Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, 9. videoyu yayınladı.
Sedat Peker, “Süslü Süleyman’ı terfi ettirdim. Pazar günü ona innenin deliğinden Hindistan’ı göstereceğim. Kibrit kutusunda boşalan yere Veyis Ateş’i yerleştireceğim. Doğu Amca konuk katılımcı olacak. Yeni misafirlerimiz var, hepsini deli edeceğim. Pambuköreni ise kavanoza sokacağım. Akit Medya Grubu’nu da yarınki programa dahil edeceğiz. Eski dostlara bir şeyler söylemek farz oldu. Gerçekten çok yazık iftarlarınıza artık Doğu Amca’yı (Perinçek) çağırırsınız” diyerek yayınlayacağını söylediği yeni videoyu yayınladı.
Sedat Peker şunları söyledi:
“Bugün hem güleceğiz hem de güldüreceğiz. Hem güleceğiz, hem düşüneceğiz. Geleneğimiz olduğu üzere bugün yine yoklamayla başlamak istiyorum, konuk oyuncularımız var. Akit Medya Grubu, makara yapmayacağım onlarla. Beraber ekmek yedik, sofra kurduk. Ama söyleyecek kelamlarım var onlara. Yine konuk oyunculardan düşkün Abdülkadir’i bugün kısa dakikalarda aramıza alacağız. Süslü Sülü, aslan Sülü, kaplan Sülü seninle ahiretlik olduk. Bugün en büyük işim seninle. Pamukören bugün en büyük işim seninle”
“Çakma solcular orada mısınız? Çakma gazeteciler, çakma yorumcular, televizyona çıkan dümenciler, paketi nasıl indiriyorsunuz onu anlatacağım. Sahtekârsınız lan siz. Ulan adam değilsiniz, büyük sahtekârsınız. Çakma yorumcular, analistler. Doğu Dayı, Doğu Amca eyvallah, tamam.
Bu Süleyman yine çok saygısızlık yaptığı için müsaade ederseniz onun tek ayak cezasını bitirmeyeceğim. Arkadaşlarımız bana hep, ‘Neden 40 yaş altındaki insanlara sesleniyorsun? Bizim işimiz bitmedi, biz de genciz, biz de bu ülke için iyi şeyler düşünüp yapmak istiyoruz” diyor. Siz misafirsiniz, ben de misafirim. Ama vallahi tüm anlattıklarım 40 yaş altı için.
Biz televole denen bir zehri içmiş insanlarız. Ömrümüzün 15-20 senesi televole denen şeyle geçti. İnsanlar ona çıkmak için para veriyorlardı. Akıl sağlığı yerinde olan bir insanın bırak dinlemeyi, ben de dinledim, bizden bir şey olmaz. Bizden olsa olsa çöp olur. Vallahi diyorum masanıza oturtmayın, şaka yapmıyorum. Biz sadece aklınızı karıştırırız. Biz değil mi o televoleleri her gün olsun diye 4-5 saat TV başında onları izledik.”
“Bir örnek vereyim Can Ataklı mesela. Adamın tarzı var, şekli var. Tanışmıyoruz ama. O da etkilenmiş ya, o da o kuşaktan o da seyredenlerden televoleyi. Bir haber yazmış, ‘Sedat Peker’in yurt dışına neden kaçtığını açıklıyorum’ diye. Meşhur olmak isteyen popçular böyle takipçi kasmaları gibi. Koskoca adamsın Can Abi, o yaptığın haber nedir, öyle rezalet mi olur? Olmaz. O yüzden diyorum, bizim hepimizi kaldırıp çöpe atacaksın, bizden bir şey olmaz.
Bizim sizinle bir sözlü akdimiz var. Bu sözlü akdimizi ete kemiğe büründürmenin zamanı geldi. Artık zaman geçti, birbirimizi tanıdık. Bu işten büyük kârlı olan sizsiniz, ben küçük kârlıyım. Ama benim de kârım var. Benim kârım ne, kişisel gelişimde aslan avlamak diye bir şey vardır. Hayatında büyük başarı yakaladığında, geçmişte yaptığın ufak tefek hatalar bir anda unutulur, gündem dışı olur.
