HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisine açılan kapatma davasına ilişkin olarak, “Elimizde bir tek toplu iğne bile kalsa o toplu iğnelerle yeni yol açacağız” açıklamasını yaptı.
Partisine yönelik kapatma davası için “bir korkaklık davası” diyen HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Bu iktidarın korkusu büyüktür, boyun eğmeyen. Büyük birliktelik, geniş demokrasi ve eşit yurttaşlık ittifakı hayata geçsin, yürüyüşünü büyütsün. Bütün korkular, korku duvarları yerle bir olacaktır” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Meclis grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına, Şeyh Said, Seyid Rıza ve Orhan Doğan’ı anarak başlayan Sancar, “Ömrünü demokrasi ve barış mücadelesine adayan çok sevgili dostum yoldaşım Orhan Doğan, bundan 14 yıl önce aramızdan ayrıldı. Kendisini buradan saygıyla, özlemle ve minnetle anıyorum. Orhan Doğan barış ve onurlu yaşam mücadelesin bir meşalesidir. Bu meşale bizlere ışık tutmaya devam ediyor. Sevgili Orhan Doğan’ın barış hayali bu ülkede mutlaka gerçekleşecektir. Son vasiyeti; bu ülkeye barışı getiremedik, o nedenle burukuz, idi. Biz de diyoruz ki; Sevgili Orhan Doğan, yerinde rahat uyu, bu halk ve bu mücadele birliği bu özlemini mutlaka gerçekleştirecektir. Anısı da mücadelemize her zaman ışık tutacak ve mücadelemizde yaşamaya devam edecektir” dedi.
MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Bugün Kürt halkının özgürlük ve direniş mücadelesinin sembol isimlerinden Şeyh Said ve 47 arkadaşının idam edilmesinin 96 yıldönümü olduğunu ifade eden Sancar, “Onu da saygıyla anıyorum, zulme baş eğmeyen, zulüm karşısında diz çökmeyen Şeyh Said’in direniş mirası demokrasi ve barış mücadelemizde yaşamaya devam edecektir. Değerli canlar, geçtiğimiz Perşembe ve Cuma günü Dersim’de idik. Eşit yurttaşlık ve halklar buluşması gerçekleştirdik. İlk gün Seyid Rıza Meydanı’nda halkımızla buluştuk. ‘Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu ama sizin önünüzde de diz çökmedim, bu da size dert olsun’ diyerek darağacına yürüyen Seyit Rıza’ya ve bizi bağrına basan halkımıza yaşadığımız tarihsel deneyim ve mücadeleler ışığında o yalanlarla baş etmeyi öğrendiğimizi, doğruluğun ve dürüstlüğün kültürünü ve siyasetini inşa ettiğimizi, bu yolda mücadeleden vazgeçemeyeceğimizi bir kez daha haykırdık” ifadelerini kullandı.
HALKIN KARARI DURUŞU
Seyit Rıza’nın diz çökmeyen baş eğmeyen duruşunun mirasları olduğunu aktaran Sancar, “Ama artık kendisinin baş eğmediği hile ve yalanlarla mücadele edebilecek düzeye geldik. Halkımızın kararlı duruşu mücadele geleneğimiz ve bizlerin kararlı duruşu ve ısrarı işte bizim hilelerle baş etmemizin yolu. Onların hileleri ile de oyunlarıyla da baş ediyoruz ve baş edeceğiz. Bunu da böyle bilsinler. Buradan bir kez daha Seyid Rıza’yı saygıyla anıyorum” dedi.
