YORUM | M. NEDİM HAZAR
Hasıraltı akrebi, tabiri Anadolu’ya hastır. Sedat Peker’in ifadesiyle 40 yaşının altındaki gençler bilmezler, eskiden yerlere hasır serilirdi. Eski evlerde bol bulunan akrepler hasıraltında rahatlıkla ilerler, hatta uzun süre gizlenip, istedikleri insanı ısırarak zehirleyebilirlerdi.
Sedat Peker’in yol açtığı tsunaminin etkisi biraz kırıldı belki ama tamamen de sona erdiği söylenemez. Peker’in Tayyip Abi’si ile yapacağı anlaşmaya göre devam edecektir. Ülke için en kötü senaryo, anlaşmanın mutlu sonla bitmesi ve Peker’in akılcı bir sönümleme ile kendini sislerin ardına çekmesidir. Aksi senaryoda ise ortalık karışacaktır.
Bu yazının ana konusu, Peker videolarının ülkeyi nereye savuracağı değil şüphesiz.
Ancak (belki bu konuda özel bir çalışma yapmak gerekiyor) Peker’in yoğun sembolizmli videolarına karşı gerek resmi makamlarca, gerekse Peker’in kendi aleminden benzer mesajlar gelmesi gündemi karmakarışık olan bir ülkede, bazı şeyleri ıskalamamıza sebep olabiliyor. Bu sebeple aradan biraz vakit geçince meseleye bütüncül bakma, parçaları birleştirme imkanımız oluyor.
Hatırlayalım…
Sedat Peker aniden çekmeye başladığı videolarda ilk başta Soylu’ya girişiyor gibi dururken ölçülü bir dil kullandığı muhakkaktı. Süslü Sülü, Kaşar Sülü gibi tabirleri henüz kullanıma sokmamıştı.
Peker dahil herkes, böylesi bir durumun Soylu için risk oluşturduğunu ve Peker aleyhine bir şeyler söylemezse, zan altında kalacağını biliyordu.
Nitekim Peker de sonraki kayıtlarında bunu doğruladı.
Soylu’nun kendisine haber yolladığını ve aleyhine demeç vereceği için yanlış anlamamasını rica ettiğini söyledi. Peker bu talebi anlayışla karşılamıştı ancak, Soylu “Pislik mafya” diyerek Peker açısından çizmeyi aşmıştı sanırım. Bunun üzerine meşhur telefon trafiği yaşandığını düşünüyorum ve Özışık kardeşler gibi işgüzarların devreye girmesi bu döneme denk geliyor.
Tarih 13 Mayıs 2021… Ramazan Bayramı’nın birinci günü.
Peker 4. videosuyla gündeme bomba gibi düşüyor.
Bu sefer Soylu’ya karşı çok sert ve acımasız. “Ne demek pislik ya!” diye öfkesini kusuyor ve Silivri Emniyet Müdürü’nün intiharını gündeme getiriyor. Dahası verdiği alt mesajlarda, Süleyman Soylu’nun Erdoğan sonrası için hazırlık yaptığını ve bunun arkasında Bahçeli olduğunu ima eden cümleler kuruyor. Bol miktarda alt metin ve sembolizm eşliğinde yapıyor bunu.
Ertesi gün Peker’in videoları ortalığı sallarken çok enteresan bir şey oluyor.
Bir süre önce Bahçeli’nin özel çabasıyla salınıp özel olarak CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yürüyen başka bir mafya lideri Alaattin Çakıcı bir mektup yayınlıyor.
Çok ilginç olan ise Çakıcı’nın da kötü bir Peker taklidi yapması. Mektubunda Ömer Seyfettin’in Diyet hikayesini anlatan Çakıcı (hikayenin ismini bilmiyor sanırım) klasik hakaret kısmından sonra mektubun yazılma sebebini bence ikinci sayfaya bırakıyor.
Çakıcı’nın bu mektubu (özellikle 2. sayfası) devlet içinde yaşanan ölümüne çatışmanın tezahürü adeta.