Cezaevi filan onlar komik şey, ben onlarla ilgilenmiyorum. İnsanların algısındakini söylüyorum. Hak etmediğim şeyleri yüklediler bana. Bu hikâyeyi başarıyla neticelendirirsek ben, aslan avımı tamamlamış oluyorum. Yani bu nasıl okula gidiyorsun, öğretmenin sana ‘Senden hiçbir şey olmaz’ diyor. Büyüyorsun bir başarı yakalıyorsun, öğretmenin, ‘O kadar akıllı, başarılı bir çocuktun ki’ diyor. Annen baban bile seni farklı anlatmaya başlar. Bu işte benim kârım bu. Diyeceksiniz ki benim kârım ne? Anlatacağım.”
“Sizin kârınız; ben size ülkede nasıl para çalınıyor, belediyelerdeki rüşvet sistemi, alt dernekler var, anlatınca kafayı yiyeceksiniz. Böyle profesyonel hırsızlık mı olur diye. Devlet ihalelerinde de taşeron sistemi. Ben bu ve bunun gibi hikayeleri size anlatacağım, siz bir nesil sonra zaten iktidar size geçecek. Bütün hırsızlıklarını yasal, gayrimeşru her şeyi anlatacağım. Bu kadar adam neden engellemiyor diyeceksiniz, ya engellemek istemiyorlar ki kardeşim.
Belediyeler nasıl soyuluyor ben size anlatayım mı? Bak engellemesi de çok basit. Ama hepsini bugün anlatmayacağım. Bugün belediyeleri anlatacağım, taşeron hırsızlığını anlatacağım. Hepsini parça parça anlatacağım.
Bir belediye başkanına rüşvet vermeye gittiğinde adam huylanıyor, senden parayı almıyor. Ya kelek yaparsa, ya kayıt yapıyorsa diye. Diyor ki bizim bir derneğimiz var, alt kuruluşa oraya şu kadar yardım yap diyorsun. Sen gidiyorsun oraya parayı yatırıyorsun, işte hayır işi için bu dernek diyor sana. Hiç kusura bakmayın belediyeciler söz verdik doğru konuşacağız.
Sen gidiyorsun paraya yatırıyorsun. Hani Sülü’nün Ankara’da akrabası var ya onun yaptığı işlerin bu belediye aksanı. O dev olmuş. Benim anlattığım belediyelerdeki sistem. Şimdi sen oraya parayı yatırdın ya, belediye başkanına gitmedi diyeceksin para. O ne yapıyor? 100 bin liralık bir iş var, en güvendiği arkadaşına diyor ki 1 milyonluk fatura kes diyor. İstediği insana verme gibi bir saçma bir şey var onu da siz kaldıracaksınız. En iyi teklif verenin ihaleyi alması lazım. Sonra o 1 milyon liralık işi alıyor ama 100 bin liraya yapıyor. Ona 100 bin lirayı veriyor, 100 bin de vergi vs çıkarsa. 800 bin lirayı kılçıksız alıyor cebe indiriyor.”
“Bakın şaka yapmıyorum. Hiçbir polis takip altında neden ceza almıyor, sonunda beraat ediyorlar, sistem bunun üzerine.
Taşeron sistemi nasıl onu da anlatacağım. Bunlar bir ufak hamleyle değişilir. İnsanın karısına, çocuğuna zaafı olur, onu etkileyip seni yönlendirebilirler. Sistem kuracaksınız siz. Bana aslan avını bana yaptıracaksınız ben de size anlatacağım.
Siz hep diyorsunuz ya, beşli çete, onlu çete, onlara ihaleyi veriyorlar. 1 milyar dolar, bunlar siz zannediyor musunuz, bunların işçileri var, yok. Bunlar alt taşeron sistemi var. Bunlar taşeronlara veriyorlar. 400 bin dolar taşerona veriyor, 600 milyon dolar kılçıksız bu tarafta. Alt taşeronun da alt taşeronu var. Samimi söylüyorum, rezalet, komedi. Tüm sistem bu şekilde çalışıyor.”
