İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya (Human Rights Watch Europe and Central Asia Associate) Direktörü Emma Sinclair Webb, Türkiye’nin hukuksuz adam kaçırmalarına uluslararası kamuoyunun yeterli tepki vermemesine tepki gösterdi. Webb, ”Türkiye, Birleşmiş Milletlerin yasalarını, mekanizmasını ve uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayıyor ve insan kaçırıyor. Yasal ve yargı sisteminin zayıf olduğu, hukukun iyi işlemediği ülkelerde bu işler daha kolay yapılıyor. Buna en tipik örnek olarak, yakın zamanda Kenya’dan kaçırılan (Selahattin Gülen) olayı var. Aynı şekilde Kırgızistan’da (Orhan İnandı) kaçırma olayını da gösterebiliriz” dedi.
Avustralya’nın ABC NEWS kanalı, MİT’in girişimiyle Kırgızistan’da kaçırılan Orhan İnandı başta olmak üzere Kenya, Kosova ve diğer ülkelerden kaçırılan Hizmet Hareketi mensuplarıyla ilgili operasyonlara geniş yer ayırdı. ABC NEWS’e konuk olan Emma Sinclair Webb, Türkiye’nin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)’in şimdiye kadar 100’e yakın kişiyi 17 farklı ülkeden kaçırdığına dikkat çekti. Bu operasyonların bazı yerel yöneticilerle iş birliği yapılarak yapıldığını vurguladı.
Sinclair Webb, ABC News Avustralya’dan Beverley O’Connor’ın sorularını şu cevapları verdi:
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre, Türkiye İstihbarat Teşkilatı, son 3-4 yıl içinde Gülen Hareketi’ne yakınlığıyla bilinen 17 farklı ülkeden illegal yollarla eğitimciler kaçırdı. Erdoğan bu kampanyayı nasıl başlattı?
2016’da yapılan başarısız darbe girişiminden sonra başladı. Türk Hükümeti, Sünni Din Âlimi Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen insanları, bu darbe girişimi sebebiyle suçladı. Gülen ve takipçileri, uluslararası bir hareket. Dünyanın her tarafında okul açıyor, eğitimle uğraşıyorlar. Aynı zamanda Türkiye’de de aktif faaliyetlerde bulunuyorlardı. Bu darbe girişiminden sonra, içerde adeta yok edildiler ve sosyal her türlü bağlarını koparma çalışmaları devam ediyor. Erdoğan hükümeti bunu bir fırsata çevirerek, Gülen Cemaati ile yakınlığı olan on binlerce kişiyi tutukladı. Yüzbinlerce insanı soruşturmadan geçirdi ve bunların yargılanmaları hâlen devam ediyor. Hükümet, bu grubu “terörist” ilan etti. Ve bunları “terör” suçlarıyla ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Daha sonra Türk Hükümeti, dünyanın çeşitli ülkelerinden Gülen’e yakın olan insanlara yönelik operasyonlar düzenledi. Kaçırarak ülkeye getirdikleri insanlar; eğitimci, öğretmen, iş adamları. Hükümet bunu büyük bir reklam kampanyasına çevirdi.
Şimdiye kadar kaç kişi anlattığınız şekilde Türkiye’ye getirildi? Ülkeye getirilince neler yapılıyor ne yapıyorlar?
Evet, 100’e yakın kişi, illegal bir şekilde ve yasalara aykırı şekilde Türkiye’ye getirildi. Yasaları çiğneyerek getirdikleri kişileri, dünyanın farklı ülkelerinde ya sokaktan kaçırıyorlar ya da o ülkenin bazı yetkilileriyle değişik şekilde anlaşarak ve iş birliği yaparak bu kaçırma olaylarını gerçekleştiriyorlar. Ne yazık ki; bunu yaparken de yerel mahkemelerin kararlarını ve yasalarını, bypass ediyorlar. Demek istediğim, tüm bunlar legal yollarla yapılmıyor.
