Ali Babacan, Ankara’da partisinin 1. Olağan Şereflikoçhisar İlçe Kongresi’nde konuştu. Babacan’ın gündeminde ekonomi ve partisinin 90 ve 360 günlük eylem planı vardı. Babacan şu ifadeleri kullandı:
“HEP BERABER ZENGİNLEŞECEĞİZ”
Ülke ekonomisinin nasıl batık durumda olduğunu görmekten acizler. Sayın Erdoğan hiç merak etmesin. Dedi ya, ‘Açları doyurun’ diye… Doyuracağız, hiç merak etmesin. DEVA iktidarı inşallah açlık utancını, mutlak yoksulluk utancını temizleyecek. Hep beraber zenginleşeceğiz.
“BÜTÇEYİ MUHALEFET Mİ YÖNETİYOR?”
Muhalefete söyleniyor. Muhalefet bu memleketin bütçesini mi yönetiyor? Muhalefetin elinde vergi gelirleri mi var? Devlet, yaktığımız elektrikten, içtiğimiz sudan vergi alıyor. Biz mutlak yoksulluğu sıfırlamıştık. Dünya Bankası’nın raporlarında yıldız bir ülke olarak gösteriliyorduk. Son 3-4 yıldır yeniden mutlak yoksulluk başladı. 50’nin üzerinde vilayete gittim, çöplerden yiyecek artıklarını toplayıp onu çocuklarına götüren yüzlerce insanlar gördüm.
“DARI AMBARINDA AÇ GEZEN TAVUK MİSALİ”
Kendi insanımız birikimini yastık altında tutarken, yatırımcılarımız başka ülkelerde istihdam sağlarken, dünya piyasaları para içinde yüzerken ülkemizin açlığa mahkûm edilmesine göz yumamayız. Bu memlekete darı ambarında aç gezen tavuk misali varlık içinde yokluk çektiriyorlar. Çevresindeki üç beş kişi zenginleşince ekonominin iyi gittiğini zanneden Sayın Erdoğan bu felaket tablonun ressamı. Altında onun imzası var. Devletin görevi, bir vatandaş açsa onu gidip bulmak ve eksiğini gidermektir. ‘Bu ülkede aç bir vatandaş yoktur’ desin de görelim. Cumhurbaşkanı olduğu ülkede ‘İnsanlar neden aç?’ diye sormak aklından geçmiyor. ‘Bu ülkenin zengin kaynaklarını nerelere harcadık, nasıl çarçur ettik, nasıl har vurup harman savurduk ki ülke bu hale düştü’ diye özeleştiri yapmaları lazım.
“HÜKÜMETİN GÖZÜ RANTLA KÖR OLMUŞ”
2018’deki sulama bütçesi yaklaşık 6 milyar TL. 2019’da bunu 3 milyara düşürüyorlar, 2020’de de. Türkiye’de tüm tarım arazilerinin suya ulaşması için gereken yatırım miktarı 22 milyar dolar. ‘İnadına Kanal İstanbul yapacağım’ diyor. Kanal İstanbul’un maliyet tahminleri en az 20 milyardan başlıyor, 60 milyar dolara kadar… Kanal İstanbul’a harcayacağınız parayı tarımsal sulama yatırımlarına harcayın. 3-4 yılda suyla buluşmamış bir karış toprağımız kalmaz. Bırakın kendi kendimize yeterli olmayı, üretip başka ülkelere ihraç eden, başka ülkeleri gıda konusunda kendine bağlı kılan bir ülke olabiliriz. Sulama yatırımlarını basınçlı ve kapalı sisteme döndürmemiz gerekiyor. Hükûmetin gözü maalesef gayrimenkul, inşaat, beton, rantla kör olmuş durumda. Bakıyorlar, görmüyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendisi değil miydi ‘İstanbul’a ihanet ettik’ diyen? Gelin bu ihanetten vazgeçin. İstanbul’a da harcanan paraya da yazık. Orada büyük rant var. Emsal değişiklikleri var. O kanalın nereden nasıl geçeceği çok önceden belli. Araziler zaten paylaştırılmış, boş arazi kapatılmış. Üzerinden bir imar planı yapıyorlar, birden arsa haline geliyor. Sayın Erdoğan, ‘Toprağı vatan yapan şehitlerdir’ dedi. Doğru. Sonra bir benzetme yaptı, ‘Arazi arsa olunca kıymetleniyor ya, onun gibi bir şey’ dedi. Kafa nerelerde ya? Vatandan, şehitten bahsediyorsun. Hemen cümlenin geri kalan kısmında araziden, arsadan bahsediyorsun.
“DİNLEMİYORUK, YAPIP GEÇİYORDUK”
Faiz yüzde 19’sa, bu faiz inmiyorsa bunun sebebi Sayın Erdoğan’dır. Başkası değildir. Çok istiyordu. Al işte, yetki elinde. Niye indirmiyorsun? Tezin doğruysa, faizi indir enflasyon da düşsün. Niye yapmıyorsun? Bilmiyor. Sorun şu ki, bilmediğini de bilmiyor. ‘Biliyorum’ zannediyor. Bir kişinin hatasını 84 milyon ödemek zorunda değil. Merkez Bankası’na karıştırtmıyorduk. ‘Kusura bakmayın, talimatla çalışan bir kurum değildir’ diyorduk. Bu ülkede enflasyon böyle düştü. 34 yıl boyunca enflasyon iki, üç hane oldu. İki senede enflasyonu tek haneye düşürdük. Paradan altı sıfırı attık. İnanın, çoğu gelişmeleri basından takip ediyordu. Öyle haberleri oluyordu. Dinlemiyorduk, yapıp geçiyorduk. Çünkü bilmeyenin müdahalesi çok tehlikeli.
KABİLE DEVLETİ OLUŞTURMAK
‘Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ diyor. Hiçbir kanunda ‘kabine’ ifadesi yok. Böyle bir yönetime, arkadaşının akrabasını atamak, akrabanın akrabasını atamak, tanıdığın tanıdığını göreve getirmeye kabine ile yönetmek değil, bir kabile devleti oluşturmak denir. Pandemi başladığında Merkez Bankası’nın döviz rezervleri sıfırlanmıştı. 46 milyarlık yedek akçe zaten sıfırlanmıştı. Varlık Fonu’nun 65 milyar lira ve 1 milyar 250 milyon avro borcu var. Bu kadar kötü mü yönetilir? Hazine’nin borcunu ikiye katladılar. 2018’de 970 milyar TL’ydi, şu an 2 trilyon TL. Eski parayla 2 kentilyon. Kentilyon demek 18 sıfır demek… Bu kadar batırmış durumdalar. Yani kasten yapsan, Allah korusun bir düşman bir ülkeye ekonomik açıdan bu kadar zarar verir.