İran’da 18 Haziran Cuma günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılan oyların yüzde 62’sini alan İbrahim Reisi, 8. Cumhurbaşkanı oldu. Türkiye gibi, yaklaşık 83 milyon nüfusa sahip İran’da seçmen statüsündeki 59 milyon 310 bin 307 kişiden sadece 28 milyon 933 bin 4 kişi sandığa gitti. Dolayısıyla seçime katılım oranı çok ciddi bir düşüş gösterdi ve yüzde 48,8 olarak duyuruldu. Önceki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin seçildiği 2017’de katılım oranı yüzde 73 iken, şimdi yaklaşık yüzde 24’lük düşüş ile 1979’da İslami rejime geçiş sürecinden bugüne yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri itibariyle en az katılımla seçim yapılmış oldu. Seçimlere özellikle büyük kentlerde çok az katılım gösterildiği belirtilirken, Tahran’da seçimlere katılım oranı yüzde 26 olarak açıklandı. Bunun en önemli nedeni ise “sandığa küsme” ve “umutsuzluk” olarak ifade edildi.
Yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin karşısındaki reformist olarak adlandırılabilecek isimlerin aday olmaması nedeniyle seçime katılım oranında düşüş olduğu görüşü gündemde. Reisi’nin, İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney ile yakın ilişkisi, 1988’deki idamlarda üstlendiği rol, yargıçlık kariyeri gibi nedenlerle gelecekte dini lider pozisyonuna gelebileceği iddiası da söz konusu.
Ankara merkezli İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı Hakkı Uygur da, İran’ın 8. Cumhurbaşkanı Reisi’nin muhafazakar kesimi temsil ettiği görüşünde. VOA Türkçe’nin İran’daki yeni yönetime ilişkin sorularını yanıtlayan Uygur, seçime katılım oranı itibariyle İran içerisinde toplumsal hareketler olmaya devam edebileceğini ancak şimdiye kadar yönetimin bunu bastırdığını kaydetti.
İran’ın artık Hasan Ruhani dönemindeki gibi reform yanlılarıyla atanmış dini yöneticiler arasındaki görüş ayrılıklarına sahne olmayacağını işaret eden Uygur, Türkiye’yle ilişkiler açısından ise İran’ın artık daha uzlaşmacı olabileceğini, ancak Batı’yla sıkıntılar olabileceğini aktardı. İran’ın karşısında ABD’de Joe Biden yönetimiyle Avrupa’yla birlikte hareket etmekte olan bir Washington yönetimi bulunması itibariyle tek bir Batı cephesi bulunduğunu belirten Uygur, İran’ın özellikle ekonomik sıkıntıları bakımından bir şekilde ABD’yle anlaşma, uzlaşma yolu bulması gerektiğini ancak Viyana’daki nükleer anlaşma görüşmeleri öncesinde henüz yorum yapmak için erken olduğunu ifade etti.
İRAM Başkanı Hakkı Uygur, VOA Türkçe’nin İran’a ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:
VOA: “İran’da Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte yeni dönemi nasıl yorumluyorsunuz?”
Hakkı Uygur: “İran’da biliyorsunuz aslında iki başlı bir yönetim var. Aslında Cumhurbaşkanı üstünde de bir yetkili var, ‘devrim lideri’ dediğimiz ‘dini lider’ diye anılan bir isim var. Son 30 yıldır Ayetullah Ali Hamaney. Cumhurbaşkanı ikinci adam konumunda. İbrahim Reisi, muhafazakar bir din adamı. Meşhed’li. İran’da Hameney tarafından Astan-ı Kuds-i Rezervi adlı büyük vakfın başına getirilmişti. Daha önceki müdürüyle damadı olarak ilişki içinde ve aile bağları güçlü. İran’daki yönetici eliti baz alındığında nispeten genç. Bütün siyasi kariyerini yargıçlık yaparak geçirmiş, daha 19 yaşından itibaren başlamış ve bugüne kadar hep yargıda sürekli peş peşe üst üste önemli görevler üstlenmiş. Muhalifler tarafından 1988’deki o toplu idamlardaki rolünden dolayı eleştiriliyor. Geçtiğimiz olaylarda da Uluslararası Af Örgütü tarafından suçlandı. Ama sonuçta bir çeşit seçim mühendisliğinin de etkisiyle seçildi. Seçimlere katılımında düşüş olacağı, ön adayların eleme sürecinden belli olmuştu. Katılım oranı yüzde 40’larda kaldı. Ayetullah İbrahim Reisi de, oyların yaklaşık 62’sini alarak seçildi. Hasan Ruhani’den biraz daha farklı olacaktır. Şimdi seçilmiş hükümet ile atanmışlar arasındaki ihtilaflar, gerginlikler daha az olacaktır. İran’da daha tek yönlü, daha tek tip politikalar bekliyoruz hem iç politikada hem dış politikada.”