Demek ki bazı ülkeler buna göz yumuyorlar veya yapılanların bir parçası olarak bunu gerçekleştiriyorlar?
Evet, yasal ve yargı sisteminin zayıf olduğu, hukukun iyi işlemediği ülkelerde bu işler daha kolay yapılıyor. En tipik örnek olarak, bunu yakın zamanda Kenya’daki (Selahattin Gülen)’in kaçırma olayında görüyoruz. Yeni olay Kırgızistan’da (Orhan İnandı). Bu olay da benzerlikler taşıyor. Kaçırılan şahsın Türk Büyükelçiliği’nde olduğu belirtiliyor. Hergün büyükelçiliğin kapısında protestolar gerçekleştiriliyor. Kırgızistan’daki kaçırma (Orhan İnandı) olayında, Kırgızistan Hükümeti’nin ne kadar işin içinde olduğunu bilmiyoruz. Ama Türkiye, bu ülkenin yasalarını çiğneyip, hiçe sayarak bu operasyonları gerçekleştiriyor. Size daha farklı bir örnek vereyim: Kosova’da 6 kişinin kaçırılması hadisesi. Bunlar, Gülen Hareketi ile yakınlığı olan ve o okullarda öğretmenlik yapan eğitimciler. Bu kişileri kaçırıp Türkiye’ye getirdiler. Sonra, Kosova İçişleri Bakanı, bu kaçırılma olayından habersiz olduğunu söyledi.
TÜRK BAYRAĞI RESİMLERİYLE TEŞHİR EDİLİYORLAR
Peki, bu insanlar kaçırılıp Türkiye’ye getirilince başlarına neler geliyor?
Bunlar burada cezaevlerine atılıyorlar. Sonra “terörist” suçlamasıyla yargılanıyorlar. Erdoğan Hükümeti, Gülen Hareketi’ni “terörist” organizasyon olarak suçluyor. Maalesef, bazılarıyla ilgili ise bilgi ve haber alamıyoruz. Başlarına ne geliyor diye bir bilgi de edinemiyoruz. İşkence yapıldığını öğreniyoruz. Maalesef bunu içeri atılıp, daha sonra cezaevlerinden çıkanların ifadelerinden öğreniyoruz. Genelde asıl problem, içerde ne yaşadıklarını öğrenemiyoruz. Türkiye bunları yaparken, Birleşmiş Milletlerin yasalarını ve uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayıyor ve çiğniyor.
Bu operasyonlara uluslararası camiadan neredeyse hiç tepki gelmiyor. Bu endişe verici bir durum değil mi?
Evet, maalesef neredeyse uluslararası camiadan hiçbir tepki yok. Bütün bunlarda özellikle çarpıcı olan, Türk yetkililerin bu adamları Türkiye’ye geri getirirken, bu operasyonlarla büyük övünç duymalarıdır. Bu yüzden halka sunulan Türk bayrakları önünde kelepçeli erkeklerin fotoğraflarını sık sık görüyoruz. Kamuoyuna ‘bunları başarıyla yakaladık’ diyorlar. Ne yazık ki, yasayı çiğnemekten veya bunlara karışmaktan hiç söz edilmiyor. Ve bazı durumlarda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek komiserliği (UNHCR) ve BM mekanizmaları devre dışı bırakılıyor. Ayrıca insanların yaşadığı, oturum sahibi olduğu veya vatandaşı olduğu gerçeğine saygı duyulmadan bunlar yapılıyor. Dolayısıyla, evet, uluslararası toplumdan sessiz yapılıyor. Ve Türk yetkililer, istihbarat servisinin, gösteri tarzında bu kaçırma ve sözde Gülencilerin iadesini gerçekleştirmedeki başarılarıyla övünme arsızlığını gösteriyorlar. Bütün bu yasal olmayan uygulamalar, İstihbarat Teşkilatı kullanılarak yapılıyor.