Önde gelen bir grup insan hakları örgütü, Avrupa Konseyi’nin Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına derhal uyması, aksi halde hakkında ihlal davası açılması konusunda ısrar etmesi gerektiği görüşünü savundu.
Açıklamada 7-9 Haziran 2021’de yapılacak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında Türk hükümetinin insan hakları savunucusu Osman Kavala ve Kürt siyasetçi Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını talep eden iki AİHM kararını uygulamadaki başarısızlığının gözden geçirileceği hatırlatıldı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Hukukçular Komisyonu ve Türkiye İnsan Hakları Dava Destek Projesi yaptıkları açıklamalarda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ni Türkiye’nin yükümlülüklerine ve mahkeme kararlarına uymasını sağlamak için mevcut tüm önlemleri kullanmaya çağırdı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü kıdemli hukuk danışmanı Aisling Reidy, “Bakanlar Komisyonu, Türkiye’nin Kavala ve Demirtaş kararlarını uygulamasını sağlamak için her yolu kullanmalı” dedi.
Türkiye’ye ihlal davası çağrısı
Reidy bu yollardan birinin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, AİHM’nin Kavala lehine aldığı bağlayıcı karara ve Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını karşı çıkması halinde Türkiye hakkında ihlal davası açması olduğunu kaydetti.
Üç insan hakları örgütü, Komisyon’un Kavala’nın serbest bırakılmasını talep eden kararlarına uymadığı için Türkiye hakkında ihlal davası açması için Mart 2021’de yaptığı çağrıyı yineledi ve ayrıca Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması için ikinci bir karar vermesi çağrısı yaptı.
Açıklamada ‘‘Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ayrıca, Demirtaş’ın serbest bırakılmaması durumunda Eylül oturumunda daha fazla önlem alacağını da açıkça belirtmelidir’’ denildi.
Açıklamada AİHM’nin 10 Aralık 2019’da, Türk makamlarının Kavala’yı 2017 yılının Kasım ayından bu yana gözaltında tutarak ve insan hakları faaliyetleri temelinde yargılayarak, “bir insan hakları savunucusu olarak Kavala’yı susturma amacını’’ taşıdıklarına karar verdiği hatırlatıldı.
Benzer şekilde AİHM’nin 22 Aralık 2020’de, Türk makamlarının Demirtaş’ı Kasım 2016’dan beri tutuklu tutarak ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında korunan faaliyetleri ve konuşmaları nedeniyle yargılayarak, siyasi faaliyetlerini yürütmesini engellemek, seçmenleri seçilmiş temsilcilerinden yoksun bırakmak, demokratik toplum kavramının özü olan çoğulculuğu yok etmek ve siyasi tartışma özgürlüğünü sınırlamak gibi gizli bir amaç güttüğüne karar verdiği anımsatıldı.
Açıklamada her iki davada da mahkemenin Türkiye’nin tutukluluğu siyasi amaçlarla kullanarak özgürlük hakkını ve diğer hakları ihlal ettiğini ve hükümetlere verilen takdir yetkisini meşru olmayan amaçlarla haklara sınırlamalar getirmek için kötüye kullandığını tespit ettiği belirtildi.
‘‘Türk yetkililer kararları görmezden geldi’’
Bu sembol nitelikteki kararların yasal olarak bağlayıcılığı olduğu belirtilen açıklamada, Türk yetkililer Strazburg’daki mahkemeyi yok saymakla ve Bakanlar Komitesi’nin Kavala ve Demirtaş’ın serbest bırakılması kararını görmezden gelmekle suçlandı.
Türkiye İnsan Hakları Dava Destek Projesi’nden Helen Duffy, ‘‘Türk yetkililer Avrupa Mahkemesi’nin yetkisinden sıyrılmak için aynı olguların yeniden sınıflandırılmasına dayanarak Kavala ve Demirtaş hakkında yeni suç davaları açma taktiğini benimsediler’’ diyerek mahkemenin kararlarına karşı bu ‘‘alaycı tutuma’’ Bakanlar Komitesi tarafından ciddi şekilde karşılık verilmesi gerektiğini kaydetti.