“O alt taşeron ne yapıyor? En son o taşeronun da bir altı var, onlar kamyonların filan sahipleri var ya, onlar da yolunu buluyor da, emeğinin karşılığını buluyorlar.
Ama ortadaki para ne kamyon, ne o ne bu. Taşeron sistemini kaldırdım diyeceksin. İhaleyi açacaksın, telefondan bile ihaleye girecek, tüm evrakları hazırlayacak. Madem taşeron bunu yapabiliyor, maliyeti bunu 200 milyon niye devletten 1 milyar çekiyor. Bu para nereye gidiyor? Bu para sizde kalınca, asgari ücret 2,5 bin lira, 10 bin lira para olacak.
Siz benim için ne yapacaksınız? Namuslu gazeteciler var ya, ben boşa konuşmam, bir şey konuşuyorsam bana inanın. Beni size, sizi de başkasına mahcup etmem. Diyorlar ki, ‘Sedat Peker’in her dediği doğru çıkmaya başladı’ diyorlar. Bir tanesi yanlış çıksın elimi keseceğim diyorum ya anlamıyor musunuz?
Siz gazeteciler, korku iklimi var ya, kırıldı gerçi de. O korku iklimini aşmaları için gazetecilere cesaret vermeniz ama namuslu olanlara. Siz onlara cesaret verince muhalefet partilerinin içinde atarlı yürekli tipler var, onlara da coşkuyu verince, baskıyı kurunca, oy vermeyiz, bir gidecekler, iktidar. İktidar keşke açsaydı, bütün her şey ortaya çıkacak.
Engin Sigorta. Süleyman diyordu ya, ‘Ben o poliçe o sesi çok seviyorum’ Lan şirketin yüzde 5 bin, 7 bin, 57 kat büyümüş. Dünyanın neresinde böyle bir şey var. O poliçenin sesinde ben de uyurum, herkes uyur.
Erdal Baba’ya araba, 20 sene evvel sana getirip sigortalattığında Erdal Baba diyordun. Şimdi Erdal Baba lazım değil ki. Bütün holdingler sende, poliçe sesi. E uyursun tabii. Sülü Allah’a yemin olsun, iğnenin deliğinden geçireceğim seni kibrit kutusundan alıp. Bugün senin son günün. Sen Yüce Divan’a gideceksin, yargılanacaksın, hiçbir şansın yok. Anlattıklarımın altlarını da hazırladım, delilleri de bende, sen bitireceğim.”
“Madem ben suç örgütü lideriyim, sana yurt dışına gitmeden önce odanda çağırıp misafir ettiğin, dur oraya geleceğim, Sülü bekle.
Ben böyle aile var. Üç tane ufak çocuğum, iki tane oğlum, iki tane arkadaşım. Biz bir yere gidiyoruz da bunlar nereden öğreniyor diyorum. Nereden öğreniyorlarmış biliyor musunuz. İnternet bir program varmış, saçma sapan her şeyi okudum çocukluktan beri ama yaş geçmiş herhalde teknolojiyi yakalayamıyorum. Bu görselleri, görüntüleri bilgisayara yüklüyorlar. Hangi oteldesin, neredesin eşleşme yapıyor. Bu yüzden arka fonda böyle zevksiz şeyler yapacağız kusura bakmayın. Yoruldum kardeşim. Gecenin birinde çoluk çocuk geldik yeni bir yere yerleştik, epey bir yol geldik.
Bugün muktedir olanların çoğu, yaşları çok olanlar ölür yaştan, onların çocukları, torunları benim yaşadığımı yaşayacaklar. Nereden mi biliyorsun? Bu ülkede ne yaşanacaksa hep söyledim. Çocukluk arkadaşlarıma sorun. Orta Doğu’da yaşanacakları 25-30 sene önce söyledim. Çin’in yükselişini, Şanghay beşlisini anlattığımda kimse bilmiyordu. Vallahi gezecekler, ben tecrübeliyim ailemi de kendimi de korurum, sistematiğim var, aklım var. Onlar sudan çıkmış kuş gibi olacaklar. Dünyanın bu rezilliği nasıl FETÖ’cüler yaşadı, onlar da yaşayacaklar.
