HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON
ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz Cuma günü bir başkanlık bildirisi yayınlayarak tüm hükümet dairelerinde yolsuzlukla mücadelenin yoğunlaştırılması, yolsuzluğa karışanların hesap vermesinin sağlanması için rapor hazırlanması talimatını verdi.
Beyaz Saray’a bağlı Ulusal Güvenlik Konseyi bu talimat çerçevesinde kapsamlı bir rapor hazırlayacak.
Başkan Joe Biden imzaladığı bildiriye dair bir açıklama yaparak “yolsuzluk ulusal güvenliğimize yönelik bir tehdittir, yolsuzluk demokrasinin kendisini tehdit ediyor” dedi.
ABD basınına bilgi veren bir Beyaz Saray yetkilisi ise Biden döneminde CIA’in de yolsuzlukla mücadele kapsamında aktif olarak çalışacağını anlattı.
Biden’ın yayınladığı talimat hayli kapsamlı.
Mesela “otokratik ve kleptokratik hükümetlere karşı BM, G7 ve benzeri kurumlar aracılığıyla ortaklaşa çalışılması” talimatı verildi.
Hatırlanacağı gibi Biden seçim kampanyası sırasında Foreign Policy için bir makale kaleme alıp “küresel mali sisteme şeffaflık getirmek, yasadışı vergi cennetlerinin peşinden gitmek, çalınan varlıkları geri getirmek ve halkından çalan liderlerin isimsiz paravan şirketlerin arkasında gizlenmelerini zorlaştırmak için uluslararası alandaki çabalara liderlik etme” sözü vermişti.
Bu arada şu hatırlatmayı da yapalım; Biden yönetiminin yolsuzlukla mücadele söylemi lafta kalmıyor. Birkaç gün önce bir grup Bulgar yetkili, işadamı ve bunlarla bağlantılı kurumlara yaptırım kararı açıkladı.
Başkan Yardımcısı Kamala Harris bugünlerde Orta Amerika ülkelerinde ve gündeminin ilk sırasında yolsuzlukla mücadele var. Aynı şekilde Dışişleri Bakanı Antony Blinken de geçen hafta bu bölgedeydi ve temaslarında yolsuzlukla mücadele öne çıkmıştı.
Kısacası Biden seçim vaatlerini sıkı takip ediyor.
“Peki bundan Türkiye’ye, Türk okuyucusuna ne?” diyenler olabilir.
Dünyayı okuyan, uluslararası dengeleri görebilen birisi böyle bir soru sormaz ama Erdoğan rejimi tüm Türkiye’yi kontrolü altındaki medya ile zehirlediği için belki realiteden uzak kalmış olabilirsiniz.
Fazla dallanıp budaklandırmadan, moda tabirle ‘Bilal’e anlatır gibi’ anlatayım.
Öncelikle şunu unutmayın; Reza Zarrab hala ABD’nin elinde ve işbirliği yapıyor. ABD’li güvenlik ve yargı makamlarıyla işbirliği yapan tek kişinin o olmadığını tahmin edebilirsiniz.
Suriye’de yakalanan IŞİD’lilerin ifade ve sorgu tutanakları da ellerinde.
Yüzlerce IŞİD’li ile yapılmış röportajlardan derlenmiş raporlar açık kaynaklarda bile var. Yani bugünlerde suç örgütü lideri Sedat Peker’in anlattıklarını ABD’li makamlar zaten biliyor.
Hatta bir hatırlatma daha yapalım; bırakın Biden ya da Trump dönemini, Obama döneminde bile bu konu biliniyordu. Mesela Erdoğan ile Obama arasındaki meşhur 16 Mayıs 2013 tarihli Kırmızı Oda görüşmesinde yaşananlar ABD medyasında günlerce konuşulmuştu.
Pulitzer Ödüllü gazeteci Seymour Hersh tarafından Beyaz Saray kaynaklarına dayandırılarak yazılan haberde, Erdoğan ile Obama arasında geçen gergin görüşmenin sonunda Obama’nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı işaret ederek “Suriye’deki radikallerle neler yaptığınızı biliyoruz” dediği yer almıştı.
BİDEN ERDOĞAN’I NASIL BİLİYOR?
Aslında bu yazıda 14 Haziran’da yapılacak Joe Biden Tayyip Erdoğan görüşmesi öncesi Washington’un havasını anlatmak ve görüşmeden çıkabilecek sonuçları analiz etmek istiyordum.
Ama suç örgütü lideri Sedat Peker gündemi esir aldı ve videolarıyla, sosyal medya mesajlarıyla yakıp yıkıyor. Normal şartlarda geçtiğimiz Pazar günü yapacağı videoda kendi tabiriyle ‘Tayyip Abi’siyle helalleşecekti.
Ancak Joe Biden ile yapacağı görüşme nedeniyle bu videoları ‘öteledi’. Bazı çevreler bu durumu Erdoğan ile Peker arasında bir anlaşma işareti olarak yorumladı ama ben bu yorumlara katılmıyorum.
Ne Peker o kadar saf, ne de Erdoğan o kadar umutsuz.
Bu arada Ankara kulislerinde konuşulanlara göre Erdoğan, Peker’e “Tamam sus, bir yargı reformu, af paketi üzerinde çalışıyoruz, çözeceğiz senin meseleyi” mesajı yollamış ama bunun oyalama taktiği olabileceğini de gözardı etmemek lazım.
Peker’in son videosunda sık sık “Beni öldürmeden susturamazsınız” mesajı vermesi de MİT’in Peker’i ortadan kaldırmak için taşeron örgütlere gittiği kulisini teyit ediyor.
Hatta Peker’in son olarak bulunduğu iddia edilen Birleşik Arap Emirlikleri’nde güçlü olan Rus ve İran istihbaratından yardım istendiği de kulislere düşen detaylardan.
