Türkiye’nin savunma sektörü yerli üretiminde farklı modellerini geliştirdiği silahlı insansız hava aracı (SİHA) teknolojisi, askeri amaçlı yapay zeka kullanımı boyutuyla uluslararası gündeme yansıdı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın da aile şirketi niteliğindeki Baykar Savunma ile üreticisi olduğu SİHA ve insansız hava aracı (İHA) teknolojisindeki gelişmeler izleniyor. En son Bayraktar ailesi üyelerine Dağlık Karabağ’da İHA’larca üstlenilen rol nedeniyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Karabağ Nişanı takdimi de dikkat çekti.
Türkiye’de Baykar Savunma’nın yanı sıra “drone” teknolojisiyle birlikte farklı ölçeklerdeki savunma sanayi içerisinde önemli bir başlık olan İHA ve SİHA’lar, Libya’daki çatışmayla birlikte Birleşmiş Milletler’in (BM) de ilgi alanına girdi. BM’nin geçen haftalarda yayımladığı bir rapora göre, Türkiye üretimi Kargu-2 adlı SİHA’lar, geçen yıl Mart ayında, büyük olasılıkla Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti adına Hafter milislerine karşı toplu saldırı düzenledi. Bu saldırı, yapay zeka donanımına sahip SİHA’larla düzenlenen ilk başarılı saldırı oldu. SİHA’nın Libya’da yapay zeka teknolojisiyle saldırı kararını insan faktörü olmaksızın alıp almadığı, SİHA’ların tamamen “otonom” şekilde saldırılarla sivillere zarar verme olasılığına ilişkin tartışmalar şimdi gündemde.
VOA Türkçe’nin görüş aldığı savunma uzmanları Arda Mevlütoğlu ve Dr. Çağlar Kurç’a göre, BM’nin raporu dünyadaki yapay zeka kullanımı yararlı mı, zararlı mı tartışmasıyla birlikte değerlendirilmeli. Türkiye’nin SİHA üretiminde büyük ilerleme sağladığı ise Mevlütoğlu ve Kurç’un ortak görüşü. Mevlütoğlu, aslında üretimi itibariyle SİHA’ların ucuza temin edilmesinin terör örgütleri gibi yapılarca da kolayca erişilmesi riskini beraberinde getirdiğine işaret etti. Kurç, BM’nin raporunda Türk yapımı Kargu-2 adlı SİHA teknolojisinin “otonom olabileceği” ifadesi bulunduğunu belirterek, aslında bu araç açısından açık kaynaklarda “kendi kendine karar verme kabiliyeti” özelliği olmadığını ve dolayısıyla otonom kabul edilmemesi gerektiğini aktardı.
Arda Mevlütoğlu ve Dr. Çağlar Kurç, konuya ilişkin sorularımızı şöyle yanıtladı:
VOA: Türkiye’ye ait yapay zeka kullanımına dayalı silahlı insansız hava aracı (SİHA) teknolojisi nedir ve neden tartışılıyor?
Arda Mevlütoğlu: “Türkiye’nin insansız hava aracı teknolojilerine yatırım yapması 1990’lı yıllar sonunda başlıyor. Birbiri ardına ve her birinde biraz daha kapasitesi artan ürünler, ortaya çıkıyor. Bunun kamuoyunca yakından takip edilen örnekleri Bayraktar TB2 ve ANKA İHA’ları. Ancak son yıllarda farklı niteliklerde ve boyutlarda değişik platformların da ortaya çıktığını görüyoruz. Türkiye hem İHA’ları hem de SİHA’ları terörle mücadelede, sınır ötesi operasyonlarda çok yoğun şekilde kullandı, kullanıyor. Son dönemde bu BM raporunda gündeme taşınan ise Kargu-2 isimli bir otonom kamikaze drone. ‘Kamikaze drone’ denilmesinin esprisi şu; bu ürün uzaktan kumandanlı İHA’lar ancak üzerlerinde patlayıcı da taşıyorlar ve bunlar belli bir bölgede uçuyorlar uzaktan kumanda marifetiyle de tespit edilen hedeflere taarruz gerçekleştiriyorlar. Bu tür araçlar, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Savaşı’nda kullanılmıştı. BM raporundaki enteresan bulgusu ise, Libya’da Kargu isimli bu kamikaze drone için ‘bir insan