YORUM | Av. MEHMET TAHSİN
Yargıtay, 28 Şubat davasında aralarında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 sanığa verilen hapis cezalarını onadı. Yaşı 40’ın altında olan pek çok okurumuza “28 Şubat” bir şey ifade etmeyebilir. Bu yüzden önce kısa bir özet geçmekte yarar var.
28 ŞUBAT’TA NE OLDU?
Türk demokrasi tarihine “Postmodern Darbe” olarak geçen 28 Şubat kararları, muhafazakâr kesimde derin yaralar açtı. 28 Haziran 1996 tarihinde Necmettin Erbakan başkanlığında kurulan Refah-Yol hükümeti, askerin baskısı yüzünden 1 yılını bile doldurmadan (18 Haziran 1997) istifa etmek zorunda kaldı, yerine (30 Haziran 1997) Mesut Yılmaz başkanlığında Anasol-D hükümeti kuruldu.
28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısında alınan kararlar hızla uygulamaya girdi. Askerler tarafından kurulan Batı Çalışma Grubu (BÇG), yaptığı fişlemelerle, dindar kesimi ve onlara ait özel okulları, yurtları, vakıf ve dernekleri nefes alamaz hale getirdi.
Bu dönemde 8 yıllık kesintisiz eğitim yürürlüğe konuldu, İmam Hatip liselerinin ortaokulları kapatıldı, bu okullarda okuyanların üniversiteye girişleri neredeyse imkânsız hale getirildi.
Aynı dönemde üniversitelerin kapıları başörtülü öğrencilere kapatıldı. Başörtüsüyle okumak isteyen öğrencilere karşı linç kampanyası başlatıldı, İstanbul Üniversitesi’nde, kız öğrencilerin başlarını açması için kurulan “ikna odaları” büyük tepki topladı. Pek çok öğrenci bu baskılar yüzünden eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Askerin siyaset üzerindeki ağır baskısı 2002 yılında AK Parti iktidara geldikten sonra da devam etti. 28 Şubat fişlemelerinin merkezi Batı Çalışma Grubu’nun, 2009 yılına kadar faaliyetlerini devam ettirdiği ortaya çıktı.
‘28 ŞUBAT MAĞDURU’ ERDOĞAN
“28 Şubat ile ilgili soruşturma 15 yıl sonra açıldı. Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili tarafından yürütülen soruşturma kapsamında ilk gözaltılar 12 Nisan 2012’de başladı ve 5 ilde 31 kişi için gözaltı kararı verildi. İlk dalgada gözaltına alınan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in de aralarında bulunduğu sanıklar tutuklandı. Soruşturma ilerledikçe gözaltı haberleri de dalga dalga gelmeye başladı.
“İlk dalganın üzerinden 1 ay geçmemişti ki 9 Mayıs 2012 tarihinde Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan sürpriz bir çıkış geldi. Bir yurtdışı seyahatinden dönüşünde yaptığı açıklamada, “Bu dalgalar böyle arka arkaya geldikçe kusura bakmasınlar, bu dalgalarda bu ülke boğulur. Bu kadar bu iş bence uzatılmamalı.” diyerek operasyonlardan rahatsızlığını dile getirdi.
“Savcı Mustafa Bilgili tarafından hazırlanan iddianame 2013 yılı Haziran’ında kabul edildi. İddianamede 480 mağdur müşteki, 103 tane de şüpheli var. İlginçtir 480 şikayetçi arasında 28 şubattan en çok zarar gördüğünü iddia eden Recep Tayyip Erdoğan yoktu. Gazetelerde Sümeyye Erdoğan’ın müdahil olmak için dilekçe verdiği yazılmıştı ama şikayetçiler arasında onun da ismi yoktu. Ne var ki Erdoğan her vesileyle 28 sürecinde uğradığı haksızlıkları anlatmaya devam etti.
“20 Aralık 2013’te Çevik Bir’in de aralarında olduğu 5 eski general de tahliye edilince bu davadan tutuklu kimse kalmadı. Yani en uzun tutuklu kalan 20 ay cezaevinde kalmış oldu.”
15 Temmuz sonrasında tutuklanan 28 Şubat soruşturmasının savcısı Mustafa Bilgili, geçen yıl Nisan ayında “FETÖ üyesi olmak” suçundan 17 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bununla beraber onun iddianamesini hazırladığı dava AKP’li yargıçları tarafından devam etti. 2018 Nisan ayında verilen kararla 21 kişi müebbet hapis cezası aldı. Çok ilginçtir, müebbet hapis cezası alan hiç kimse tutuklanmadı. Mahkeme sanıkların yaş ve sağlık durumları dikkat alarak adli kontrol tedbirleri uygulanmasını yeterli gördü.
YARGITAY KARARI SONRASI NELER OLACAK?
Bundan 9 yıl önce Savcı Mustafa Bilgili tarafından başlatılan hukuki sürecin ilk aşaması dün tamamlandı.