‘Ona istihbarat yardım ediyor’ diyorlar. Lan mal, ulan beyinsizler, ulan çakma yorumcular. MOSSAD, CIA bilmem kim bana yardım etse demezler miydi, fon arkada, sabit yerde çek demezler miydi? Namussunuz, şerefiniz yok ulan sizin.”
“Bir tane çocuk internetten yazmış, her şeyi okurken orada gördüm. ‘Abi yerini böyle buluyorlar’ diyor. Ne oldu lan bizim MOSSAD’ın, CIA’in yardım ettiği. Göreceksiniz, sizi iğnenin deliğinden geçireceğim. Dünyayı yakacağız dedik kardeşlerim nasıl yanıyor mu? Yanacak, dönen kahpedir.
Bir şey anlatacağım, benim psikolojimin bozuk olduğunu düşüneceksiniz. Ama ben zaten hiçbir zaman benim psikolojim iyi, ben çok normal bir adamım demiyorum. Psikolojim iyi, normal görünüşlü bir adamım ama sinirlendiğimde öfke kontrolünü kaybediyorum.
Şöyle anlatayım, mesela. Ufak oğlum 10 yaşındaydı, kardeşlerini ağlatmış. Kızlarımı ağlatıyorlar ya birden kontrolümü kaybettim. O an elimde çatal vardı, bir fırlattım buna. Tabii annesi Muğlalı, kibar, centilmen, iyi insanlar, bizim gibi vahşi değiller. Çatal saplandı. Annesi ayrı bir dünyaya girer gibi oldu, aklı çıktı yerinden. Baba ben senin oğlun değil miyim. Bir daha onları ağlatırsan seni öldürürüm dedim. Ben erkek çocuklarımda baba olduğumu hissetmedim, duygusuz oluyorlar, ben baba olduğumda kız çocuklarımda hissettim, o sebeple, kendi 10 yaşındaki oğlumun kör olmasını göze alıp o çatalı fırlattım düşünün. Ona onu yapan ona silah çekenlere neler yapar.
Allah istedi lan böyle olsun. Ben bu dünyada iyilik yaptıysam da kötülük yaptıysam da vatan sevgime olan safane sevgimden. Benim bu dünyada hiç başka bir şeyim yok. Olan paramı dağıtırım herkes bilir. Macerayı severim ama vatan sevgisinden ödün vermem. Bana ajan dedin, beni bu dünyada delirtecek iki şey vardı, ikisini dediniz. Allah kaderi yazıyor.”
“Onların da kafası karışık tam planladığım gibi. Herkesin kafası karışık, benim kafam net. Yaptığım her şeyi biliyorum dakika dakika, an an, saniye saniye. Olabilecek gelişmeler, bütün hepsini planladım, her gün de planlıyorum. Allah belanızı verdi. Artık ahiretlik olduk, beni öldürmeden kurtuluş yok.Bir de diyorlar Türkiye’den MİT gelecek. Niye lan MİT’teki kardeşlerimizi katıyorsunuz, yiyorsa gelin. Bizim MİT ile ne işimiz var. Ben devletin aleyhine ne söyledim, hırsızlık yapanları söyledim. Devlete bağlı olmayan SADAT diye bir kuruluş, şu an orada yapılan ticaret, SADAT tarafından gönderilen silahlar.
Devletin burada yargılanacağı tek şey hukukçuyuz diye konuşuyor çakmalar, sınır güvenliğini sağlayamadığı için 300-500 bin Euro para cezası, zaten her gün para cezası ödeniyor. Öbür olayda, devlet bu işi organize etti, kasedi var onun için çocuğu kandırıp işin içine sokmuşlar dedim. Uyuşturucu ağı, devletle ne ilgisi var bunun? Kahpesiniz lan kahpe. Hainmiş, ulan siz köpeksiniz.
Anlatacağım konuştuklarım hepsi önemli ancak en son Süleyman’la ilgili anlattığım bölümü iki üç kere başa alıp dinleyin. Sezgin Baran Korkmaz, Süleyman, Veysi Ateş, Ankara, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı, Soylu’nun organizeden sorumlu genel müdür yardımcısı Resul Hor, Ankara Emniyet Müdürü Sermet, bir kişi daha. Bu çok önemli. Söylediklerimden biri çıkmazsa bileğimi keseceğim. Zaten bakı yaptığınız an tak diye çıkacak. Başka şansları yok, Yüce Divan direk.”
