Pandemi gölgesinde eğitim-öğretime adım atan 1 ve 2’nci sınıflar neredeyse hiç okul yüzü görmedi. Bazı çocuklar okuma yazma bile öğrenemedi.
PANDEMİNİN ülke genelinde görüldüğü tarihten bu yana gerek uzaktan gerek yüz yüze devam eden eğitim-öğretimden en çok etkilenenlerden biri şüphesiz ilkokul öğrencileri oldu. Okula ilk kez ayak basacak olan yüz binlerce öğrenci, pandeminin gölgesinde okuma-yazma bile öğrenemedi. Birçoğu ise tablet veya bilgisayarı olmaması sebebiyle derslere telefonla girdi, giremeyen de çoktu. MEB, süreç boyunca ‘uzaktan eğitimdeki başarısıyla’ övünse de ülke genelinde 4 milyonu aşkın çocuk eğitim-öğretimden uzak kaldı. Adeta ‘kayıp nesil’ olan çocukların velileriyle, eğitimcilerle ve psikologlarla pandemi dönemi ve sonrasını konuştuk.
ETKİLERİ YAŞAM BOYU SÜREBİLİR
Uzman Psikolog Sevi Gizem Zeybek okula başlangıç döneminin çocukların dış dünyaya açıldıkları ve sosyalleşmeyle tanıştıkları bir dönem olduğunu kaydetti ve normalleşme döneminde bekleyen olası tehlikeleri şöyle anlattı: “Okulla birlikte çocuklar yeni bir benlik oluşturmaya adım atarlar. Olası tahminlerimiz şöyle ki, çocuklarda duygu durum bozuklukları olabilir, özellikle sosyal kaygı oluşabilir. Bu dönemde çocukların okul ortamında uygun uyaranlarla beslenmesi tüm akademik yaşamları boyunca yararlanabilecekleri temel alt yapıyı oluşturmaktadır. Pandemi sebebiyle bu kritik gelişimsel döneminin değerlendirilememiş olması akademik başarıda yaşam boyu sürecek olası bir düşüşe veya zorluğa sebep olabilir.” Uzaktan eğitim sürecinde artan bilgisayar bağımlılığına da değinen Zeybek, okullar açılıp çocuklar arkadaşlarıyla buluşabildiklerinde bu durumun azalacağını söyledi. Zeybek, ebeveynlere şu tavsiyeleri verdi: “Ebeveynler olarak öncelik vermemiz gereken şey çocukların sosyalleşmesi, oyun oynaması, kendi yaşıtları içinde kendini var edebilmeyi sağlaması. Buna ulaşmayan çocuklarda teknoloji bağımlılığı kalıcı hale gelebilir.”
Eğitim Sen 4 No’lu Şube Başkanı Yurttaş Yıldırım, normalleşme döneminde öğrencilerin yaşadığı akademik, sosyal, psikolojik ve fiziksel kayıplar ile öğrenme ve beceri kayıplarının telafisine yönelik bir programın hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Yıldırım, MEB’in ‘telafide ben de varım’ programının da yetersizliğine dikkat çekerek şöyle konuştu: “Alanın özneleri olan öğretmen, öğrenciler ve veliler yok sayıldı. Onların görüşü alınmadan hazırlanan program gerçeklikten uzak ve soyut bir zihin jimnastiği olarak kalmaya mahkûmdur.”
SURİYELİ ÖĞRENCİLER DERSLERE HİÇ GİREMİYOR
İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki bir ilkokul öğretmeni ise, Suriyeli öğrenciler başta olmak üzere ekonomik anlamda dezavantajlı olan çocukların derslere hiç girmediğini belirtti. Öğretmen çocukların okuma-yazma bir yana birçok aktiviteden uzak kaldığını kaydetti. Batman’ın Beşiri ilçesine bağlı Yakacık Köyü’nde yaşayan Erkan Kangül’ün birinci sınıfı bitiren çocuğunun sıkıntılarını şöyle anlattı: “Uzaktan eğitimde bize bir destek verilmedi. İnternetimiz, bilgisayarımız, tabletimiz yoktu. Çocuklarımız okuma yazmayı bile bilmiyorlar. Sadece birkaç harfi biliyorlar, o harfleri de birleştiremiyorlar. Yirmi tane harfi ya tanırlar ya tanımazlar.”
Veli Zeynep Atalay Özaydın da birinci sınıfa giden oğlunun tablet ve telefon bağımlısı olduğunu kaydetti. Pandemi sürecini karmaşayla geçirdiklerini dile getiren Özaydın, “Oğlum biraz iyi gitti, okuma yazmayı da öğrendi. Şimdi sürekli evdeyiz, tablet ve telefon bağımlılığı başladı. Her boş bulunduğunda tablete sarılır oldu” dedi. Burak Barkınay, çocuklarının öğretimden olmasa bile eğitimden hayli uzak kaldığının altını çizdi. Temel dersleri evde öğrettiklerini söyleyen Barkınay, sıkıntılarını şu sözlerle anlattı: “Eğitimleri yarıda kaldı. Çocukların hepsi asosyal oldu şu anda. Ama MEB sadece EBA TV’den bahsediyor. MEB zannediyor ki görevi ikiyle ikiyi toplamayı öğretmek. Ama eğitim bir bütün.” Eda Özge Dinçman da çocukların karakterinde ciddi değişiklikler meydana geldiğine dikkat çekti. Dinçman, dikkat dağınıklıklarının da meydana geldiğini belirtti ve ekledi: “Çocuğum hiç okuma yazma bilmeden 1’e başladı ama sınıfında daha önceden bu eğitimi almış ve öğrenmiş çocuklar vardı. Çocuğum okumayı, yazmayı, matematiği her şeyi öğrendi ama çok yorgun bir çocuk gözlemliyorum.”
KAYNAK: BİRGÜN / Meral DANYILDIZ