Biden-Erdoğan gündemine dönersek.
Peker, bu görüşme sonrasına kadar ‘Tayyip Abi’sine avans vererek bir nevi jest yaptı ama Biden yönetiminin Peker’in anlatacaklarına ihtiyacı yok. Tabii ki Peker’in özellikle uyuşturucu ve silah ticaretine dair anlatımlarını yakından takip ediyorlar.
Sonuçta FBI ve DEA’nın hem Türkiye ofisleri var hem de ABD’den yakın takip ediyorlar. Girişte bahsettiğim başkanlık talimatı nedeniyle CIA radarına bile yakalandıklarını söyleyebilirim.
Dahası Peker’in son videoda bahsettiği Paramount Otel’e Saray destekli çökme hadisesinin bir ayağı doğrudan ABD’yi ilgilendiriyor. Çünkü otelin sahibinin kızı Yasemin Uras ABD vatandaşı ve Zanka TV’de çok çarpıcı şeyler anlattı.
Her şey bir yana FBI ile yakın çalıştıklarını da söyledi.
Yani demem o ki; Erdoğan ve yakın halkasının karıştığı işler her yerden ABD’nin radarına takılıyor. ABD, Zarrab sayesinde Erdoğan ve çevresinin karıştığı yolsuzlukları birinci elden öğrenmişti, Peker’in anlatımlarıyla silah ve uyuşturucunun detaylarını da içeriden birinin anlatımıyla teyit etmiş oldu.
Ayrıca Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan “Biden Erdoğan’ı çok iyi tanıyor” sözleriyle “kafa yapısı ve icraatlarını biliyor” demeye getirdi. Gerçekten de Biden siyasi kariyeri nedeniyle Erdoğan’ı çok iyi tanıyor. Hatta Zarrab ABD’de itirafçı olduktan sonra Tayyip Erdoğan, Emine Erdoğan’ı Biden’ın eşi Jill Biden’e yollayıp “Zarrap iyi çocuktur, bize geri verin” dedirtmişti.
ABD yargısının konusu olan bir meselede başkandan yardım istenmesi Biden çifti için unutulmaz bir deneyim olmuştur.
Yani Biden’ler Erdoğan’ları gerçekten iyi tanıyor.
GÖRÜŞMEDE NE OLABİLİR?
Malum olduğu üzere Erdoğan, Joe Biden ile görüşebilmek için elinden geleni ardına koymadı. Mücahit Arslan gibi kara kutularını ABD’ye yolladı, kesenin ağzını sonuna kadar açtı, lobi şirketleri tuttu, işadamlarını devreye soktu ancak şu ana kadar başarılı olamadı.
Biden ile Erdoğan arasındaki ilk temas 23 Nisan’da telefon görüşmesi şeklinde gerçekleşti. Onda da Biden, Ermeni Soykırımını tanıma kararını tebliğ etti.
Yani NATO zirvesi çerçevesindeki görüşme gerçekten de kritik ve önemli.
ABD tarafının görüşmeden ne beklediğine dair işareti Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan Pazartesi günü Beyaz Saray’da kameraların karşısına geçip verdi.
Lafı eğip bükmeden doğrudan insan hakları dahil geniş bir yelpazede konuşacaklarını anlattı. S-400 başta olmak üzere gündemde olan diğer konularda ise Türkiye’nin atacağı adımlara bakacaklar.
Yeri gelmişken söyleyelim; Türkiye tarafı S-400’lerden ‘kurtulma’ senaryoları sunup duruyor. Hiç kullanılmaması ya da Rus uzmanların geri gönderilmesi gibi opsiyonların yanına ‘füzelerin İncirlik Üssü’ne yerleştirilmesi’ gibi öneriler de geldi.
Ancak ABD tarafının “S-400’ler Türkiye topraklarında olamaz” tavrı net. Zira bu konuda Kongre’den geçmiş yasa var. Bakalım Erdoğan bu görüşmede şapkadan ne tür bir tavşan çıkartabilecek.
Özetlemek gerekirse ABD tarafı Erdoğan ile çalışmak istiyor ama bunu Trump döneminde olduğu gibi kuralsız, kaidesiz yapmak istemiyor. Ayrıca Biden yönetimi Erdoğan rejiminin ne kadar kırılgan ve çaresiz olduğunu da görüyor.
Ekonominin çökük olduğunu, iktidarın kırılgan olduğunu bilen Biden yönetimi Ermeni Soykırımı kararına bile tepki koyamayan Erdoğan’ın fazlaca seçeneği olmadığının farkında.
ERDOĞAN İÇİN ‘BİR FOTOĞRAF’ YETECEK
Peki Türkiye ve Erdoğan cephesinde ne bekleniyor?
Aslında Erdoğan’ın beklentisi çok değil; kameralar önünde alınmış iki çift pozitif söz ve gülen yüzlü bir fotoğraf.
Erdoğan elindeki propaganda aygıtları aracılığıyla bu görüşmeyi abartabildiği kadar abartacak, buradan yeni bir meşruiyet söylemi çıkarmaya çalışacak.
İçeride, ikili görüşmede kıyamet kopsa bile Erdoğan kendi kitlesine başarı hikayesi yazacak. Uzun zamandır yaptığı gibi ABD’ye ‘yüksek stratejik önem’ vurgusu yapacak ve ‘istediğiniz her şeyi yapmaya hazırız’ mesajı verecek.
Bir başka ifadeyle Cüneyt Zapsu ile özdeşleşen “sifonu çekmeyin” denklemine dönüşün yolları aranacak.
Sonuç olarak, Erdoğan’ın büyük umutlar bağladığı ‘reset’ (sıfırlama) pek mümkün gözükmüyor.
Kaynak: Tr724