Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘çılgın proje’ dediği Kanal İstanbul’un nasıl ve kimler tarafından finanse edileceği bir süredir tartışma konusu.
İktidarla muhalefet arasında sert tartışmalara neden olan projenin finansmanı konusunda Deutsche Bank’ın adı gündeme gelmişti. euronews, Alman bankasının projenin finansmanına herhangi bir şekilde dahil olmadığını ve bu yönde talep almadığını yazmıştı. Projede için ‘potansiyel kreditör’ olarak görülen Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) da Kanal İstanbul için herhangi bir talep almadı.
EBRD, euronews’e açıklamasında, finanse edilmesine karar verilen projelerin kapsamlı bir süreçten geçtiğini, bu süreçte projelerin sadece ekonomik olarak değil aynı zamanda çevre ve sosyal etkenleri de dikkate alındığını belirtti.
Banka yetkilileri, Kanal İstanbul projesini finanse etme konusunda bir talep almadığı için projenin çevre ve sosyal etkileri konusunda da bir çalışma yürütmediğini, dolayısıyla projenin doğru olup olmadığı konusunda da yorumda bulunamayacaklarını söylüyor.
EBRD neden gündeme geldi?
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Türkiye demiryolu ağını Bulgaristan üzerinden AB’ye bağlayacak olan Halkalı-Kapıkule hattının bir bölümünü finanse ediyor. Ancak EBRD, bu hattın sadece Ispartakule-Çerkezköy kısmını destekliyor. Bankanın, 8,1 kilometrelik Kanal İstanbul geçişinin yer aldığı Halkalı-Ispartakule kesimini desteklememesi, “Kanal İstanbul nedeniyle desteğini çekti” yorumlara neden oldu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, Sözcü’den Çiğdem Toker’e yaptığı açıklamada, EBRD’nin Kanal İstanbul geçişi nedeniyle Halkalı-Ispartakule projesinden desteğini çektiğini söylemişti.
Kanal İstanbul projesine para ödenmezse ne olur?
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Kanal İstanbul projesinin yapımına veya finansmanına girecek olan şirketleri uyararak, iktidara gelmeleri halinde bu şirketlere para ödemeyeceklerini söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise böyle bir durumda tahkime gidecek olan şirketler paralarını ‘söke söke alırlar’ diyor.
Uzmanlar çoğunlukla devlet garantisi nedeniyle projeye giren şirketlerin Türkiye’yi, uluslararası mahkemelerde mahkum edebileceği görüşünde.
Ancak siyasiler ve hukukçular, ekolojik dengeye verilecek zarara dikkat çekerek projenin hukukun genel ilkelerine aykırı olduğunu savunuyor.
Kanal İstanbul gibi yüksek maliyetli projede kamu-özel işbirliği modelinin uygulanması bekleniyor. Yani projeye giren şirketlere devlet tarafından bazı garantiler veriliyor.
Ancak işletmesinin uzun yıllara dayandırılması planlanan projede, ileri ki yıllarda uyuşmazlıkların ortaya çıkması söz konusu. Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin, iktidara geldiklerinde bu şirketlere para ödenmeyeceğini ısrarla dile getirmesi, bu olası uyuşmazlıklardan biri olarak görülüyor.
Bu durumda yaşanacak olan ihtilafta şirketlerin Türkiye’yi tahkime şikayet etmesi söz konusu.
Diplomasi ve Ekonomi Enstitüsü (instituDE) üyesi ve uluslararası tahkim alınında uzman hukukçu Hakan Kaplankaya:
“İkili anlaşmalar ve uluslararası hukuk Devlet’e yatırımcıya karşı “adil ve eşit muamele” borcu yükler. Uluslararası hukuka göre yabancı yatırımcının yatırıma bağlı “meşru beklentilerinin” korunmasının yanı sıra, hükümetlerin politikalarında ve mevzuatlarında makul değişikliler yapması beklenebilir bir durumdur.”
Ankara Barosu Toplumsal Davalar ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Başkanı Doğan Erkan ise hükümetin Kanal İstanbul projesinin yabancı sermaye ile yapacağını kesin olarak ortaya koyduğunu, dolayısıyla ilerleyen süreçte tahkime gidilmesi durumunda Türkiye aleyhine bir karar çıkabileceğini ancak Türkiye anayasasında bunun bir yaptırımı olmadığını belirtiyor.
Projenin çevre hakkı, mülkiyet hakkı gibi etkilerine dikkat çeken Doğan Erkan, Anayasa’nın 129. maddesine atıfta bulunarak bunun bir hizmet kusuru sayılabileceğini söylüyor. Projenin etkileri nedeniyle zarara uğradıklarını kanıtlamaları durumunda da tazminat konusunun gündeme gelebileceğini ancak bunun kararı alan/uygulayan kamu görevlilerinin sorumluluğunu yaratacağını ve yine aynı anayasa maddesi uyarınca zararların onlara rücu edilebileceğine dikkat çekti.
Uluslararası Tahkim ‘Mahkemesi’ nedir, nasıl çalışır?
Uluslararası Tahkim Mahkemesi denildiği zaman akıllara çoğunlukla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) gibi dünyada alanındaki tek bir mahkeme geliyor. Ancak dünyada Uluslararası Tahkim Mahkemesi adında veya başka bir isimle bu alanda görev yapan tek bir mahkeme bulunmuyor. Aslında uluslararası uyuşmazlıkları çözen tahkimler birer mahkeme değil ve buralarda klasik anlamda bir yargılama yapılmıyor. Uyuşmazlık durumunda alanında son derece uzman ve tecrübeli kişilerin hakemliklerine başvuruluyor ve onlar da belirli usüllere göre ihtilafın çözümü için karar veriyor. Zaten tahkim, hakemden türetilmiş bir sözcük ve hakem tayin etmek anlamına geliyor.
KAYNAK: EURONEWS TÜRKÇE – KAMURAN SAMAR