İranlılar neden seçimlere ilgi göstermedi?
VOA: “İranlılar neden Cumhurbaşkanlığı seçimine katılım göstermediler?”
Uygur: “İran siyaseti, devrimden itibaren çok kısa bir süreden sonra sağ – sol diye ikiye ayrıldı. Bunun daha sonra ismi değişti: Reformcu – muhafazakar oldu. Bu yapı bugüne kadar geldi. (İran’ın 5. Cumhurbaşkanı Seyyid Muhammed) Hatemi’yle birlikte reformcular çok büyük bir zafer kazandılar. Daha sonra siyaset sahnesinde reformcuları etkin göremiyoruz. Bunun yerine daha ılımlı sağ denilebilecek Hasan Ruhani, Ekber Haşimi Rafsancani gibi adaylarda işbirliği yaparak, ılımlı reformcu diyebileceğimiz kanat İran’da hükümet oldu. Ekonomi ve en azından görünür yüzünde diplomasi, dış politika bu kanadın elindeydi. Şimdi bu değişecek. Bunun şöyle bir dezavantajı var: İran’da halkın önemli bir kesimini küstürebilirsiniz. Çünkü daha önce halk şunu görüyordu: ‘Bizim verdiğimiz oy ile bir takım politikacılar seçiliyor. Görüyorlar ki ekonomide bunlar var, dış politikada bunlar var, yönetiyorlar. Dışişleri Bakanı gibi. Ama artık bu olmayacak.’ Özellikle büyük şehirlerde katılım çok düşük. Şiraz’da Tahran’da, Tebriz’de katılım yüzde 30’larda, bu çok ciddi bir düşüş. Tahran merkezde yüzde 25’te. Bu ciddi bir alarm işareti çünkü İran’da daha önce de toplu gösteriler görüldü. Halkın bir çok rahatsızlığı var, ekonomi başta olmak üzere. Bir de bunlara siyasi sorunlar eklendiği zaman katılım böyle düşük kalıyor ve önümüzdeki dönemlerde bir takım farklı hareketler de göreceğiz biz İran içerisindeki siyasi oluşumlarda.”
“İran’ın yeni yönetimi Türkiye’ye karşı daha uzlaşmacı olabilir”
VOA: “İran’daki yeni yönetim ile Türkiye ilişkileri nasıl şekillenecektir?”
Uygur: “Bu hükümetin Hamaney’le ve derin odaklarla Milli Güvenlik Kurulu başta olmak üzere daha yakın işbirliği içinde olacağı ve aslında çok daha önemli iç ve dış politika konularını bu ekibe bırakacağı söyleniyor. Neden? Çünkü İbrahim Reisi, bu konularda çok uzman değil, çok hakim değil. Muhtemelen bölgesel konularda İran’ın belki agresiflik diyebileceğimiz tavırları artabilir, devam edebilir. Bu, Suriye’de, özellikle Türkiye ile ilişkileri, Suriye’deki dengeler değişmeye başlarsa orada yeni bir hareketlenme olursa –çünkü Astana Süreci’yle sağlanan kırılgan bir denge var: İran, Rusya ve Türkiye arasında. Bizim Rusya ile ilişkilerimiz çok kırılgan, hem İran’da öyle hem de sahada muhaliflerle zaman zaman ciddi ihtilaflar çıkabiliyor. — Dolayısıyla orada ve daha da önemlisi belki Irak’ta önemli şeyler olabilir çünkü Başbakan Mustafa el-Kazımi, Reisi’yi ilk tebrik edenlerden biri. Hatta Reisi’yi Irak’a davet etmiş seçimlerden sonra. Dolayısıyla İran – Irak ilişkilerinin seyri de önemli. Amerika’nın biliyorsunuz Irak’tan çıkma planları var. Bu da Türkiye – İran ilişkilerini önümüzdeki dönemde etkileyecek bölgesel konulardan biri ve Türkiye’nin orada bir takım operasyonları var ve Şii güçler bundan rahatsız. Haşdi Şabi komutanları tarafından açıklamalar oldu. İran’ın Bağdat’taki Büyükelçisi’nin açıklamaları oldu. Dolayısıyla potansiyel bir gerginlik alanı da budur. Ancak İran’daki yeni yönetimin Amerika ile eğer ilişkileri beklendiği kadar iyi olmazsa ki ben de çok umutlu değilim. Hasan Ruhani hükümeti gibi olmayacaktır. Türkiye’ye karşı bölgede daha uzlaşmacı olabilir. Çünkü Türkiye’nin bölgesel ağırlığında oldukça farkında İran’daki kadrolar.”