“Akit TV’deki eski dostlarımız bizi ajan yapmışlar. Aydınlık ile aynı haberi çıkmışlar. Zaten habere dikkat edin M.Y., P.K., U.Ü. kafadan atıyorum, harfleri hatırlamıyorum. Düşündüm, bunlar büyük bir operasyona girecekler, gözaltı, Sun Tzu’dan uyguluyorlar. Bu durumu lehlerine çevirmek için kriz masası kurdular. Ama bilmiyorlar karşılarında ben varım.
Şimdi verdikleri o baş harflerle ilgili de sorguda itirafçı oldular. ‘Sedat Peker ile CIA’ın arasını ben buldum’ öbürü de MOSSAD’dan. Ulan aptalsınız. Ulan Sülü fındık kadar beyninle cumhurbaşkanı olmaya kalktın bu ülkede. Beni satmasaydın olurdun vallahi. Bazıları da ‘Sen bunları biliyordun, neden anlatmadın’ diyor. Manyak mısınız, benim yaptığım işler daha karışıktı, ben anlatmadım, her gördüğün şeyi anlatıyor musun sen. Evimin düzeni bozulur, çocuklarımdan ayrılırım, o, bu bin tane sebep var. Belli bir nokta var, yangın yeri. Ben o noktaya geldim, Allah sizi getirmesin. Geri dönüşüm yok, yakacağım, bu kadar. Ajan he? Bu Akit TV’nin Yazı İşleri Müdürü var Murat Alan. İyi bir adam, dalga geçmeyeceğim. Kardeşim sen saldırıya uğradığında hastaneye ilk gelenlerden biri ben değil miydim? En sevdiğim silahımı çıkarıp sana verip… Seni çocuğunun yanında dövdüler. Bir baba çocuğunun yanında dayak yememeli. Bir daha gelirlerse Murat hepsini vur, sana cezaevinde ben bakacağım demedim mi kardeşim. Biz göz göze baktık, o kadar muhabbet ettik seninle. Din tarihinden her şeyden konuştuk. Sen yazı işleri müdürü oldun ve ben senin çocuğun için bu duruşu sergilerken benim çocuğuma yapılan… Ulan bu olayı buraya ben mi getirdim.”
Diki dikine gidip artistlik. Suç örgütü, göreceksiniz suç örgütünü. Ulan hepinizi kibrit kutusuna sokacağım, sen hariç Murat. Senin kalbinin temiz olduğunu Allah’a yemin olsun biliyorum. İnancında samimisin. Ama diyebilirdin, bu adam her şeyi yapar da, ajanlık ne diyebilirdin. Bu nasıl bir ayıp.
“Beni öldürseniz de kurtulamayacaksınız. Yüce Allah’a yalvarıp mezardan geleceğim, hepinizin rüyalarında olacağım. Ya bu haberi yapıyorsunuz, elinizde bir tane kanıt var mı ajanlık yaptığıma dair. Şu kadar ajan koruyor diyorsunuz, sayısını saymışsınız, namusluk niye yapıyorsunuz, bir resim yayımlasanıza. Kahpesiniz ya. Ya Şevki Hocam ya, Atatürk’le ilgili düşüncelerin hariç, çocukluğumdan beri senin kasetlerini dinledim ya. Cezaevinde yatarken çoluğumun çocuğumun rızkını, dershaneler yapıyorsun diye, yurt dışından çocuklar getireceğim onlar Kuran bülbülü olacak diye çoluğumun çocuğumun parasını yolladım ya. Diyemedin mi bundan ajan olmaz, bu adamı tanıyorum. Her şeyi yapar bunu yapmaz diyemedin mi?”
