ABC News Avustralya Haber Kanalı’nın The World programı, 15 Temmuz öncesi kayyım atanan, sonra da gasp edilen Zaman Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici’yi ağırladı.
Abdülhamit Bilici, “Darbe girişimini nasıl tanımlıyorum biliyor musunuz? Bu, yüzyılımızın en büyük komplosu” dedi.
BİLİCİ: 15 TEMMUZ, EN ÇOK ERDOĞAN VE PARTİSİNE YARADI
15 Temmuz’un 5. yıldönümünde Haber Kanalından Beverley O’Connor’ın sorularını cevaplandıran TR724 yazarı ve program yapımcısı Abdülhamit Bilici, Türkiye tarihinde 5 başarılı veya başarısız darbenin yaşandığını, 15 Temmuz’un ise diğerlerine benzemediğini söyledi. Başarısız darbe girişiminin en çok Erdoğan’ın ve partisinin işine yaradığına dikkat çeken Bilici; “ O gece 5 bin hâkim ve savcı darbe ile alakaları olmadığı halde tasfiye edildiler. Ve 200 önemli medya kuruluşu susturuldu ve kapatıldı. 200 den fazla gazeteci hapse atıldı. Dolayısıyla bu şartlar altında 15 Temmuz olayının gerçeği ve iç yüzü anlaşılamaz ”dedi.
İşte Bilici’nin ABC News’un sorularını şöyle cevapladı:
Beş yıl öncesine yani bu darbenin gerçekleştiği ana baktığınızda sizi etkileyen nokta nedir?
Bir Türkiye vatandaşı ve özellikle bir gazeteci olarak demokrasiyi yok etmeye yönelik bir girişimi görmek korkutucu. O zamanda kınadım ve hala kınıyorum. Ama 25 yılı aşkın süreden beri gazetecilik yaptığım için Türk tarihinide gerçekleşen her beş darbeyi biliyorum. 15 Temmuz darbe girişimi, önceki darbelere benzemiyordu. Zamanlaması farklıydı. Ve birkaç saat içinde başarısız oldu. Başarısız olacağının başka bir belirtisi zamanlamasıydı. Halkın uyanık olduğu bir zamanda yapılmasıydı. Türkiye’deki ve dünyadaki darbelerin, genellikle sabahın erken saatlerinde, insanlar yataktayken başlanılır. Bildiğiniz gibi darbeyi yapan generallerinin ilk yaptığı şey medyayı susturmaktır. Ama durum böyle olmadı. Yayınlar aynen devam etti. Dolayısıyla darbeyi düzenleyenler, başarılı bir darbe için hiçbir anlam ifade etmeyen İstanbul’daki köprünün bir tarafındaki trafiği engellemeye çalışıyordu. Yani darbenin gerçekliğine dair hala binlerce soru işareti var. Birçok kişi bunun planlı bir darbe olduğunu ve bunun sadece Erdoğan ve partisine fayda sağladığını düşünüyor.
Erdoğan suçu Gülen’in Hizmet Hareketine attı, sizin de bağlantılı olduğunuz bu suçlamalara ne diyorsunuz?
Başta da söylediğim gibi, böyle bir darbeye kim katıldıysa korkunç bir girişimde bulunmuştur. Darbeyi kınıyorum. Ancak şartlar o kadar kötüydü ki, 15 Temmuz’da yaşananların gerçeklerini halk olarak göremiyoruz. Çünkü o gece, darbe girişimiyle alakası olmayan 5 bin hakim ve savcı tutuklandı. 200 medya kuruluşu susturularak kapatıldı. 200’den fazla gazeteci tutuklandı. Yani bu şartlar altında 15 Temmuz’da asıl amacın ne olduğunu ve o gece neler yaşandığını nasıl görebilirsiniz? Ve bugün, beş yıl sonra, hala ne olduğuna dair net bir şey yok. Ama geriye dönüp baktığımda, Erdoğan’ın o geceki darbeyi Allah’ın bir hediyesi olarak tanımlamasıyla birlikte, o gece hakkında daha net bir şeyler görebiliyorum. Geriye dönüp baktığımda Erdoğan’ın o geceden faydalandığını görüyorum. Muhalefet partilerinin liderleri şimdi hapiste olduğuna göre muhalefet çöktü. Darbe girişimini nasıl tanımlıyorum biliyor musunuz? “Bu, yüzyılımızın en büyük komplosu” dedi. Ana muhalefet partisinin lideri de darbeyi kontrollü bir darbe olduğunu ve Erdoğan’ın bu durumdan haberdar olduğunu ama durdurmak için hiçbir şey yapmağı belirtti.
Gazeteniz kapatılmadan önce Erdoğan’ın bazı politikalarını destekliyordunuz. Sonra dediniz ki durum değişti, sizin endişe ettiğiniz korktuğunuz bu değişen durum nedir? Ve neden Erdoğan bu baskıyı yapmada ısrar etti?
Tahminim 2013 bunun için önemli bir yıldır. 2013 yazında Gezi protestosu adında genç protestocular tarafından İstanbul şehir merkezinde küçük yeşil alanı (gezi parkı) tahrip etmemesi ve yerine alışveriş merkezi yapılmaması için Erdoğan’ı protesto ettiler. Bence Türkiye dünyada demokraside parlayan bir yıldızdı o zaman. Erdoğan o protesto ve protestocuları dağıttı ve maalesef polis bir kaç protestocuyu katletti. Bizler ve tüm dünya Erdoğan desteklemenin şokunda ve utancındaydık adeta. İşte böylece bu olay, demokrasiden dikte rejime geçiş için önemli bir donum noktası oldu. İkincisi ise, aynı yılın sonunda ortaya çıkan rüşvet dosyaları ve yolsuzluklar oldu. Bakanları akrabaları ve aile fertleri çok derin rüşvet olaylarına karışmışlardı. Bu durumda Erdoğan’ın önünde iki seçenek vardı. Ya kurtulmak için demokrasiyi hukuku ve özgür medyayı yok edecekti veya iddialar karşısında mahkemenin karşısına çıkacaktı. Erdoğan ilk şıkkı seçti.
Her şeye rağmen, bir yazar olarak, bunların bir şekilde sona ereceğine dair herhangi bir ümidiniz var mı? Sonuçta ülkeyi otokratik bir şekilde yönetiyor?
Sizde iyi bilirsiniz ki eğer demokrasinin temeli yıkılarsa, tamir etmek ve geriye tekrar demokrasi getirmek kolay değil. Bugün basın yayın yüzde 95 Erdoğan’ın kontrolündedir. Hukuk sistemi onun kontrolündedir. Meclis 15 Temmuz’dan sonra önemini yitirdi. Bu şartlar altında Erdoğan’ın önemi ve popülaritesi artmaz çünkü mekanizma tamamen imha olmuş yıkılmıştır. Ve bunu tamir etmek artık çok zordur. Tabii ki bu tamamen umutsuzluk da değildir. 2019 da secim vardı yerel birçok belediye kaybettiler bunların içerisinde İstanbul ve Ankara da vardı, bu Türk milletinin demokrasi için çok istekli olduğunun işaretidir. Tabiki yapabilirse. Dediğim gibi 2013’den beri şartlar kötüleştikçe kötüleşti. Ve maalesef üçüncü büyük muhalefet partisinin lideri hala hapistedir. Bu şartlarda demokrasiyi geri getirmenin ne kadar güç olduğunu siz de takdir etersiniz.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***