“Türkiye bölgede hiçbir gücün ön plana çıkmasını istemiyor”
VOA: “Türkiye açısından İran’ın bölgesel etkinliğini Şii egemenliği yaklaşımıyla birlikte nasıl değerlendirmeli?”
Uygur: “Denklem Şii-Sünni’den biraz daha karışık, yani bir Şii-Sünni boyutu var ama bir de mesela Yemen’de Suudi Arabistan müdahalesi var. Ama aynı Suudi Arabistan’la Türkiye ilişkileri çok parlak değil. Suudi Arabistan kendisini Donald Trump’tan sonra çok yalnız hissediyor ve bu noktada İsrail’le biraz yakınlaşmaya çalışıyor. Ama İsrail’in de yapabileceği ama yapamayacağı şeyler var. Eğer Suudi Arabistan’daki yönetim biraz Türkiye ile ilişkileri yumuşatırsa bunun hem Yemen’e etkisi olur, biliyorsunuz. Bu işi artık Katar’la yaptı. Katar’ın artık Suudi Arabistan ile ilişkileri daha yumuşak. Hatta karşılıklı elçi değişimi oldu. Böyle bir ortamda Türkiye, biraz daha o Sünni eksen dediğiniz yere yaklaşabilir ve Suudi Arabistan’ı biraz destekleyici bir pozisyonu olabilir. Türkiye bunu Bahreyn krizinde de yapmıştı. Türkiye’nin genel olarak zaten bölgesel politikası da bu, yani bir nevi denge politikası. Hiçbir gücün çok fazla öne çıkmasını Türkiye istemiyor açıkçası. İran üzerine çok fazla gidildiği zaman çok fazla yaptırımlar yapıldığı zaman Türkiye bir şekilde İran’la ticaretini sürdürmeye çalışıyor. İran istikrarını önemsiyor ama İran çok fazla yayıldığı zaman Şii yayılımcılığı dediğimiz şey işte Lübnan’dan Afganistan’a kadar… Türkiye bir şekilde ittifaklarla bunun güçlenmesini önlemeye çalışıyor. Dolayısıyla yeni dönemde bilinmeyenler çok var. Öncelikle İran – Amerikan ilişkileri görmemiz lazım. Viyana’dan ne çıkacak, anlaşmanın boyutları ne olacak? Örneğin yalnızca bu nükleer konuda kalacak mı yoksa başka alanlara sirayet edecek mi? Reisi basın toplantısı yaptı kapalı konuştu ama satır aralarında şunu mesaj vardı; ‘Amerika ile eğer nükleer anlaşmada uzlaşırsak diğer konularda da masaya oturabiliriz’ anlamına gelecek ifadeler kullandı yani tırnak içi değil bu benim yorumum. Çünkü ‘Amerikalılar söz veriyorlar sonra yerine getirmiyorlar’ tarzı açıklamalar vardı. Yani önümüzdeki birkaç ay içinde zannedersem resim biraz daha netleşir.”
“Biden yönetimiyle birlikte İran’ın karşısında birleşmiş Batı cephesi var”
VOA: “İran’ın ABD ve Avrupa’yla nükleer meselesinde anlaşmasını öngörüyor musunuz?”
Uygur: “Mesela Avrupalılar’ın İran’a önerdiği INSTEX mekanizması vardı bu çalışmadı hatırlarsınız. Temel sebebi de Amerika’nın Trump yönetimin baskısıydı. Şimdi İran karşısında tek bir Batı cephesi var. Burada anlaşırsa Avrupa da yerine getirecek taahhütlerini Amerika da… Ancak benim yine gördüğüm beklentiler çok farklıydı. İran çok büyük getiriler elde etmeden büyük bir anlaşmaya hazır değil. Amerika içi dengeler de gerek Cumhuriyetçiler olsun gerek Demokratlar arasında İran konusunda ciddi bir güç odakları var. Cumhuriyetçiler ile sınırlı değil. Böyle bir dönemde Biden’ın İran’a çok büyük tavizler vereceğini ben düşünmüyorum açıkçası bu engellenecektir. Öbür tarafta malum İsrail’in İran karşıtı eylemleri var. Sabotajlar var, hemen her gün İran’da bir şeyler oluyor, patlama diye bir şey oluyor. Dolayısıyla böyle bir ortamda bu önemli Amerika – Avrupa birlikteliği. Ama son kararı Amerika verecektir yani eğer Biden ilk üç aydaki söylemini sürdürseydi Viyana’dan bir şey çıkmayacaktı. Neydi? Nükleer anlaşma yeterli değil deniyordu. Sonra Biden yönetimde hafif bir değişiklik oldu Nisan’dan itibaren ‘Tamam eski anlaşmayı müzakere edelim’ yaklaşımına dönüldü. Şimdi eski anlaşma kabul edilirse, İran bundan somut adım görmek istediğini vurguluyor. Anlaşmanın uygulandığını görmek istiyor. Çünkü Obama döneminde anlaşma imzalanmıştı ama İran’ın hep şikayet ettiği: ‘somut getirisini görmüyoruz’, birisi arkadan şirketleri engelliyor İran’da iş yapmak isteyenleri… Dolayısıyla Amerika’nın da ben İran’a açıkçası bu kadar alan açacağını düşünmüyorum. İran ekonomik olarak çok zor durumda, göstergeleri çok kötü ve Amerika da bunu fark etti Biden yönetimi bunu fark etti. Buradan baskıya arttırmaya çalışıyor ancak kimse de masadan ayrılan taraf olmak istemiyor.”
