Bin cenderenin tam ortasında dört bir yandan presleniyor dünya. Kötülük kolbaşı, felaketler at başı birbiriyle yarışıyor.
Zalimlerin yaptığı zulüm ile inleyenler çaresizce dağılıyor dünyanın dört bir yanına.
İklim değişikliği, koronavirüs salgını filan derken çağımız felaketler çağı olmak yolunda hızla ilerliyor.
Manzaranın olumsuz tarafı, madalyonun kerih yüzü bu.
Bir de muazzez ve mübeccel yüzü var şüphesiz.
Mazlumların direnme, dayanma ve “buradayız” deme çabaları.
Kötülüğün karşısında tunç gibi sağlam, ancak bir o kadar mütevazı duruşu iyiliğin.
Eski ismiyle Türkçe Olimpiyatları yeni ismiyle IFLC’ye böyle bakıyorum epeydir.
Fenalığa karşı masumiyetin, kötülüğe karşı maznunluğun ısrarlı edası.
18 yıldır tanıyoruz onları aslında. Muhteşem dönemlerini biliyoruz. Stadyumlara sığmadıkları, onlarca ayrı lokasyonda aynı anda onlarca organizasyon düzenlediklerini hatırlıyoruz.
Sonra o meş’um Temmuz ortası ve sonrasında ülkenin darmadağın edilmesiyle bile umutsuzluğu düşmediler. Bir nebze sendelediler belki ama kısa süre içerisinde yine dimdik ayağa kalktılar. Koşmadılar ama yürüdüler en azından.
İyiliğin, güzelliğin, barışın, kardeşliğin sembolü olduklarını biliyorlardı.
Karanlığın sahipleri, bin bir türlü melanet ve oyunla onların peşine düşmüş olsa bile, onlar kötülüğe prim vermeyip yollarına baktılar.
19. kez düzenlenen yarışma artık tamamen “worldwide” olmuş. Bu sebeple ismi “Color Of Voices”…
Geçen süre içerisinde pek çok şey değişmiş. Kimi değişimler mecburiyetten, kimi imkanlardan kaynaklanıyor sanırım. Ancak değişmeyen tek şey, çocukların yüzlerindeki o muhteşem sevgi dolu tebessüm.
Misal, Kazakistanlı Sabira’yı izlediniz mi bilmiyorum. İzlemişseniz onu yanağındaki gamzeyi bir kilometreden fark ettiğiniz için hatırlayacaksınız. Fransa’dan Fiona’nın gırtlak nağmelerine, Romanya’daki gençlerin ‘Hadi Gari’sine hayran olmuşsunuzdur eminim.
Az buz değil sevgili okur, yarı final elemelerine tam 1,350 genç katılmış. 24 ülke finale kalmış. Finalde izlerken, profesyonelliklerine. Cesaretlerine hayran kalmamak mümkün değildi. Başta programı sunan büyük usta Bill Timoney olmak üzere, yarışmanın jürisi de bu konuda benzer düşünceler içindeydi. FX TV kanalında yayınlanan fenomen dizi The Americans’ın oyuncularından olan Brandon Dirden şahsen beni çok etkiledi.
Jüri üyesi Dirden, kendisine sorulan “Bu, IFLC ile ilk deneyimin. Neler hissediyorsun?” sorusuna şu ilginç cevabı verdi: “Bu yıl bunun bir parçası olduğum için çok heyecanlıyım. Bence bu organizasyonun yaptığı şey, sadece bugün izlediğimiz katılımcılar için değil, evlerinde bizi izleyenler için de, paha biçilemez. O yaşta da olabilirsiniz, bu performansın bize gösterdiği şey, kaç yaşında olursanız olun önemlisiniz. Dünyaya neşe, heyecan getirme gücüne sahipsiniz yeteneklerinizle. Gerçekten samimi bir şekilde kendinizi ifade etmekten korkmanıza gerek yok. Genç olmanız hiçbir şey bilmediğiniz anlamına gelmez. Veya hissetme ve dünyanın bir parçası olma kapasitenizin olmadığı anlamına gelmez. Yeteneklerini paylaşan bu gençleri izlemek gerçekten harikaydı. Çok mutluyum… Söz veriyorum bu benim organizasyona son katılışım olmayacak!”
Hem iyi bir müzisyen hem de usta bir ressam olan jüri üyesi Peter Daverington da çok duygulanmıştı:
“Mükemmel bir etkinlik. Teşekkür ederim! Muazzam! Bu harika… Gerçekten beğendim. Bu dünya çapında gerçek bir yolculuk ve buna şahit olmaktan onur duyuyorum.”
Brandon ayrıca şunu ekledi: “Adeta zengin bir sofrada oturuyoruz. Muhteşem bir yetenek şölenindeyiz!”
IFLC ekibi imkanları varken neleri yapabileceğini uzun yıllar boyu dünya eleme göstermiş bir ekip. Bu muazzam menbaı en verimli ve bereketli şekilde değerlendirdiler yıllar yılı ve emin olun çıtayı öyle bir yere koydular ki; pek çok ülke tüm devlet imkanlarını bir araya getirse bile şu an o eşiğe ulaşamaz.
Bugün şartlar epeyce farklı. Buna bir de pandemi sıkıntılarını ekleyin, durumu daha da iç karartıcı. Ancak buna rağmen bu sene birden fazla organizasyon yaptılar ve bu dönemi büyük şarkı finali ile taçlandırdılar.
Bakınız sevgili okur. Bundan bir süre önce CHP milletvekili, İslamcılık kökenli Mehmet Bekaroğlu bir görsel paylaştı sosyal medyasından. Vakt-i zamanında Hizmet Hareketinin dağıttığı hoşgörü ve diyalog ödüllerinin hatıra fotoğrafıydı bu ve adeta ülkenin özetiydi.
İşin garip tarafı Bekaroğlu aklı sıra sözümona eleştiri yapmak için paylaşıyordu bu görseli ama önemli bir gerçeği ıskalıyordu şüphesiz.
Bugün değil bir cemaat, hatta devlet, Birleşmiş Milletler bir araya gelse bu kadroyu yanyana getiremezdi. Ama Hizmet Hareketi bunu başarmıştı. Ve yapılan işin ehemmiyetini gösteriyordu bu tablo aslında.
O fotoğraftaki insanların bugün değil aynı sahnede, aynı rüyada bile bir araya gelebilmesi düşünülmüyor ne yazık ki!
İktidar ve hakim güçler, bu hareketin kültür ve eğitim konusunda yaptıklarını daima kıskandı. Bunu boğmak için belki de başlatmıştır bu kavgayı bilmiyorum. Bildiğim, bu organizasyonları yaptırmamak için olağanüstü çaba harcadılar. Kendileri taklit olarak bir şeyler yapmaya çalıştı ama yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
Bugün karanlığın en koyu zamanında, imkanların yer ile yeksan olduğu bir dönemde bile bize bu coşkuyu yaşatanlar var olsun, sağ olsun!
M. Nedim Hazar / TR724