“Ebül Vefa Hazretleri’nin türbesine çok giderdim. Fatih Sultan Mehmet Han ile Ebu Vefa Hazretleri birbirlerini hiç görmemişler. Demek ki maalesef belli yaşa geldik, bu yaşa kadar dost bildiğimiz her şey… Bir kelime ya ajan. Ulan bir özür beklemiştim, olayı buraya siz getirdiniz.
Diyorlar ki Tayyip Abi ile yüzleşirken devlet aleyhine, ben Tayyip Abi’ye konuşurken devleti zarara sokacak hiçbir şey söylemeyeceğim. Ölürüm söylemem ama benim pislik olmadığımı, ben pisliksem de bu pislik silsilesinin en alt seviyesinden benim olduğumu herkese anlatacağım. Bu da benim hakkım. Açık kaynaklarla da yandan delillerle de bildiklerimin hepsini tek tek konuşacağım. Konuşurken saygısızlık da yapmayacağım kendisine”
“Olmaz, namus diye bir şey var olmaz.
Doğu Perinçek var, aslında kibar çok beyefendi adam, konuşunca çok nezaketli. Ama psikolojisi bozuk. Biz bunun yanına gitsek oturtur, bir şeyler ikram eder, saygılı da bir adam. Siz de saygısından dolayı saygı gösterirsiniz. Oturdunuz masaya yandınız zaten, CIA böyle yaptı, şöyle yaptı. Ben zaten takıntılı adamım, lafın tamamı deliye anlatılır benim mantığıma göre. Ana başlıkları vereceksin karşı taraf dolduracak. Ben mahkemeye gitmiyordum, bir tanesi vardı, Atatürk ulvi ışık gibi gökyüzünden bakıyor, insan değil, enerjiydi. Atatürk’e hizmet edenlerin ben hayatını biliyorum, hizmet edenlere hizmet edenlerin de hayatını okudum. Çocukluğumdan beri annemin tembihi ile deli gibi seviyorum, cami hocasının kızı radikal sünni. Babam da çok severdi ama bana annem işledi. Ulvi ışıkmış gökyüzünde. Ergenekon davasında çok kaliteli insanlar vardı ama deli potansiyeli yemin ediyorum çok yüksekti. Çin iyi ABD, CIA kötü. Banane Çin’den. En son bunalım geçirirsiniz ya.”
“Hiç utanmadın mı onu yazarken, insanlığın bitti, onurun, şerefin bitti. Sen onuru şerefi öldürdün. Bunu yaz deyip kafana gülle vursalar, yazmam. Yalağım da bu kada yalak değilim demen lazım lan senin. Ulan bir kendinize gelin, insanlığınızı kaybetmişsiniz. İnsan değilsiniz. 150 kiloluk adam pazar filesiyle. Bir de diyor ki MİT gelir kafasına sıkar. Al Sülü’ye gel. O tartışmacılar var ya çoğu da eski asker. Siz hepiniz ben tek.
Parayla adam öldüren kiralıklar var uluslararası. Onlarla görüşüyorlar. Bir Arnavut, bir Sırp grupla görüştü. Benim hayatım hep insanlara iyiliklerle geçti. Çocukluğumdan beri her kesimden insana yardım ettim. Cezaevinde bana mektup yazan herkese elektronik kol, bacak yaptırırdım. Siyasi biri mektup yazdı, PKK şeyi, İzmir taraflarında bir cezaevindeydi. Çocuklarım gelince ayaklarımın üzerinde çıkmak istiyorum dedi, ayağı yoktu zannediyorum.Doktor arkadaşı yolladım cezaevine, o arkadaşın ayağını yaptı. Bizim yanımızdakiler o bunlardan dedi. Kimden olduğu önemli değil. O adam da ölmedi yaşıyordu, çıkar ortaya söyler.”
“Biz düşmanlarımıza bile böyle mert davrandık, ulan kahpesiniz siz. Adam değilsiniz ulan siz. O adam sonra tahliye oldu bana mektup yazdı. Hiç unutmam. Bunlar bir ekip kurmuşlar, harp sanatı, beni etki altına almak için, PKK senin yaptığım şeyi beğendi. Siz manyak mısınız ben Sülüman’ın doktoruyum, doktor Sedat. Ben bunu yer miyim.
Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına kitabını okuyun.