Açıklamada 21 Mayıs’ta Kavala’nın 2013 Gezi Parkı protestolarında oynadığı iddia edilen rolü nedeniyle yeniden yargılandığı, Türk makamlarının bu davayı, Kavala’nın 2016 darbe girişimine ve casusluğa karıştığı iddiasıyla ilgili başka bir davayla birleştirdiği belirtildi, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Kavala’nın tutukluluk süresini uzatarak bir sonraki duruşmayı 6 Ağustos’a aldığı hatırlatıldı.
Açıklamada Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de Demirtaş’ın davasınıaynı veya benzer olguları içermesine rağmen, yeni bir davayla birleştirdiği belirtildi,‘‘Yeni davada delil olarak kullanılan olgular farklı suçlamalarla yeniden sınıflandırıldı’’ denildi.
‘‘Suçlamalar siyasi konuşmalara ve Twitter mesajlarına dayanıyor’’
Açıklamada şu sözlere yer verildi: ‘‘İddianamede Demirtaş ve 107 sanık, Türkiye’nin güneydoğusunda 6-8 Ekim 2014 tarihinde meydana gelen ve ölümlerle sonuçlanan protesto gösterileri sırasında yaptıkları siyasi konuşmalar ve attıkları Twitter mesajlarıyla birlik ve beraberliği, devletin toprak bütünlüğünü bozma girişimi, cinayet ve hırsızlık da dahil suçlarla itham ediliyor.’’
Demirtaş’la birlikte suçlananlar arasında Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) mevcut ve eski milletvekillerinin de yer aldığı ifade edilen açıklamada, Demirtaş aleyhindeki birleştirilmiş davaların ilk duruşmasının 26 Nisan’da görüldüğü, bir sonraki duruşmanın da 14 Haziran’da görüleceği hatırlatıldı.
‘‘Türkiye AİHM kararlarına uyma yükümlülüğünü yerine getirmiyor’’
Açıklamada Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin durumun Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesinde yer alan mahkemenin kararlarını uygulama yükümlülüğünü ihlal ettiğine dikkat çektiği belirtildi.
Açıklamayı yapan üç insan hakları grubu, ‘‘Türk mahkemelerinin Kavala ve Demirtaş’ın yasadışı tutukluluklarını uzatmasının Avrupa Mahkemesi’nin derhal serbest bırakılmaları kararını ve Bakanlar Komitesi’nin bu konudaki ısrarcı kararlarını açıkça gözardı etmesi anlamına geldiğini’’ bildirdi.
‘‘Türkiye’nin kararları uygulamaması İnsan Hakları Sözleşmesi sistemindeki zorlukları ortaya koyuyor’’
Uluslararası Hukukçular Komisyonu’ndan Roisin Pillay, bu kararlara uyulmamasının sadece Türkiye’nin uluslararası hukukla gelen yükümlülüklerine uymaktaki başarısızlığını göstermediğini, Avrupa Konseyi sisteminin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini uygulama konusunda karşı karşıya olduğu zorlukları da gösterdiğini kaydetti.
Pillay, ‘‘Bu durum sadece Kavala ve Demirtaş’ın haklarını ciddi şekilde etkilemekle kalmıyor, sözleşmenin sistemini daha geniş çaplı olarak etkiliyor. Bakanlar Komitesi bu zorluğun Sözleşme’nin sağladığı prosedürlerle aşılmasını sağlama konusunda gecikmemelidir’’ diye konuştu.
Açıklamada ‘‘Bakanlar Komitesi, Avrupa Mahkemesi kararlarını uygulamayı reddeden bir Avrupa Konseyi üyesi devlete karşı ihlal davası açma yetkisine sahiptir’’ denildi ve bu yetkinin ilk kez 2017’de Azerbaycan hükümetinin haksız yere hapsedilen muhalif politikacı Ilgar Mammadov’u koşulsuz serbest bırakmayı defalarca reddetmesinin ardından kullanıldığı hatırlatıldı.
İhlal davasının Bakanlar Komitesi’nin üçte ikisinin onayını gerektirdiği belirtilen açıklamada süreç başlatıldığında davanın üye ülkenin kararlara uyup uymadığı konusunda görüş almak için AİHM’ye geri döneceği belirtildi. ‘‘Mahkeme Türkiye’nin kararları uygulamakta başarısız olduğu kararına varırsa Bakanlar Komitesi Türkiye’nin oy kullanma hakkını kısıtlama ve Avrupa Konseyi üyeliğini durdurma gibi ek önlemler alabilir’’ denildi.