Marmara Denizi’nde mart ayından bu yana giderek yayılan, balıkçılık faaliyetlerini durduran ve halkta tedirginliğe neden olan müsilaj ya da deniz salyası Çevre ve Şehircilik Bakanlığını harekete geçirdi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, deniz salyası sorununa ilişkin, tüm tarafların katılımıyla 4 Haziran’da “Marmara Denizi’nde Müsilaj Sorunu ve Çözüm Önerileri Çalıştayı” yapacaklarını, 6 Haziran’da da “Marmara Denizi’ni Koruma Eylem Planını kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.
Kurum, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, deniz salyasının Türkiye’nin denizlerini tehdit eden önemli sorunlardan birisi olduğunu belirterek, Marmara Denizi’nde görülen çevresel soruna “ortak akılla” çözüm üreteceklerini ifade etti.
“Biz ilk defa dünyada bir denizi bitirdik, öldürdük”
Hidrobiyolog Levent Artüz’e göre, Marmara Denizi’nde görülen deniz salyası bir anda ortaya çıkmadı, geçmişi 1989 yıllarına dayanıyor. Marmara Denizi’nin yüzeyinde ve altında görülen bu sorunun kaynağı ise Marmara’da kirlenmeden ötürü tür çeşitliliğinin azalması.
Artüz, 1989’da dibe vuran tür çeşitliliğinin yarattığı bir sürecin yaşandığının altını çiziyor ve uyarıyor: “Eğer bir şey yapılmazsa önümüzdeki yıllarda yine büyük bir felaket ile karşılaşacağız. Marmara Denizi’nde adam boyu köpükler de olabilir, Marmara Denizi siyada da bürünebilir.”
“Bu tür çeşitliliğinin azalmasına bağlı olarak mevcut olan türlerin fert adetlerindeki artıştır. Tür çeşitliliği birinci fazda istenilmeyen atıkları ortama verdiğiniz zaman buna dayanabilen türler kalır, dayanamayanlar da ölür. Biz bunu 1989 senesinde yaptık. O ara bir süreç başladı. Haliç’i gözlerimin renginde yapacağım sloganı ile daha önce yapılmış olan projeler rafa kaldırılıp, ‘İstanbul Kanalizasyon Projesi Revizyonu’ diye master plan hazırlandı. Burada da arıtmalara boş verildi, onun yerine ön arıtmalar ön görüldü. Ve Marmara Denizi’ne bütün atıkları deşarj ettiler. Sonra bir kaç ay geçmeden Marmara Denizi kıpkırmızı oldu. Basına da yansıdı. Aradan bir kaç ay geçti ve çok büyük boyutta balık ölümü ile karşılaştık. Balık tutulması ve tüketimi yasaklanmıştı. 2007’de de başka bir türün yarattığı müsilaj olayı ile karşılaştık. Yani bu uzun süreçten geldik bu güne. 89’da dibe vurdu tür çeşitliliği. Onun yarattığı bir süreçteyiz.”
Hidrobiyolog Levent Artüz, “Ölüme çare bulabiliyorsak buna da çare buluruz” sözleri ile Marmara Denizi’nin kurtarılması için eylem planında geç kalındığını ifade ediyor. Ama bir önerisi var, o da bu olay ile “Yüzleşmek”
“Dünyada bunun bir örneği yok. Biz ilk defa dünyada bir denizi bitirdik, öldürdük. 32 sene önce kaybettik, bugün değil. Bunu masaya yatırıp, nasıl yaptık, kimler yardım etti şeffaf şekilde ortaya konulmalı. Eğer bu durum ortaya konulmazsa, aynı eylemleri tekrarlayıp, farklı sonuçlar bekleriz. Yani sonunda aynı olay Karadeniz’in de Ege’nin de başına gelecek bizim yüzümüzden. Ama eğer ders çıkarırsak oralarda atacağımız adımlarda daha ihtiyatlı oluruz. Bunu temizleyemezsiniz. Oksijen vs verilerek yapılamaz bu iş.”
Bu konu ile ilgili en halkın talep oluşturması gerektiğinin önemli olduğunu söylüyor Hidrobiyolog Artüz. Tüm yetkili unsurların birlikte hareket ederek, el birliği ile hataların görülmesi gerektiğini belirten Artüz; “Bir yerin örnek olması lazım. İstanbul Belediyesi’nin bu işe dahili olmaması sebebiyle önderlik edebileceğini düşünüyorum. Ama tabiki tek başına değil, herkesle birlikte olması gerekir.”