hedefini kendi kendine bulduğu ve uzaktan kumanda ya da bir operatör müdahalesi olmadan kendisi karar vererek taarruz gerçekleştirdiği ve hedefi etkisiz hale getirdiği’ iddia ediliyor. Çeşitli bulgular da bu iddiayla ilgili paylaşılıyor. Bu açıdan bir ilk ve bir süredir Batı kamuoyunda devam eden yapay zeka kullanımı, kullanım sınırları ve yapay zeka etiği başlıklarındaki tartışmalar ile örtüşüyor. Şimdi bu BM raporuna atıf ile çok fazla makale başka raporlar veya analizler de yayınlanmaya başladı. Bu anlamda bir tehdit midir tartışmasını tetikledi. Ancak bu soruya hem ‘evet’ hem ‘hayır’ yanıtını vermek mümkün. Bu tür araçlar terörle mücadelede çok etkili ve zaten bunun en başarılı örneklerini Türkiye gösterdi ancak İHA’lara, yapay zeka teknolojisi otonom sistemlere erişim kolaylaştı hem de ucuzlaştı. Bunun da örneklerini biz Suriye’de, Yemen’de, Irak’ta Libya’da görmeye devam ediyoruz. Terör örgütleri, silahlı devlet dışı aktörler, bu tür araçları çok kolaylıkla edinebiliyor ya kendileri modifiye edebiliyorlar ya da kendileri merdiven altı atölyelerde çok belki basit şartlarda bunları üretebiliyorlar. IŞİD terör örgütü, son dönemde PKK terör örgütü, bu tür platformlarda çeşitli saldırılar yaptılar ve her geçen gün bu tür araçların bu tür platformların kabiliyetleri gelişmeler görüyoruz. Dolayısıyla burada çok ince hassas bir çizgi var. Yapay zeka teknolojisiyle birlikte terör örgütleri tarafından da bu tür platformları kullanarak çok daha fazla zarar verecek saldırılar yapabilmeleri mümkün hale gelecek. Bu açıdan tehlike söz konusu.”
Dr. Çağlar Kurç: “Türkiye, İHA ve SİHA alanında önemli bir gelişme kaydetti. Ürettiği sistemler, bir çok ülke açısından fiyat-performans ilişkisini çok iyi karşılıyor. Özellikle Karabağ’daki son savaştan sonra öne çıkmaya başladı. Çünkü bu sistemler bir anlamda konvansiyel bir savaşta kendilerini kanıtlamış oldu. BM’nin Libya örneğiyle yayımladığı raporuna baktığımızda ise, Kargu-2’nin otonom olarak hedeflere saldırmış olabileceğini vurguluyor aslında bunu kesinlikle yapmıştır denilmemektedir. Libya’da kullandığı başka sistemlerden de bahsediliyor, mesela İsrail’in ürettiği sistemlerden de söz ediliyor. Otonom sistemler uluslararası hukuk bakımından halen tartışma konusu. Bu sistemleri kullanmak etik mi değil mi halen tartışılıyor. Otonom sistem denildiğinde en temel tanımı itibariyle herhangi bir insan etkisi olmamasından bahsediyoruz. Aslında Kargu-2’yle ilgili açık kaynaklardaki bilgi itibariyle otonom olmadığını görüyoruz. Çünkü Kargu-2’lerle otonom denildiğinde, sisteme koordinat bilgisi veriliyor, sistem kendisi planlanmış koordinata gidiyor ve oraya gittiğinde hedefe saldırı sırasında karşısına bir engel çıkarsa kendi başına o engeli aşıp hedefe ulaşması öngörülmüş. Burada tam anlamıyla otonom davranıştan bahsetmiyoruz. Ancak Kargu-2 sistemini üretici şirket STM’nin sitesine bakıldığında, ‘otonom’ deniliyor. Buradaki sorun, bir pazarlama stratejisi bazen uluslararası hukuk çerçevesince sıkıntı yaratabiliyor. BM raporuna baktığımızda kesinlikle otonom olarak yapmış denilmiyor olabilir deniliyor. Otonomi noktasında emin değiller. Kargu-2 açısından biz otonom dediğimizde hiçbir insan etkisi olmaksızın bir hedefe saldırı kararı aldığını elimizdeki bilgilere dayanarak söyleyemeyiz.”
Yapay zeka teknolojisine sahip SİHA’lar sivil ölümlere yol açabilir mi?
