Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kapatma davası açılması istemiyle hazırladığı iddianameyi Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gönderilmesinin ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP), önümüzdeki sürece ilişkin yol haritasını güncelliyor.
Türkiye ve uluslararası alanda kamuoyu oluşturarak süreci “demokrasi mücadelesine” dönüştürmeyi hedefleyen HDP’de, daha önce kapatılan partilere göndermede bulunularak “31 yıllık ayakta kalma deneyimimiz var. Bu darboğazdan da çıkacağız” yorumu yapılıyor.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ilk olarak 17 Mart’ta AYM’ye gönderdiği iddianamenin iade edilmesinden önce hazırlık yapan HDP, yetkili kurullarında yeniden süreci değerlendirerek atılacak adımları belirleyecek.
Daha önce “yeni parti kurulması, mevcut partilerden birine geçilmesi ya da partinin feshedilerek bağımsız adaylığa gidilmesi” seçeneklerini değerlendiren HDP, bu konuda somut atılacak adımları, AKP ve MHP’nin üzerinde çalışmalarını sürdürdüğü Siyasi Partiler Yasası’nda yapılacak değişikliğe göre şekillendirmeyi planlıyor.
‘Erdoğan-Biden görüşmesinde gündeme gelebilir’ beklentisi
HDP yönetiminin ilk hedefini “partiyi kapattırmamak, sahip çıkmak” oluşturuyor. Bu çerçevede Türkiye ve uluslararası alanda kamuoyu oluşturarak süreci “demokrasi mücadelesine” dönüştürme hesabı yapılıyor.
Kapatmaya karşı iç kamuoyuna iktidarı, “mafyaya kalkan, HDP’ye kapatma” sloganıyla şikayet etme stratejisi izlenecek.
Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerde de kapatma davasının önemli gündem başlıklarından biri olacağı düşünülüyor. Bu kapsamda 14 Haziran’da ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında ilk kez yüz yüze yapılacak görüşmede, Türkiye’deki demokrasi, insan hakları sorunları kapsamında HDP’ye yönelik kapatma davasının gündeme gelebileceği beklentisi dile getiriliyor.
Parti yöneticileri, Türkiye ile ABD arasında S-400 ve Suriye başta olmak üzere ciddi sorunlu konular olduğunu belirtirken “Görüşmelerde nelerin gündeme geleceğini bilemeyiz, ancak Trump yönetiminden farklı olarak Biden yönetimi, Türkiye içinde kaygı uyandıran demokrasi insan hakları ihlalleri, AİHM kararlarının uygulanmaması, siyasi çoğulculuğa baskılar konusunda hassas, o nedenle konu başlıklarından birisi olabilir” yorumunu yapıyorlar.
AB Büyükelçilerine anlatılacak, hukuk komisyonu güçlendirilecek
HDP’nin dış kamuoyuna yönelik ilk adımlarından birisi ise 11 Haziran’da AB büyükelçilik temsilcilerinin katılımıyla yapılacak toplantıda olacak.
HDP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, AB büyükelçilik temsilcileri ile yapılacak toplantıda, partiye yönelik kapatma davası hakkında bilgi verecek.
‘Sosyolojik tabanı nasıl yok edecekler?’
HDP kulislerinde kapatma davası, güç kaybeden iktidar bloğunun, HDP’yi etkisizleştirme girişimi olarak görülüyor. Parti kapatmaya karşı olan ve daha önce de parti kapatma davasıyla karşı karşıya kalan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), “parti kapatmaya karşıyız” tezinin artık geçerliliğini yitirdiğine dikkat çekiliyor. AKP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde ilk kez tek başına iktidar çoğunluğunu kaybettiği, önümüzdeki seçim sürecinde ise tamamen iktidarı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı için HDP’yi etkisizleştirme politikası izlediği savunuluyor.
Kürt siyasi hareketinin ilk temsilcisi olan Halkın Emek Partisi (HEP) sürecinden bu yana çok sayıda partinin kapatıldığını, ancak “seçmenin iradesinin değiştirilemeyeceğine dikkat çekilerek “Partiyi kapatabilirsiniz, yöneticilere yasak getirebilirsiniz ama sosyolojik tabanı nasıl yok edececeksiniz?” yorumu yapılıyor.
BBC Türkçe’ye değerlendirmede bulunan HDP’li üst düzey bir yönetici, kapatma davasının olası sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Biz normal siyasi faaliyetlerimizi sürdüreceğiz ve insanları seçeneksiz bırakmayacağız. Partinin kapatılmasından sonuç alınamayacağını iktidar da biliyor. Seçimlere giderken, HDP’yi işlevsiz hale getirelim diye düşünüyorlar. Ama HDP’de organik örgütlülük var. Bütün üst düzey yöneticilerini alsalar, yasaklasalar da seçmenimiz politiktir ve ne yapacağını bilir.
“Bizim okuma yazma bilmeyen annelerimiz bile iple pusula çalışarak oy vermiştir ve her koşulda bize sahip çıkmıştır. Bize saldırıldıkça büyüdük. Gözaltı, tutuklama, medyada hedef gösterilmeye karşı sadece 1 Kasım 2015 seçimlerinde oylarımız bir miktar geriledi ama yine de yüzde 10’un üzerindeydi. Baskıların arttığı 2018’de 11,7 oldu. 31 yıllık ayakta kalma deneyimimiz var, o nedenle bu darboğazdan çıkarız.”
‘Z kuşağı’ hesabı
HDP yönetimi partinin sadece “bölge partisi” olarak tanımlanması ve barajı geçmek için başka partilerden, özellikle CHP’den “emanet oylarla” barajı aştığı görüşüne ise katılmıyor. Bu konuda son yerel seçimlerde, özellikle İstanbul seçimlerinde, aslında HDP seçmeninin CHP’ye bir anlamda “emanet oy verdiği” görüşü savunuluyor.
Her iki ittifaktan da memnun olmayan geniş bir kesim olduğu ve özellikle “Z kuşağı” olarak adlandırılan genç seçmenin “üçüncü alan” olarak HDP’yi gördüğü belirtilerek bu durumun kapatma davası sürecinde partiyi yüzde 15’lik bir oy zeminine taşıyacağı ifade ediliyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – AYŞE SAYIN