İran’ın geleceğinde sistem değişikliği mümkün mü?
VOA: “İran’da süreç, özellikle ekonomik sıkıntılar herhangi bir şekilde sistem değişikliğine yol açabilir mi?”
Uygur: “Bunu öngörmek çok kolay değil. İran çok dinamik bir toplum, çok farklı alt kesimleri mevcut Ama gördüğümüz şey şu; seçimlere katılım oranları da bunu gösteriyor. Büyükşehirler, şehir merkezleri gittikçe artan bir oranda o resmi sistem içinde kenara çekiliyorlar. Yani umutları azalıyor. Umutların azalmasını biz Trump dönemi yaptırımlarda da gördük. Yurtdışına müthiş bir çıkış oldu hem sermayede. Mesela biz Türkiye’de konut alımında, vatandaşlık alımında artış gözlemliyoruz. İranlı üst düzey kesimler ülkeden ayrılmaya başladı. Bu İran için hiç hoş bir şey değil, görüntü değil. Bu toplumsal protestolara yol açar mı, büyük ayaklanmalara yol açar mı? Dediğim gibi öngörmek hiç kolay değil, olabilir de olmayabilir de. İran yönetimi, devlet olarak çok hazırlıklı bütün bu gösterileri bir şekilde bastırabildi. Sonuncusu biraz kanlı oldu. Uluslararası Af Örgütü’nün verdiği bazı rakamlar vardı. 1500’e yakın rakamlar telaffuz edildi, bu tekrarlar mı emin değilim. Benim gördüğüm Reisi’nin bir şansı var. Ama bu şansı kullanması için öncelikle ekonomiyi biraz toparlaması gerekiyor ve biliyorsunuz seçim münazaralarında gündeme geldi, ekonomi sloganlarla yürümüyor. Siz istediğiniz kadar Amerika karşıtı şeyler söyleyin, ayetler, hadisler vesaire söyleyin, son tahlilde ekonomi önemli ve bunun da gerçekçi olmak gerekirse Reisi bunu kabul etmiyor ama bugün için ekonomik iyileşme için birinci şart Amerika ile ilişkiler. Çin bile İran’dan petrol alımını çok düşürdü Trump döneminde. Yani kimse Amerika ile kavga etmek istemiyor özellikle İran için. İran bunun farkında, Hindistan’la anlaşma yapmak istiyor, Çin ile 25 yıllık anlaşmalar yapmak istiyor ama Amerika ile kavga iken bunları yerine getirmesi çok mümkün değil.”
Rusya neden İran’ın din etkisindeki sistemini tercih ediyor?
VOA: “Rusya’nın rolünü nasıl yorumlamalı, Batı’nın arzu ettiği gibi İran’da sistem değişimine karşı tutumu mu söz konusu?”
Uygur: “Reisi’yi ilk tebrik eden liderin Putin olması tesadüf değil. Zarifi’nin ses kayıtları yayınlandı, İran içindeki o derin odakların hatta Kasım Süleymani’nin şahsının da Rusya ile iş tutarak İran’da seçilmiş hükümetin altını oyduğunu söylüyor. Dolayısıyla Rusya, bu İran’dan çok memnun. Neden çok memnun? Batı ile iş yapamayan, bu nedenle petrol, doğalgaz satamayan ve Rusya’nın da petrol-doğalgaz satıcısı olduğunu düşünürseniz hem fiyatlar yükseliyor hem de Rusya’nın bir rakibi ortadan kalkmış oluyor hem de Rusya, İran ile yeri geliyor Türkiye’yi bir şekilde engelliyor, yeri geliyor Araplara tepki gösteriyor, yeri geliyor İran üzerinden Irak’a nüfuz ediyor. Irak’ta şu anda ciddi enerji anlaşmaları imzalıyor ve Rusya’nın Irak’ta ilgi gösterdiği alanlara bakarsanız hep İran’ın nüfuzu altındaki alanlar. Dolayısıyla mevcut İran veya Reisi İran’ı, Putin için biçilmiş kaftan diyebiliriz.”