YORUM | BÜLENT KORUCU
Yargıtay, 28 Şubat davasında aralarında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 sanığa verilen müebbet hapis cezalarını onadı. Şimdi dosyanın yerel mahkemeye iadesi ve sonrasındaki süreç bekleniyor. Diğer sanıklar sessizliklerini korurken emekli Orgeneral Çetin Doğan konuşmayı tercih ediyor. Farklı bir strateji güttüğü anlaşılıyor. Pekala neden böyle yapıyor ve ne umuyor?
Yer yer yelkenleri indirmiş görüntüsü veriyor Çetin Doğan, ancak kısa sürede üstenci ve asabi dili kendini gösteriyor. Bazı huylar son nefese kadar insandan ayrılmıyor. Belli ki yakınları ve avukatlarının tavsiyelerine uymakta zorlanıyor. “81 yaşındayım, ayakkabılarımı bile bağlayamıyorum” cümlesi en azından yaş ve sağlık sebebiyle cezaevine girmemek için kuruluyor. (Bence de ev hapsiyle yetinilebilir, önemli olan darbenin ve cezanın tesciliydi.) Ama Doğan, iki cümle sonra 28 Şubat savunusuna giriştiği için işi zora sokuyor.
Çetin Doğan’ın Balyoz davasındaki beraat kararı da bozuldu ve ceza almaları gerektiği belirtildi. 28 Şubat kararıyla ilgili sesini yükseltmesinin bir sebebi de o karar. Çünkü burada sonuç almanın daha kolay olduğunu varsayıyor. Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın soruşturmaların başından itibaren rahatsızlığı biliniyor. AKP tabanının hesap sorma heyecanı Erdoğan’a hiç uğramadı. 1997’de 12 yaşında olan kızı Sümeyye bile müdahil olurken AKP lideri bu fırsatı tepti. “Ama dalgalar böyle arka arkaya geldikçe o dalgalarda, kusura bakmasınlar ülke boğulur. Toplumun huzurunu da doğrusu kaçırıyor. Bizler de ciddi manada rahatsızız,” sözleriyle hoşnutsuzluğunu açığa vurmuştu. Partiyi kurarken 28 Şubat’ın asli faili Çevik Bir’le görüştüğü ve ona garanti verdiği iddialarını haklı çıkaracak tutumu hep sürdürdü. En azından tutuksuz yargılanma ayrıcalığını o söze borçlular galiba. Doğan, bir taşla iki kuş vurmak ve bu vesileyle Balyoz’dan da kurtulmak istiyor. Ama öfkesinin diline vurmasına engel olamıyor.
“MGK meşru bir zemindi; darbe paranoyasını siviller yarattı; irticayla mücadeleye hükümeti devirmek derseniz, hükümete irtica demiş olursunuz; karar, erken seçim malzemesi…” cümlelerini duyan diğer sanıklar saç baş yoluyordur. Doğan, araya Erbakan’ı öven cümleler yerleştirerek darbeci olmadığını göstermeye çalışıyor. “Erbakan olsa bunları sopayla kovalardı” ya da “Erbakan dindardı ama Türkiyeciydi; Osmanlıcı bile değildi” türü ifadeler kaş yaparken göz çıkaracak cinsten.
Diğer savunma stratejisi de çok bildik bir kurnazlık. Soruşturmayı başlatanların ‘FETÖ’ iltisakıyla cezaevinde olduğunu öne sürerek kurtulacağını sanıyor. 28 Şubat cezalarını onayan, Balyoz beraatlarını bozan yargı düzeni, adı geçen hakim ve savcıları tutukladı. Bu bilgi bile iltisak meselesinin dayanaksızlığını göstermeye yetiyor. Yargılamayı yapan ilk derece mahkeme, onaylayan İstinaf ve Yargıtay hakimlerinin bunu hakaret olarak algılaması gerekir. Sıralı yargıçlar ya aptal ya da iltisaklı demiş oluyor aslında.
Ne çektiyse dilinden çekti, TSK’nın asabi generali. Soruşturmalar ilk başladığında bir televizyon programında “Ben bunları zaten Yüksek Askeri Şura toplantısında yüzlerine söyledim” demişti. Bahsettiği diyalog dönemin Başbakanı Abdullah Gül’le yaşadığı polemikti. Başbakan’a sen diye hitap etmekten çekinmeyen Doğan’ın “Eğer niyetiniz 28 Şubat’ın intikamını almaksa pişman olursunuz. Hesabını size sorarız” sözleri kulislere yansımıştı. AKP’nin ilk iktidar yıllarında böylesi aşağılamaları kamuoyu ile paylaşmakta sakınca görmüyor, hatta güç devşiriyorlardı. Yıllar sonra sözlerine sahip çıkması ise engel olamadığı öfkesinden. Çevik Bir’ler “Sus artık bizi de yakacaksın” diye susturamazsa dinecek gibi de görünmüyor. Oysa Balyoz’u beş yıl rafta bekletip son kertede onayan Yargıtay’ın dosyaları göndermekte ağırdan alacağı sır değil. Böylece kararlar fiilen sürüncemede bırakılacak. Doğan, konuşarak o imtiyazı kaybettirecek.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***