2018 yılında müebbet hapis cezasına çarptırılan 21 sanıktan 14’ünün cezaları Yargıtay tarafından onandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile beraber iki kişi daha vefat ettikleri için dava düşmüş oldu. 4 kişinin müebbet hapis cezası da işlenen suça yardım kapsamında olduğu gerekçesiyle bozuldu.
İlk derece mahkemesinin zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verdiği 10 kişinin dosyası ile beraat alan 2 kişinin dosyası da Yargıtay tarafından bozuldu.
Peki şimdi ne olacak?
Ağır Cezada yapılan yargılama sonunda bundan 3 yıl önce müebbet hapse çarptırılan 28 Şubat sanıkların yaş ve sağlık durumları dikkate alınarak adli kontrol tedbirleri uygulanması yeterli görüldü.
Normal olan Yargıtay’ın kararı onamasından sonra hapse girmeleri. En yaşlısı 89, en genci 73 yaşında olan generallerin bu yaştan sonra hapse girmelerini kimse istemez. Rütbelerinin sökülüp askeri tesislere girmelerinin yasaklanması bile onlara verilecek en büyük ceza aslında.
Ama insan yine de şu soruları sormadan edemiyor:
1: 24 yıl önce işlenen ve yasalara göre müebbet hapisle cezalandırılması gereken bir suç için, üstelik AKP iktidarda iken neden 15 yıl sonra dava açılabildi?
2: Savcı Mustafa Bilgili tarafından yapılan soruşturma, 28 Şubat’ın mağduru olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından neden engellendi?
3: Savcı Mustafa Bilgili, 15 Temmuz’dan sonra görevden uzaklaştırılarak neden “FETÖ üyesi olmak” suçundan 17 yıl hapis cezasına çarptırıldı?
4: Bütün bunlara rağmen Savcı Mustafa Bilgili’nin hazırladığı iddianame, neden hiç değiştirilmeden Saray’a biat eden hâkimler tarafından yargılamada kullanıldı?
5: Yargılama sonunda 21 sanığa müebbet hapis cezası veren ağır ceza mahkemesi (o gün itibariyle) en genci 70, en yaşlısı 86 yaşında olan generallerin hiçbirini neden tutuklamadı?
6: 15 Temmuz davalarını yakinen takip eden, Saray Yargıçları tarafından kazara verilen beraat kararlarına bile alenen müdahale eden, talimatlar yağdıran, ‘28 Şubat’ın en büyük mağduru’ Recep T. Erdoğan, Yargıtay’ın kararı sonrasında hapse girmesi gereken emekli paşaları da içeriye tıktıracak mı?
7: 17/25 Aralık sonrasında Gülen Cemaati’ne karşı başlattığı savaşta, ittifak ettiği Ergenekoncu ve Ulusalcı kesimle bugünlerde arasının pek iyi olmadığını sağır sultan bile duydu. Siyaseten iyice zayıflamış olan Erdoğan, Yargıtay’ın 28 Şubat kararıyla bu kesime karşı pazarlık gücünü mü artırmak istiyor?
8: Bugün tamamı emekli olan “Postmodern darbeci” generaller, Erbakan hükümetini devirmek ve dindar kesime yaptıkları hukuk dışı uygulamaları yüzünden kısa süre hapiste kaldılar, hepsi o kadar. Eğer bu generaller darbeci değil de Gülen Cemaatine mensup sıradan bir esnaf olsaydı ne olurdu? Biliyoruz ki 70 yaşın üstünde çok sayıda Gülen Cemaati mensubu zor şartlarda hapiste kalmaya devam ediyor.
ADI, YAŞI | DOĞUM TARİHİ |
EMEKLİ ORGENERAL AHMET ÇÖREKÇİ (89 yaşında) | 10.06.1932 |
EMEKLİ ORGENERAL İLHAN KILIÇ (85 yaşında) | 01.10.1936 |
EMEKLİ KORGENERAL VURAL AVAR (83 yaşında) | 05.01.1938 |
EMEKLİ ORGENERAL ÇEVİK BİR (82 yaşında) | 14.05.1939 |
EMEKLİ KORGENERAL ÇETİN SANER (82 yaşında) | 10.10.1939 |
EMEKLİ KORAMİRAL AYDAN EROL (81 yaşında) | 05.03.1940 |
EMEKLİ ORGENERAL ÇETİN DOĞAN (81 yaşında) | 15.05.1940 |
EMEKLİ KORGENERAL HAKKI KILINÇ (81 yaşında) | 15.07.1940 |
EMEKLİ ORGENERAL FEVZİ TÜRKERİ (80 yaşında) | 25.05.1941 |
EMEKLİ KORGENERAL YILDIRIM TÜRKER (80 yaşında) | 27.09.1941 |
EMEKLİ TÜMGENERAL CEVAT T. ÖZKAYNAK (76 yaşında) | 18.11.1945 |
EMEKLİ TÜMGENERAL EROL ÖZKASNAK (75 yaşında) | 10.09.1946 |
EMEKLİ TÜMGENERAL KENAN DENİZ (73 yaşında) | 16.04.1948 |
EMEKLİ TUĞGENERAL İDRİS KORALP (73 yaşında) | 14.11.1948 |
Kaynak: Tr724