DERSİM’DEKİ BULUŞMALAR
Dersim’de gerçekleştirdikleri buluşmaları da anlatan Sancar, “Alevi canlarla, inanç kesimleriyle ve kanaat önderleri ile yapmış olduğumuz toplantıda, inanç özgürlüğünden eşitlik talebine, eğitim hakkından yüzleşmeye varıncaya kadar bütün sorunların, ülke gündemine dair değerlendirmelerini ve dağ gibi büyüyen ülke sorunlarına ilişkin çözüm önerilerini dinledik. Birlikte tartıştık, birlikte konuştuk, birlikte cevaplar aradık. Yol ve erkanın temel düsturu olan hakikat ve adalet yürüyüşünde Hacı Bektaş-ı Veli’nin sözleriyle ‘bir olalım, iri olalım, diri olalım’ dedik. Hünkarın 800 yıllık birlikte ve eşit yaşam manifestosu olan 72 millete bir nazarda bakmayan kırk yıl müderris olsa hakikate asidir. sözlerini hep birlikte dillendirdik. Davetimize icabet edip gelen, görüş, öneri ve eleştirileriyle bizleri irşat etme zahmetinde bulunan tüm canlara aşk olsun diyorum” diye belirtti.
‘MÜCADELE ORTAKLIĞINI PEKİŞTİRMEK İSTİYORUZ’
İçinden geçtiğimiz bu dönemin tekçi, baskıcı, inkarcı ve kıyıcı zihniyet ile eşitlik, adalet ve özgürlük isteyen zihniyet arasındaki mücadelenin final yılı olacağını aktaran Sancar, “Finale doğru gidiyoruz. İşte bu final yılında başta Alevi canlarımız ve Kürt halkı olmak üzere bu ülkedeki tüm ezilenlerin mücadele ortaklığını pekiştirmek istiyoruz. Bu çağrımızı da her vesile ile yineliyoruz. Bunu neden bu kadar sıklıkla vurguladığımızı da açıklıyoruz. Bugün de biraz daha açacağız. Bundan sonra da bunun sebeplerini anlatmaya çalışacağız. Ama bugün burada konuşma yaparken bundan üç gün sonrasına bir saygı göndermemek, anmamak olmaz” şeklinde konuştu.
‘VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Sancar 2 Temmuz Sivas Katliamı’nda katledilenleri de anarak, “Şimdiden onların anısı önünde de saygıyla eğiliyorum. Orada o canlarımızı bizden alan o vahşet ateşi değil, o canların temsil ettiği ışık aydınlatıyor bu ülkenin geleceğinin yolunu. Bu ülkede halkların ortak mücadelesinin yolunu orada katledilen canlarımızın bize bıraktığı onurlu miras aydınlatıyor. Bu mirasa da sonuna kadar bağlı kalacağımızın sözünü bir kez daha veriyoruz. Ayrıca canlarımızın hesabını sorma mücadelesinden bir an bile vazgeçmeyeceğiz. Hak, hakikat ve adalet mücadelesini kararlılıkla sürdüreceğiz” diye belirtti.
‘ZULÜM VE TALAN ÜRETEN BİR SİSTEM’
Sancar, konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Çürüyen ve çürüten, her gün şiddet, yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik, zulüm ve talan üreten bir yıkım sistemi ile karşı karşıyız. Ortaya saçılanların haddi hesabı yok ama kime sorarsanız bunlar daha buz dağının görünen kısmı. Biz de biliyoruz bunlar daha buzdağının görünen kısmı. Boğazına kadar yolsuzluğa, ranta ve talana bulaşmış kurumlardan medyasına, yargısından bürokrasine varana kadar, her yeri bu kirli çarkının dişlisi haline getiren bir iktidar düzeni var ve bu düzeni besleyen sistem var bu ülkede.
