SP lideri, Erdoğan’ın “661 milyar TL destek verdik” açıklamasını hatırlatarak, “315 milyar TL’si banka kredisi, 219 milyar TL’si borç erteleme, 25 milyar TL’si de vergi indirimi” diye konuştu.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu haftalık basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Konuşmasında isim vermeden Sedat Peker’in iddialarına değinen Karamollaoğlu, “Maalesef Türkiye’miz, haftalardır çok vahim iddialarla, suçlamalarla ve skandallarla sallanıyor. Ama ne yazık ki iktidar, bu yaşananlar karşısında hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya devam ediyor. Sizce bu iddialar mı daha vahim, yoksa bu iddialar karşısında kılını kıpırdatacak bir tane yetkilinin olmaması mı? Yoksa daha da vahimi; Sayın Erdoğan’ın günlerce sessiz kaldıktan sonra hepimizi daha da endişelendiren, kaygıya sevk eden açıklamaları mıdır?” ifadelerini kullandı.
Seçim çağrısı
Türkiye’de ekonomiden adalete, eğitimden dış politikaya her alanda yaşanan bir kriz olduğunu kaydeden SP lideri, iktidarın artık ülkeyi yönetme kabiliyeti ortadan kalkmış görünüyor” diye konuştu.
Ülkenin yaşadığı “tıkanmışlığın ve tükenmişliğin” giderilmesinin tek yolunun seçim olduğunu belirten Karamollaoğlu şöyle devam etti:
“Mahkemelerin, savcıların, araştırma ve soruşturma komisyonlarının üstlenmesi gereken sorumluluk; sandık başına giden milletimizin omuzlarında olacak ve hükmü aziz milletimiz verecektir. Hüküm milletindir! Mahşeri vicdan en adil ve doğru kararı verecektir. Milletimiz ne karar verir ise bizim de başımız gözümüz üstünedir.”
“Tayyip Bey’i Üzmeyen İstatistikler Kurumu”
TÜİK’in yüzde 7’lik büyüme açıklamasını da eleştiren SP lideri, “Bir latife olarak ifade edeyim; adeta “Tayyip Bey’i Üzmeyen İstatistikler Kurumu” olarak görev ifa eden TÜİK’e göre Türkiye ekonomisi ilk çeyrekte %7 büyümüş. sizlik zirve yapmış, ülkede resmi rakamlara göre her dört gençten biri, gerçek rakamlara göre ise her üç gençten biri işsiz vaziyette ama bu beylere göre Türkiye ekonomisi büyüyormuş. Bu ekonomi, bu şartlarda kimler için büyüyor? Vatandaş için mi, bir avuç ‘ihale avcıları’ için mi?” diye konuştu.
Büyüme rakamlarını “obez ve hormonlu” olarak adlandıran SP lideri, ” Vatandaşın cebine ve sofrasına ne zaman yansıyacak?” diye sordu.
Erdoğan’ın açıklaması için “kelime oyunu” dedi
“Yaklaşık bir buçuk yıldır bir pandemi süreci yaşandığını hatırlatan Karamollaoğlu, “Doğru, yanlış, bazen de hatalı tedbir kararları alınıyor ama bu tedbirler karşısında gerekli ve yeterli destekler maalesef verilmiyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Salgının başladığı günden bugüne halka 661 milyar TL destek verdik” ifadesini anımsatan SP lideri şöyle devam etti:
“Açıklanan 661 milyar TL desteğin 315 milyar TL’si banka kredisi, 219 milyar TL’si borç erteleme, 25 milyar TL’si de vergi indirimi. Vatandaşın artık arşa ulaşan feryadı karşısında somut destek paketleri açıklamak yerine kelime oyunlarıyla milletin gözünü boyamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. İktidar, ‘-mış gibi yaparak’ millete destek vermiş olmuyor, milletin derdine derman olmuyor; bunu idrak etmek mecburiyetindedir.”
Türkiye’nin açıklanan tedbir kararlarındaki “mantık hataları ve yaşanan öngörülemezlik” dönemi ile adeta “mantıksız yasaklar ve tutarsız kararnameler ülkesi” haline geldiğini belirten Karamollaoğlu, “Milletimiz soruyor; neden pazar günleri yine yasak? Neden sokağa çıkma kısıtlama saati 21.00’den 22.00’ye alındı? Kabinenin hangi saiklerle hareket ettiğini ve neye göre karar verdiğini kimse anlayabilmiş değil” dedi.
Parti olarak son 5-6 yıldır her fırsatta ve her zeminde Türkiye’nin normalleşmeye ihtiyacı olduğunu vurguladıklarını kaydeden SP lideri, “İhtiyacımız olan; inat değil karşılıklı itimat, hesaplaşma değil helalleşme, kutuplaşma değil kucaklaşmadır” ifadelerini kullandı.
Karamollaoğlu şöyle devam etti:
“Bugün gerekli olan şey; Kanal İstanbul’da ısrar etmek değil “Kalan İstanbul’a” sahip çıkmaktır. Gün; gökdelen sevdasından, beton ve asfalt ısrarından vazgeçip Uzungöl’e, İkizdere’ye, Saroz Körfezine, Salda Gölüne, Kaz Dağlarına; güzelim memleketimizin ağacına, suyuna, toprağına, tarihi ve doğal güzelliklerine hep birlikte sahip çıkma günüdür. Normalleşme için ülkesini, bayrağını, devletini ve milletini seven bir insanın atacağı adım; seçim hesapları uğruna toplumsal fay hatlarını sürekli derinleştirmek ve gerginleştirmek değil, milletin geçimine odaklanmaktır.”