VOA: Tehlike unsuru yapay zekaya dayalı teknolojinin sivil ölümlerine yol açma ihtimali yani?
Arda Mevlütoğlu: “Yapay zeka kullanımı ile birlikte mesela belli platformları ya da belli hedeflere ayırt etmek olasılığı var. Yani İHA’nın otonom bir şekilde kamerasında gördüğü bir hedefin işte bir savaş uçağı mı, yoksa bir sivil uçak mı ya da bir tank mı, ya da bir otobüs mü olduğunu ayırt etmesi görece mümkün kabul ediliyor. Ancak iş insan boyutunda hedeflere gelince durum zorlaşıyor. Kamuflaj giymiş bir sivil mi veyahut işte sırf büyük bir sırt çantası taşıyan bir çocuk mu? Ya da sırt çantası taşıyan bir terörist mi ya da asker mi bu tür ayrımları yapabilecek keskinlikte yapay zeka uygulamaları geliştirmek de teknik olarak mümkün ama çok zahmetli çok daha zor. Ve burada aslında yapay zeka teknolojisi kullanımı sınırları teknik olanaklardan ziyade hukuki ve etik normlar ile tartışılıyor, bunlar devreye giriyor. Bazen öyle durumlar olabilir ki mesela istihbari bir amaç için tespit ettiğiniz bir teröristi o anda etkisiz hale getirmek istemeyebilirsiniz, kiminle buluşacak bir yere mi girecek diye beklemek isteyebilirsiniz. Ama eğer orada karar alıcı konumda yapay zeka varsa tespit ettiği anda onu etkisiz hale getirirse bu da istenmeyen bir durum olacaktır. Bunun gibi çok fazla senaryo var. Dolayısıyla bunların kullanımlarının sınırlarını belirleyen şey teknolojik değil daha ziyade etik ve hukuki sınırlar olacaktır.”
Türkiye SİHA ve İHA üretimi hangi noktada?
VOA: SİHA ve İHA teknolojisiyle ilgili Türkiye’de üretim hakkında bilgi verebilir misiniz?
Arda Mevlütoğlu: “Türkiye’de İHA teknolojilerinde en önde gelen iki ana üretici firma Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Şirketi (TUSAŞ) ve Baykar Savunma. TUSAŞ, Anka platformunu ve Baykar Savunma da Bayraktar platformunu üretiyor. Bunlar ASELSAN, HAVELSAN gibi önde gelen savunma sanayi firmaları bu alanda hem platform seviyesinde hem de alt sistem yani işte kamera, elektronik komponent ya da mühimmat gibi ürünleri üretiyorlar. Burada Türk savunma sanayindeki özel yapısından belki bahsetmek gerekir ki Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı adıyla TSK Güçlendirme Vakfı’na bağlı firmalarımız var ve bunlar yarı devlet ya da devlet firması olarak adlandırılıyor. Ancak Baykar Savunma örneğinde olduğu gibi tamamen özel sektör girişimleri de söz konusu. İHA teknolojsinde Anka’dan Bayraktar’dan başlayıp avuç içinden fırlatılabilen ya da çok daha küçük boyutlu geniş bir yelpaze var. Bu yelpazede Türkiye’de çok sayıda özel sektör firması hem platform üreticisi hem de donanım ve yazılım mühendisi olarak şu anda çalışıyor.”
Dr. Çağlar Kurç: “Türkiye bunları kendi silahlı kuvvetlerinde de kullanıyor ve yabancı ülkelere satıyor. Türkiye’nin ürettiği sistemler, bu alana çok fazla para harcayamayacak olan ülkeler için çok uygun seçenek olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle Polonya, Macaristan gibi ülkeler bu ürünlere ilgi gösteriyor. Son dönemde Polonya’ya da ihracatta bulunuldu. Türkiye, İHA teknolojisinde önemli bir piyasa yakalamış görünüyor. Ürettiği sistemler maliyet-performans açısından bir çok ülke için çekici. Mesela ABD’nin ürettiği sistemler, aşırı kompleks ve pahalı gelebiliyor ve bu sistemleri kullanmak için önemli bir altyapı yatırımı yapılması gerekiyor. Ama özellikle Baykar Savunma’nın ürettiği Bayraktar sistemini sahaya sürmek çok daha rahat ve kolaylıkla entegre edilebiliyor. Bu nedenlerden dolayı drone sistemleri daha çekici geliyor.”