MAFYATİK DÜZEN
Biz on yıllardır süren bu sistemi ve bu sistemin ürettiği en büyük canavarlardan olan bu mafyatik düzeni değiştirmek için mücadele ediyoruz. Bu mücadelemizin hedefi bu mafyatik iktidar düzenini, tepeden tırnağa kire ve batağa batmış olan bu iktidar düzenini ve onun beslendiği, on yıllardır devam eden sistemini değiştirmektir. Karşımızda bulunan sistem 10 yıllardır aynı araç ve yöntemlere son 30 yıldır aynı şahıslarla işliyor. Bunlarla varlığını sürdürüyor. Yapmamız gereken şu arkadaşlar. Ayak izlerine bakarak suçun merkezi olan mağaradan uzaklaşmamak. Hep birlikte yapmamız gereken şey suçun merkezine ilerlemektir. Bugün suçun en büyük merkezi tepeden tırnağa mafyalaşmış bu düzen ve sistemdir. Ama bundan da ibaret bırakırsak, ışığımız, fenerimiz yine sonuç alamayacağız. Çünkü bu sistem kaynaklarıyla böyle canavar düzenler üretmektedir. Bunları yaparken de en başta savaş politikalarını kullanmaktadır. Kürt sorununda çözümsüzlüğü, inkarı ve imhayı esas alarak işlemektedir bu sistem. Her seferinde bazı eski aktörleri de kullanır ama yeni isimlerle de bulur ve yoluna devam eder.
GENİŞ DEMOKRASİ İTTİFAKI
Bütün yalanları, soygunu, tecavüzleri işte Kürt sorununda savaş politikalarını kullanarak örtmeye beceriyorlar. Bugüne kadar bunu yaptılar. İşe final yılı derken bunu kastediyoruz. Şimdi önümüzde savaş politikalarını Kürt sorununda inkarı imhayı en ileri boyutlara vardıran bu iktidara karşı mücadele var. Bu sistemi ve onun ürünü olan bu canavar iktidar değiştirecek şey geniş toplumsal mücadele ve geniş bir demokrasi ittifakıdır. HDP bunun öncülüğe taliptir. Bu deneyime sahiptir, bunu başarıya ulaştıracak kararlılığa da sahiptir. Dahası bu kirli düzende zerre parmağı en ufak bir menfaati olmamış bir partiden ve gelenekten söz ediyoruz. HDP bütün bu kirli geçmiş ve bugün içinde hiç bir pisliğe bulaşmamış bir mücadele, özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi geleneğinin bugünkü adresidir. Bundan önce yürütülen mücadelelerde, ödenen bedellerle, yaratılanların bugünkü mirasıdır. İşte bu temizliği, inancı ve kararlılığı ile bu düzen ve sistemde çıkışı sağlayacak olan güç HDP fikriyatıdır ve HDP mücadelesidir. HDP’ye bu kadar saldırmalarının sebebi budur. Biliyorlar bu sisteme gerçek alternatif halklar için özgürlük, inançlar için eşitlik, gençler için umut ve kadınlar hayatlarını kendilerinin belirlediği bir düzen.
HDP’YE YÖNELİK SALDIRI
Bu iktidar düzenine ve beslendiği kirli sisteme gerçek kurtuluşunun adresi bu fikriyattır, bu program, inanç ve kararlılıktır. HDP saldırıya devam edecekler çünkü sebebi biz de biliyoruz onlar da biliyor bu iktidarın korkusu büyüktür boyun eğmeyen. HDP bu iktidarın kimyasını bozmuştur. 7 Haziran 2015’te kimyalarını bozdu, sonrasında bütün baskıların adalesi ve seçimlerde aldığı sonuçlarla inançlı yürüyüşünü sürdürdü. En son 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde ağır bir yenilgi tattırarak bu kimyanın odağı olmasını sağlamıştır. İşte suçlar üzerine kurulan iktidar düzenleri, suçluluk ortaklıkları eğer geleceklerinin devamını tehlikede görmeye başlarlarsa, birbirlerine karşı ellerindeki araçları kullanmaya ve birbirleriyle savaşmaya başlarlar. Bu savaşın asıl nedeni de ranttan daha fazla pay almak ve daha da ötesi de var. Her bir suç odağı kendini güvence altına almaya çalışıyor, şimdiden güvenli mevziler yaratmaya çalışıyorlar. Çünkü iktidarın gittiğini görüyorlar.
