi. Ama diaspora gazetecilerinin sesi her geçen gün yükseldi. Aydınlar, gazeteciler, sanatçılar hayata tutundukça, gittikleri ülkede ayakta durdukça yazmayı, konuşmayı artırdılar.
Diasporada yaşayan aydınların, gazetecilerinin imkanları sınırlıydı, zamanları dardı, kurumsal yapıları yoktu, ama Erdoğan medyasında olmayan etkili bir güce sahiplerdi: Haklılık ve hakikat! Yalanlarla ve propaganda ile iktidar medyası gündemi domine etmiş ve kitleleri kandırmış gibi görünse de, zaman içinde gerçekler yalanları, haklılık propagandayı mağlup etti. Devasa imkanlara sahip, yüzlerce gazeteci istihdam eden, yılların gazeteleri-TV’leri, evinin köşesinden telefonuyla yayın yapan sürgündeki gazetecilere tuş oldu. Bazen bir tweet, bazen bir blog yazısı, bazen bir kısa video paylaşımı yalanlara dayalı havuz medyayı perişan ediyor. Son bir yılda Erdoğan medyasının acziyeti açıkça ortaya çıktı. Son dönemde oldukça çaresizler, acizler ve moralleri bozuk. ‘Bir tripot bir kamera’ ile bütün havuz medyasından daha öte izlenirliğe ulaşan Sedat Peker yayınlara devam eder mi bilemiyoruz. Ama onlara asıl hasarı, kalıcı tahribatı veren yurt dışındaki gazeteciler oldu. Birer birer ve cılız haykırışlarla ses veren bu gazeteciler şimdilerde ülke gündemini belirliyor. İnsanlar artık konvansiyonel medyaya itibar etmiyor. Her olay sonrası gözler yurt dışındaki gazetecilere yöneliyor.
İşte tam da bu nedenlerle Erdoğan rejimi bazı “tedbirler” almak zorunda hissediyor kendisini. Yurt dışındaki gazetecileri korkutma, sindirme politikası izledikleri anlaşılıyor. Medyaya yansıyacak şekilde etkili gazetecileri hedefe koyup infaz listeleri yayınlamaları ve bazı gazetecilere şiddet uygulamaları bu politikanın sonucu. Türkiye’de yaptıkları gibi, yurt dışındaki gazetecileri de tehditle, şiddetle susturmak istiyorlar. İnfaz listeleriyle ülke içindeki korku atmosferini yurt dışına da taşımak istedikleri anlaşılıyor. Ama diasporadaki aydınların, gazetecilerin sineceği, susacağı kanaatinde değilim. Daha çok ve daha gür ses vereceklerdir.
Diaspora gazetecileri Erdoğan iktidarının nasıl boş ve kof, yalanlar üzerinde duran bir rejim olduğunu Türk toplumunun gözüne gözüne sokuyor. Çok da etkili oluyor. İnsanların uyanmasına vesile oluyor. İnternete engel koymak istemeleri, infaz listeleri yayınlamaları gerçeklerin, yalana dayalı saltanatlarını tehdit ettiğini görmelerinden kaynaklanıyor.
Muazzam imkanlara sahip Erdoğan’ın propaganda cihazları mütevazı imkanlara sahip gerçek gazeteciler karşısında ezildi, yenildi, perişan oldu. Bireysel veya birlikte platformlar kurarak bağımsız gazetecilik yapan, blog yazan, YouTube yayını yapan gazeteciler, aydınlar her türlü tebriği, takdiri ve desteği hak ediyorlar. Lütfen onları yalnız bırakmayalım.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***