YORUM | NEVİN ERDEM
‘Senden daha kullanışlı kimse olamaz’ derken, senin de kullanım ömrün doldu ve atıldın.
Kurul’a vedanla ilgili veda yazısı yazmamak yıktıklarına ve yapmadıklarına haksızlık olurdu.
Sen ki…
Yargıyı iktidara bağlama projesinin ete kemiğe bürünmüş, Hakimler ve Savcılar (Yüksek) Kurulu (HSYK) Başkanvekili diye görünmüş haliydin.
Projeyi hayata geçirmek için bizzat hükümet tarafından 2014 yılı HSYK üyeliği seçimi öncesinde kurulan Yargıda Birlik Platformu (YBP) adayı olarak arzı endam ettin.
Adliyelerde 2014 yılında, Yargıda Birlik Platformu üyesi hakim ve savcıların muhalif olduğunu düşündüğü hakim ve savcıları fişledikleri ve seçimi kazanırlarsa binlerce hakim ve savcının ihraç edileceği konuşuluyordu. Mersin’de “Seçimi kazanırsanız 2,500 hakim ve savcıyı ihraç edecek misiniz?” sorusuna “12 Eylül’de bile yapılmadı. Onların yapmadığını biz mi yapacağız?” diye cevap vermiştin.
Hükümetin tüm imkanlarını seferber ettiği, seçimi YBP’nin kazanması halinde hakim ve savcı maaşlarına zam yapma vaadi ahlaksızlığının dahi yapıldığı 2014 seçimlerini az bir oy farkıyla YBP olarak kazandınız. Sen de yeni kurulun başkanvekili oldun.
Hukuk sistemimiz senden önce de iyi değildi, birçok sorunu vardı. Örneğin, 2014 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde (Rule of Law Index) Türkiye 99 ülke içinde 59. sıradaydı. Ama senin döneminde bir enkaza döndü. 2020 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, yani senin 7 yıllık döneminin sonunda Türkiye 128 ülke arasında 107. sıralara kadar geriledi. Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde yer alan 14 ülkenin sonuncusu oldu Türkiye.
Perinçek’in “Hukuk siyasetin köpeğidir” sözleriyle sınırlarını çizdiği ideal etrafında, yargıya iktidarın tasmasını taktın; yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını yer ile yeksan ettin.
Polisleri tahliye eden Hakim Mustafa Başer ve Metin Özçelik hakkında “yıldırım hızıyla” soruşturma açtırmana, başkanı olduğun Kurul tarafından hukuksuzca açığa alma kararı verilmesine rağmen, Erdoğan’ın “geç kaldılar” sözü üzerine, “Özür diliyorum. Araya hafta sonu girmesi nedeniyle kararımız gecikti” diyerek “emrinizdeyim” teyidi yapmış ve bir daha hiç gecikmemiştin.
Sedat Peker bir tweet’inde, “Tayyip abi ne demişse onu yaptın diyorsunuz. Vallahi bu haksızlık. Anlı, şanlı, ünvanlı bütün herkes bıyık bırakın dediğinde bıraktı, ben bıyık bırakmadım” demişti. Sen bıyık bile bıraktın.
15 Temmuz’a listeleriyle en hazır olan sendin.
Camilerde ezanlar okunmaya başlandığında sen elinde binlerce kişilik fişleme listeleriyle Ankara Hakimevi’ne doğru çoktan yola çıkmıştın.
“Secaat arz ederken merd-i kıbti sirkatin söyler” misali, sende bu fişlemeler için “Üç yıldır üzerinde çalışıyorduk” demiştin. Yani 2014 yılı HSYK seçimlerinden beri muhalif olduğunu düşündüğün herkesi fişledin.
16 Temmuz’da gece saat 01:00’de, darbeci askerlerin kim olduğu belirlenmeden önce fişleme listelerindeki 2,745 hakim ve savcının açığa alındığını darbe curcunası içinde gururla duyurdun. Listelerde görev yerlerini güncellemeyi ve ölmüş yargı mensuplarını listeden çıkartmayı unuttuğunu farkedince liste düzeltmesi dahi yaptın.
Gözaltına alınan tutuklanan hakim ve savcılarla ilgili delil yoktu; o kıvır kıvır zekanla sen buldun. “İtirafçı olanları mesleğe geri alacağız” diyerek, itirafçılar yarattın. Yoktular, var ettin. İtirafçılar meslekte kalmak, tutuklanmamak için meslektaşları aleyhine hikayeler uydurdular; meslektaşlarını sattılar. Sen de onları sattın: İtirafçılığı teşvik ve dosyalara delil (!) koyabilmek için böyle demiştim ama böyle bir şey olmayacak, dedin.