HER GÜN MÜCADELE
Fakat biz bekleyerek burada oturarak iktidarın sonu geldi diyerek bu sonu beklemeyeceğiz. Sonun gelmesi için her gün her alanda demokrasi özgürlük eve eşitlik mücadelesini en geniş birlikteliklerle sürdürmeliyiz. Halkların, ezilenlerin, dışlananların geleceği gasp edilen gençlerin hayatları talan edilen kadınların kararlı mücadelesini her gün yeniden büyüterek ancak bu sonu getirebiliriz. Demokrasi ittifakı çağrımızın amacı da budur. Biz çağrımızı sadece seçimlere endeksli bir çağrı olarak görmediğimiz defalarca söyledik. Evet, seçimler önemsiz değil hatta hiç değil hatta çok önemli ama her şeyi seçimde halledeceğini düşünerek, bugünün mücadele gereklerini yerine getirmeksizin oturup seyretmek ve boş sözler söylemekle bu düzen değişmez.
DEMOKRASİ KONFERANSI
Herkesin her an ve her alanda yapacağı şeyler vardır. İşte 25 Haziranda gerçekleşen Demokrasi Konferansı. 200’ü aşan kuruluş bir araya gelerek bu konferans gerçekleştirdi. Bu ülkede herkesin partilere bakmadan ve bağlanmadan her şeyi partilere havale etmeden toplumsal mücadeleyi nasıl örebileceklerinin güzel bir örneğimi verdiler. Biz parti olarak bu mücadelenin içindeyiz. Görevimizi kimseye havale etmiyoruz, mücadeleden kaçmıyoruz. Tam tersine mücadelenin her alanında her gün her an var olacağız ama bu mücadeleyi yürütürken de sadece parti teşkilatlarına partinin kurullarına bırakmıyoruz. Görev ve yol sadece partimizin kurlularından oluşmuyor, Dersim’de de canlara söz verdiğimiz gibi yürüyüşümüzün her aşamasında dışlananlarıyla, ezilenleri ile bir araya gelerek karar vereceğiz. Halk buluşmaları gerçekleştireceğiz. Dersim’deki gibi buluşmalar gerçekleştireceğiz programımızı yakında sözcülerimiz kamuoyuna açıklarlar.
KAPATMA DAVASI
Kapatma davasında savunmayı sadece bizim hukuk büromuz sadece bizim avukatlarımız yapmayacak. Çünkü bu dava esasen HDP’ya karşı açılmış bir dava değil. Bu dava Türkiye’de demokrasi mücadelesi, barış, umudun özgürlüğe karşı açılmıştır. Bu sistem ve kirli mafyatik düzenin devamını sağlamak için açılmıştır. Ona karşı mücadeleyi engellemek için açılmış bir davadır. O nedenle diyoruz ki sadece bizim işimiz gibi görmüyoruz bu davayı. O nedenle dün İstanbul’da Türkiye’nin önde gelen hukukçuları ile bir araya gelip konuştu, fikir aldık ve çalışma grupları oluşturduk. Savunmayı da mahkeme salonlarında okumak için yazmayacağız. Bu savunma sadece bir hukuki savunma olmayacak bu savunmayı hukuk yoluyla demokrasi mücadelesinin gelecekte parlat bir belgesi olacak şekilde hazırlayacağız. Şüphesiz bu iddianameyi de çürüteceğiz, o zor iş değil, zaten bu iddianame çürük, çürütmek için uzun uzun uğraşmayacağız. Yapacağımız savunma tarihe karşı, hakların vicdanına yazılmak üzere hazırlanacak bir savunma olacaktır. AYM de hala bütün bu çürüme ve hukuksuzluğu ve hatta hukuk sefalet ve rezalete karşı içi sızlayan hakimler vardır. İşte onların da vicdanlarına korkusuzca sarılabilmenin yolu toplumsal mücadeleye sarılabilmekten geçer.