Ben size şimdi anlatayım. Biz Ergenekon’ndan cezaevinden çıktık. Daha ikinci gün, Tarabya’nın oralarda bir yerlerde oturuyoruz, size yemin ediyorum. Bir düğün konvoyu geçiyor arabaların üzerinden PKK bayrağı var. İstanbul’un içinde.
Uzun süre cezaevinde yattığım için o an ben deliyorum dedim. Ben çıktığımda Türkiye böyleydi. PKK’ya yakın aşiretlerin çocukları gece kulübüne gittiğinde en iyi masa onlarındı. Gelmeseler bile normal insanlar oraya gidip oturamıyordu. Genç arkadaşlarım size anlatıyorum. PKK’ya yakın ailelerin, iş adamları ihaleye girdiğinde bizim iş adamları ihaleye giremiyordu. Korkuyoruz diyemiyorlardı, o ihale bize yaramaz diyorlardı. Ben böyle bir Türkiye’ye çıktım
“Akılcılıktan bir örnek vereceğim, hesapladım hemen Rize’de bir teröre lanet mitingi düzenlettirdim. İlk orayı yaptım orası mutlaka kalabalık olur diye. Hesapladım, emniyetin, hükümetin, muhalefetin tepkisi ne olur diye. Konuşmanın sonuna nasıl bir şey koyayım ki muhalefet onu köpürtsün diye hesapladım.
Konuşma yaparken orada dedim ki bu üç yaşında çocuklarının yanında şehit edilen babalarının intikamını, kocaların intikamıdır, merhamet etmeyeceğiz, eğer ki devleti yıkmayı başarırsanız da oluk oluk kanlarınızı akıtacağız dedim, planım tuttu, bir patladı. Sivil şehit yasasının şeyi hazırlanmıştı.
İlk bir ay gene kimse ağzını açmadı. Şimdi herkes atıyor tutuyor ya, her gün bombalar patlıyor, Rakka’da herkesi şehit ediyorlar, bir ay herkes beni öldürecek diye bekledi, şimdiki gibi. Sonra baktılar ölmüyor, sonra herkes psikopata bağladı. İşte bu akılcılıktır. Strateji planı yaparsın.”
“Hep kafası karışık diyecekler size, siz o kafası karışık dedikleri ben Türkiye’ye geldiğimde bir gün nasip olursa gelirsem yanıma getirin. Ben normal muhabbetle alır başlarım uzayın galaksisinde bırakırım. Biraz megalomanlık yaptım farkındayım. Ne oldu, hani PKK ile ben iş tutuyordum. Biz böyle bir Türkiye’ye çıktık, ulan ilk meşaleyi yakan adamım ben.
Diyarbakır Cezaevi’nde olanı anlattık, kötü mü ettik? O olmasaydı PKK bu kadar güçlenemeyecekti. Namus sahibi ufacık çocuk düşman ama gururlu düşman. Ben şimdi kızıma bunu yaptılar deyip psikopata bağlıyorum ya o da babama böyle yaptılar, bok yedirdiler, kura kura gidiyor. Bu aptallıktır. Düşmanımı daha güçlendirmek istiyorsan onu yaparsın. Bunu söyledik diye PKK ile saf tutmuşuz. Apo’ya da neler söyledim, onu niye demiyorsunuz? Önceden kimse ağzına alabiliyor muydu Apo’yu. Yine ilk ben başlattım.
Avukatların, yakınların pasaportlarını iptal ettiler, yurt dışına gidemesinler diye. Hangi mahkeme kararıyla? Buna en son değineceğiz. Dünyada bir tek Türkiye’de FETÖ ile mücadele etmek için, Süleyman paralı FETÖ’cüleri sever ya, paraları sever aslan. Bir kanun çıkardılar, İçişleri Bakanı’nın yetkisiyle pasaportları iptal ediyor. Bak yurt dışına çıkış yasağı demiyorum. Tümünden iptal ediyor. Tüm mahkemelerden daha güçlü bizim Sülü. Ama tezgâhı kurmuş, yasağı kendi koyuyor, yasağı kaldıracak yere de kendi adamını getirmiş.”