Deniz salyasına yol açan 3 neden
Bakan Kurum, deniz salyasına yol açan üç nedenin öne çıktığını belirterek, bu nedenleri şu şekilde sıraladı:
- Küresel ısınma sonucu deniz suyu sıcaklığındaki yükselme
- Denizdeki durağanlık
- Kirlilik
300 kişilik ekiple Marmara Denizi’nde 91 noktayı, karada da tüm arıtma tesislerini ve kirlilik kaynaklarını denetlediklerini, alınan örnekleri Çevre Laboratuvarında incelediklerini ve bu çalışmaları yerel yönetim ve üniversitelerimizle birlikte yürüttüklerini belirten Kurum bu konuda belediyelere büyük işler düştüğünü vurguladı.
“Ekolojik yıkım”
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Türkiye’deki denizlerde artan deniz salyasının başta Marmara Denizi’nde olmak üzere ekolojik bir yıkıma doğru gittiğine dikkat çekti. “Bugünkü Marmara neredeyse büyük bir tükeniş yaşıyor ve çoğumuz bunun farkında değiliz. Oysa başta İstanbul olmak üzere bu denizin etrafındaki iller bu ülkenin en zengin illeridir. Yoğun müsilaj ekonomik (Balıkçılık, turizm ve su boruların tıkanması), ekolojik (Biyoçeşitlilikte kayıplar, toplu deniz canlılarının ölümleri) ve kirlenme (kıyı ve koyların kirlenmesi) gibi kayıplara neden olmaktadır” ifadeleriyle uyarıda bulundu.
Deniz salyası (müsilaj) nedir?
Balıkçıların nez, ya da salya olarak tanımladığı müsilaj tek hücreli bitkisel canlılardan bir tür fitoplankton olan Gonyalux fragilis’in yoğun çoğalması ve oluşturduğu renk sarmalı. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı sarı, beyaz, renkli çamurumsu bu maddenin son iki yıldır, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi’nde suyun üstünde ve altında sıkça görülmeye ve yayılmaya başladığını belirtiyor.
TÜDAV son iki yıldır görülen bu bitkisel canlıların üstel olarak artmasının iki ana sebebinden birinin su sıcaklığındaki artış olarak belirtiyor. İlkbaharla birlikte yükselen su sıcaklıklarının organizmanın üremesini de üstel olarak arttırdığına dikkat çekiyor. Su sıcaklığının mevsim normallerinin 2°C üzerinde seyretmesi de bu sorunu körüklüyor.
“Fiziksel toplama ilk yöntem ama kesin ve kalıcı çözüm değil”
Vakıf bir diğer sebebin de denizin evsel atıklarla kirlenmesi olduğunu kaydediyor:
“Marmara Denizi’nde 20 yıl önce hiçbir binanın, tesisin olmadığı kıyılar yerleşimle doldu. Ama arıtma için yeterli yatırımlar yapılmadı. Diğer yandan, bu denizde artan habitat kaybı, aşırı avcılık, kirlenme, yabancı türler ve iklim krizine karşı kendisini koruyacak tedbirleri alamadık. Mesela hiçbir ciddi koruma alanı oluşturamadık, kirlenme için ciddi tedbirler alamadık. Koruma için ciddi, gerekli yasal ve teknik altyapıyı kuramadık”.
TÜDAV’a göre ilk olarak deniz üstünde biriken müsilajın fiziksel yöntemlerle mesela petrol yayılmasına engel olan teknelerin sistemleriyle toplanması gerekiyor. Bu sayede müsilajın batarak daha fazla oksijen tüketmesine engel olmanın ve dolayısıyla toplu canlı ölümlerini azaltmanın mümkün olabileceğini belirten vakıf, bunun kesin ve kalıcı bir önlem olmadığının altını çiziyor.
“Canlıların beslenmesini ve solunumunu etkiler”
Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa 2007 yılından bu yana dikkat çeken Marmara Çevresel İzleme Projesi bu tür anomaliler denizde kirlenme düzeyinin göstergesi olduğuna işaret ediyor. Proje yöneticisi Levent Artüz çok yapışkan, bulaşkan bir yapıya sahip olan müsilajın denizdeki canlıların sonunu getirebileceğini vurguluyor.
Balık yumurtalarının büyük çoğunluğu denizin yüzeyinde bulunduğuna ve yüzeydeki yumurtalar müsilajın içinde hapsolarak yaşama şanslarını kaybettiğini belirten Artüz larvalar için de aynı şeyin söz konusu olduğunu kaydediyor. Artüz’ün 1+1’de aktardığı bilgilere göre müsilaj zamanla, hareket edemeyen (sesil) midye, istiridye, tunikatlar gibi canlıların üzerine de çöküyor, deniz çayırlarını örtüyor ve ışıkla temaslarını kesiyor.
Bu durumu yakından gözlemleyen Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi öğretim üyelerinden Prof Dr Mustafa Sarı, Marmara Denizi’nde 18 metreye kadar varan dalışı sırasında çektiği fotoğrafları sosyal medya hesabından paylaştı.
Denizin dibinin müsilajla kaplandığını belirten Sarı’nın paylaştığı fotoğrafta deniz tabanının tül gibi bir maddeyle kaplı olduğu görülüyor.