FİKRİYAT OLARAK YAŞATACAĞIZ
Biz HDP’yi kapattırmayacağız derken mahkemeden kapatma kararı çıkmaz demiyoruz. Biz HDP’yi fikriyat ve teşkilat olarak da yaşatacağız. Ama mahkemenin bu kararı verirken sadece o salonla sınırlı bir karar vermediğini de göstereceğiz. Verdikleri karar uluslararası alanda bir araya geldikleri, demokrat vicdanlı hukukçulara verdikleri hesap da olacaktır. Verecekleri karar bu toplumun vicdanlı büyük çoğunluğuna verecekleri hesap olacaktır. Biz onlara yardımcı olacağız, ondan sonrası kendilerine düşüyor. İktidarın kendisi bu davayı açtırmıştır, iddianameye de HDP2yi şiddetle ilişkilerin güya deliller koymuş. Hangi şiddet? Kurdukları sistemin kendisi baştan aşağı şiddet üretiyor. Asıl şiddet odağı olan bu iktidarın kendisidir.
DENİZ POYRAZ
İzmir il binasında yapılan saldırıda Deniz Poyraz yoldaşımızı katlettiler. Katleden kimdi? Nefret ve Kürt düşmanlığı siyaseti ile ilişkili olan korunan kollanan bir kişiydi. Şiddet arıyorsanız bize değil bize yapılana bakacaksınız, bizim yaptığımız şey bu ülkede barışı savunmaktır. Şiddetin odağı kim? Siirt Pervari’de daha dün bir mülteci katliamı, göçmen katliamı yaşandı. Bunlar aktüel güncel örnek, buraya sayısız örneği sıralayabilirim. Hafta sonu İstanbul’da gerçekleşen Onur Yürüyüşüne polis vahşice saldırdı. Bir gazetecinin boynuna basarak öldürmeye teşebbüs etti. George Floyd örneği hala hafızalardayken bundan bile ürkmeyen pervasız bir şiddet aygıtı ürettiler. Evet, şiddet İşleri Bakanlığı’nın sözcüleri çıkıp da açıkça savundukları şeydir. Yani açıkça tekrar ediyorum, şiddetin odağı iktidarın kendisidir. Bu ülkeyi boğan, nefessiz bırakanların sırtını sıvazlarken, İzmir katliamcısına ‘abicim’ derken, kadınları nefessiz bırakmaya çalışan bu iktidar düzeni şiddetin odağı değil nedir? HDP midir şiddetin odağı. HDP onurun, eşitliğin, özgürlüğün, birlikte yaşamanın adresidir. Sizin şiddetinizi sonlandırmak için her türlü bedeli ödeyerek kararlılıkla mücadele yürüten insanlar topluluğudur HDP. Hakkari’deki sivil ölümlerini mi sayayım? Orman yangınlarını mı sayayım? Bingöl dört gündür yanıyor, yüreğimiz yanıyor. Ülkenin neresinde bir çalı, bir çiçek yanarsa en önce yüreği yanan bizleriz. O ormanları yakanların hangi rant planları için hareket ettiklerini biliyoruz. Binlerce kez de halkın önüne serildi bunlar.
BİR ARADA YÜRÜMEK İSTİYORUZ
HDP işte ormanımızı, doğamızı, derelerimizi, Dersim’in gözelerini, Munzur’u, Hopayı, İkizdere’yi, Şexan’ı, Kanal İstanbul adı altında İstanbul’u talan etmek isteyen bu düzene karşı en kararlı mücadelenin adresidir. Çıkış yolu budur arkadaşlar. Biz Türkiye’de bütün talan politikalarından şiddet gören, zarar gören ve canı yanan insanlarımızın hepsine ve bütün kuruluşlarla bir arada yürümek istiyoruz. Çağrımız parti merkezlerine değildir, parti merkezleri bunu dinler veya dinlemezler, bu onların kendi sorumluluğudur. Sonra da bu sorumluluğu halka nasıl anlatacaklarını onlar düşünecekler. Bizim sorumluluğumuz işte ezilenlere, sömürülenlere, inkar edilenlere karşıdır. Biz onların sorumluluğunu omuzlarımızda, yüreğimizde taşıyoruz. O nedenle çıkış yolu budur. Çıkış yolu temiz vicdanla, inançla, rant için değil temiz vicdanla mücadele edip, bedel ödeyenlerdir.