Boş dosyalara uydurma da olsa, delil adı altında bir şeyler koymak için çok uğraştın. ByLock gibi CMK hükümlerine göre delil olması mümkün olmayan bir ucubeye “ByLock bizim en güçlü delilimiz” diyerek, mahkemelere emir verdin ve tüm operasyonların önünü açtın. Kimi istersen listeye ekle, kimi istersen listeden çıkar artık.
Görevdeki bir hakim sana açık mektup yazarak, “Bizi liste manyağı yaptınız Mehmet Ağabey” bile dedi. Görev yaptığın süre içinde görevdeki hakimleri korkutmak için hep “ihraç edilecekler” listesi oldu masanda.
Şeytanın aklına gelmezdi, ya da aklına gelse vicdanı (!) elvermezdi; ama senin aklına geldi ve yaptın. Önce binlerce hakim ve savcıya, ardından da muhalif etiketiyle fişlenen yüzbinlere kan kusturdun.
Kendi meslektaşlarını cezaevi hücrelerinde ölüme terk ettin. HSK üyesi Teoman Gökçe, Savcı Seyfettin Yiğit, Yargıtay Üyesi Mustafa Erdoğan, Hakim Mehmet Tosun, Hakim Alparslan Güngör, Hakim Mehmet Dölen… Hepsi de hesap gününü bekliyorlar. Ruhları şad olsun!
Senin meslektaşların senin zulmünden kaçarken Ege’de çocuklarını kaybettiler ve yabancı bir ülkede gözyaşları içinde toprağa verdiler.
Başkanvekili olduğun Kurul, hukuksuzlukta o kadar ileriye gitti ki, iktidarın iradesine aykırı olarak herhangi bir kişiyi tutuklamayan ya da tahliye eden mahkeme hakimlerini ya ihraç etti, ya sürdü ya da başka şekilde cezalandırdı.
Sadece 2017 yılında yaşanan şu örnekler senin eserin:
Tahliye kararı verdikleri için Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkan ve üyelerinin başlarına gelenler…
ByLock hakkındaki incelemelerin yetersiz olduğunu belirterek bozma kararı veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Şenol Demir’in başına gelenler…
Gazeteci Ayşenur Parıldak’ın tahliyesine karar veren Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı İsmail Ademoğlu’nun başına gelenler…
21 medya mensubu hakkında tahliye kararı verdiği için açığa alınan İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkan ve üyelerinin başlarına gelenler…
2021 yılında beraat eden General İsmail Gürgen’in 2017 yılında tahliyesi yönünde oy kullanan Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerinin başlarına gelenler…
“Terörle mücadelede zafiyet gösteren hakimleri hizaya getirmek için evlerinin etrafına bomba attırdım” diyen Emekli Korgeneral Altay Tokat gibiydin. Yargının hizadan çıkmasına aman vermedin.
Hakimlerin HSK’ya sormadan tahliye kararı vermemeleri için hakim ve savcılara “eğitim kitapçığı” dahi dağıttın. Daha ne yapacaktın yani, değil mi?
İktidarın çizdiği yoldan çıkmaya teşebbüs edenlere karşı “Hızlı Gonzales” kadar süratle müdahale ettin. Senin döneminde Paramount Hotel’de tatilini yapan, yolsuzluklara batmış hakimlere, savcılara, hatta Kurul üyelerine karşı ise üç maymunu oynadın (Paramount Hotel’de senin de kalıp kalmadığını ancak Sedat Peker listeyi açıklarsa öğreneceğiz).
Ankara Hakimi Esat Toklu diyor ki: Görevdeki hakim-savcıların yüzde 25’i BMW X5’ten daha iyi arabaya biniyor. Normal muhasebe ve matematik hesabıyla mümkün olmayan, memur maaşıyla yargı mensuplarının lüks arabalara biniyor olması da senin eserin.
Sen ki, “yerli ve milli” bir yargı yarattın. 2016 yılında Avrupa Yargı Kurulları Ağı’ndaki gözlemci statüsü “HSYK’nın eylemleri ve kararları Yargı Kurulları’nın Avrupa Standartları ile uyumlu değil” diyerek askıya alındı. HSYK Avrupa’da yok hükmünde yani. Oldukça milli, oldukça yerli, oldukça tanıdık!
Elbette tüm bunlar sadece senle olmadı, ama payın büyük; sensiz olmazdı. Yazı senin veda yazın olduğu için, seni silip atanları, şimdilik silip attım. Onlara da sıra gelir mutlaka.
Senin devrin bitti. Kurul defterin kapandı. Ama açılacak tabii tekrar. Zira hukuk geri geldiğinde, ki mutlaka bir gün gelecek, o defter açılacak. Yukarıda yazılanlar sadece bu defterden dışarıya yansıyan birkaç nottan ibaret. O defter açıldığında tüm notları hep birlikte okuyacağız.
Hem de sesli bir şekilde, devasa mahkeme salonlarında, hep birlikte!