Çakıcı mezkur mektubunda o zaman tam kavrayamamış olsak da, Sedat Peker’e kendi diliyle, “sus” diyor. Bakın nasıl:
“Son günlerde Türkiye’nin geçmişine yönelik bazı (Korkut Eken-Ağar vs) oluşumlar deşifre edilmektedir. Bunların hepsi devlet arşivinde mevcuttur. Bugün gündeme getirmek FETÖ’ye, HDP’ye, CHP’ye Davutoğlu ve Babacan‘a ve bazı İYİ Partililerin eline geçmişten kaynaklanan bazı oluşumlarla ilgili silah vermektedir.”
Görüldüğü üzere Çakıcı çok net bir şekilde, “Bu deşifreler iktidarı yıpratmaktadır yapma!” diyor Peker’e. Ancak, hakkaniyetinden de taviz vermeyen bir görüntü çizmek istediği için şöyle tamamlıyor sözünü:
“Devletimiz zamanı geldiği zaman her türlü yasadışı pisliğe bulaşmış olanları layık olduğu yere kapatıp, devlet kurumları içerisinde bu tip insanlarla iş birliği yapanlardan dolayı bağırsaklarını temizleyecektir”
Yani, “Vakti gelince gereken yapılacaktır. Ama şimdi değil!”
Çakıcı aslında olan bitenin Erdoğan’ın da, Bahçeli’nin de bilgisi dahilinde olduğunu da şu sözlerle teyit ediyor:
“Evet AK Parti’nin içerisinde bazı hatalı insanlar olabilir, gelecek seçim süresine kadar herhalde AK Parti Genel Başkanı ve kurmayları beklemektedir. Etrafı çevrilmiş olan Türkiye’nin bel kemiği sayın Devlet Bahçeli de bazı şeyleri seyretmektedir…”
Şurası çok ilginç… Çakıcı hesaplaşma için tarih de veriyor:
“O da (Bahçeli de) 2023 seçimlerini bekliyor.”
Ve Sedat Peker’e sübliminal mesaj:
“İnsan bir şeylerin ortaya dökülmesini istiyorsa sapla sapanı birbirinden ayırmasını bilmeli. Yurt içi ve yurt dışında Türküm, Türkmenim, devlet benim için her şeydir diyenlere şunu hatırlatmak isterim, birileri yanlışın içindeyse Türkiye’nin bekası söz konusu olduğu bu dönemde görevini ifa edenlere söz söylememesi gerekir.”
Açıkça “Sus” diyor Çakıcı. Şu cümle ilginç:
“Kişilerin birbirleri ile özel ilişkileri bile olsa mahremde kalmalı.”
Ancak Soylu’nun birkaç gün sonra çıkacağı TV yayınında “kadın iç çamaşırı” meselesini gündeme getirmesi filmi koparıyor ya da bahane ediliyor ve Peker’i kimse durduramıyor.
Gelelim Peker’in neden Kıbrıs’a gittiği meselesine.
Peker, mektubunda bu konu hakkında da açık ipucu veriyor.
Af ile salınmasa bile 8 ay sonra çıkacağını söyleyen Çakıcı, devam eden mahkemeleri olduğunu söyleyip ekliyor:
“Mahkemelerim var. Hızlandırın… Onursuz dışarıda özgür kalacaksam, adam gibi hapishaneye dönmeyi tercih ederim.”
Anlaşılan o ki, birileri bu davaları hızlandırmış ve sonuçlanmak üzere. Ve başka birileri mahkemelerin Çakıcı aleyhine geliştiğini fısıldayıp, “Arazi ol” demiş. Çakıcı da “adam gibi hapishaneye dönmek” yerine Kıbrıs’a tüymeyi tercih etmiş.
Anlayacağımız, Çakıcı-Peker ikilisi ülke hasırının altından yürüyerek istediklerini ısırabileceklerini birbirlerine ve anlayanlara söylüyorlar kendi üsluplarınca.
Böyleyken böyle…
Kaynak: Tr724