YENİ YOLLAR AÇACAĞIZ
Siz bu partiyi mi kapatabileceğinizi düşünüyorsunuz? Açıkçası kapatma davası bir korku ve korkaklık davasıdır. Korktukları için açtıkları davadır. Sonuç ne olursa olsun, sonuç mahkeme kararı ne olursa olsun, HDP fikriyatıyla ve halkların ortak mücadelesiyle her gün yeniden bu düzene karşı mücadelesini sürdürecek, eğer hesap seçimse inananın kapatsanız da seçimlerde ülkenin geleceğini belirleyecek gücünü sonu kadar ortaya koymanın yolunu yaratacaktır. O yolu kapatabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Elinizde bir tek toplu iğne kalsa dahi o toplu iğnelerle yeni yollar açacağız. Bu inançla kuracağız arkadaşlar.
İSTEDİKLERİ KADAR DAVA AÇSINLAR
İstedikleri kadar dava açsınlar her türlü oyuna sahneye koysunlar istedikleri kadar yalan söylesinler, bunların miadı doldu. Onlara sonun geldiğini gösterecek şey de hepimizin ortak mücadelesidir. Hepimizin ortak mücadelesine her seferinde yeniden hatırlatmaya çalışıyorlar. AKP’ye oy veren bütün yurttaşlarımız da dahildir. AKP’ye oy veren bütün yurttaşlarımız da dahildir. AKP’ye oy veren yurttaşlarımızın gerçeği görmemeleri mümkün değil. Şu yalana, talana ve sefalete bakarsanız her şeyi açıkça görürsünüz. Her şeyi açıkça görüyorsunuz. Artık bu iktidarın sizin oylarınızla bu düzeni sürdürmesine izin vermeyin. Eğer size korku salacak propaganda yaparlarsa, biz iktidardan gidersek sizin de bütün kazanımlarınız gidecek buna inanmayın.
Siz bu partiyi mi kapatabileceğinizi düşünüyorsunuz? Açıkçası kapatma davası bir korku ve korkaklık davasıdır. Korktukları için açtıkları davadır. Sonuç ne olursa olsun, sonuç mahkeme kararı ne olursa olsun, HDP fikriyatıyla ve halkların ortak mücadelesiyle her gün yeniden bu düzene karşı mücadelesini sürdürecek, eğer hesap seçimse inananın kapatsanız da seçimlerde ülkenin geleceğini belirleyecek gücünü sonu kadar ortaya koymanın yolunu yaratacaktır. O yolu kapatabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Elinizde bir tek toplu iğne kalsa dahi o toplu iğnelerle yeni yollar açacağız. Bu inançla kuracağız arkadaşlar.
BÜYÜK BİRLİKTELİK
Bu büyük birliktelik, geniş demokrasi ve eşit yurttaşlık ittifakı hayata geçsin yürüyüşünü büyütsün, bütün korkular, bütün korku duvarları yerle bir olacaktır. İte gerçek kurtuluş budur. bunun yolu da bizim fikriyatımızda azmimiz, inancımız vicdanımızda ve zerre kir bulaşmamış mücadelemizdedir. Bir araya geleceğiz, iri olacağız, diri olacağız ve bu düzeni mutlaka değiştireceğiz. Bu konuda umutsuzluğa yer yok çoğunluk biziz. Haklı biziz, o nedenle kazanacak olan biziz buna en önce bizler inanmalıyız. Sesimin ulaştığı her yurttaşa söz veriyoruz. Birlikte yürürsek bu talan yalan soygun ve kan düzenine son vereceğiz hepimizin özgür eşit bir gelecekte birlikte yaşamasının yolunu mutlaka açacağız.”