HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hiçbir ABD başkanından çekmediğini, 46. Başkan Joe Biden’dan çekti. Ankara, şimdi yoğun bir diplomasi ile oluşturulan 14 Haziran Brüksel görüşmesinden olumlu sonuçlar devşirmeye hazırlanıyor.
Donald Trump ABD’nin 45. Başkanı seçildiğinde her şey tereyağından kıl çeker gibi sorunsuz ilerlemişti. Erdoğan ile Trump arasındaki ilişki eski genelkurmay başkanlarından Doğan Güreş ile dönemin başbakanı Tansu Çiller arasındaki ilişki gibiydi. Trump söylüyor, Erdoğan “şak diye yapıyor”du.
Hele Barack Obama döneminin ilk zamanları tadından yenmezdi. Obama, başkan seçildikten sonra ilk yurt dışı gezisini Ortadoğu’ya yapmış, Mısır ve Türkiye’yi ziyaret etmişti. Bununla da yetinmeyip TBMM’de milletvekillerine hitap etmişti. 6 Nisan 2009’daki konuşmasında Türkiye’nin önemini anlatırken söylediği, “Burası Doğu ve Batının bölündüğü yer değil, ikisinin bir araya geldiği yer” ifadelerinin milletvekilleri tarafından ayakta alkışlanması hatırlamaya değer bir görüntü idi.
Onun öncesindeki tablo ise hiç unutulmadı. Her şeyde denklik arayan ve diplomasinin ince detaylarına önem vermesi ile bilinen ABD dış politikacıları bir ilki gerçekleştirmişti. Erdoğan, daha başbakan olup olmayacağı bile belli değil gibi göründüğü bir dönemde Başkan George W. Bush tarafından AK Parti Genel Başkanı sıfatı ile ağırlanmıştı. 10 Aralık 2002’deki bu kabul ABD tarihine geçmişti.
Geçmişte çok dolaşıp durduğumun farkındayım. Bağışlayın ne olur. Bugün yaşanan tabloyu anlayabilmek için dünün hatırlanması gerektiğine inanıyorum. Joe Biden 20 Ocak 2021’de görevi devir aldıktan sonra aylarca Ankara bir telefon bekledi. Bu telefon için araya kimler sokulmadı ki… Şimdi bir de bu detaya girip yine sizi dünle meşgul etmeyelim.
Nihayet o beklenen telefon 23 Nisan’da geldi. Biden, Erdoğan ile telefonda görüştü. Ne var ki “Bu telefon gelmese daha iyiydi” denilecek türden idi. Ankara “ikili ve bölgesel konular ele alındı” açıklaması yaparken Beyaz Saray’dan görüşmenin içeriği ile ilgili yapılan açıklama zehir zemberekti. Biden, Erdoğan’a 24 Nisan’da Ermeni soykırımını tanıyacağını söylemişti.
UMUTLAR 14 HAZİRAN BRÜKSEL ZİRVESİNE BAĞLANDI
14 Haziran’da Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesinde Biden’ın Erdoğan ile ikili görüşme yapacağının Beyaz Saray tarafından açıklandığında Ankara derin bir nefes aldı.
Türk Dışişleri, görüşmenin olumlu geçeceğine inanıyor. Dahası bunun için yoğun çabalıyor. Sadece Dışişleri değil, Beştepe’den yayılmak istenen hava ile her şeyin yolunda gittiği mesajı verilmeye çalışıyor.
Washington tarafında her şeyin ekonomi çerçevesinde döndüğüne inanıldığı için ilk “hediye” ABD’li Cargill şirketini memnun etmeye yönelik sunuldu. Türkiye ürünlerde nişasta bazlı şeker kotasını yüzde 100 artırarak yüzde 2.5’tan yüzde 5’e yükseltti.
Uzun zamandır Batı’ya karşı Rusya ile flörtte görüntüsü veren Erdoğan yönetimi, bu kez farklı bir adım attı. Moskova’ya “Sen biraz bekle” demekten öte çıkışlar yaptı. S-400’ler konusundaki gelişmeyi Batı kamuoyunda yanlış anlaşılmaya müsait bir açıklama ile sundu. S-400 uzmanlarının Türkiye’den ayrıldığını duyurdu. Moskova, kendisini refüze edilmiş duruma iten bu açıklamaya karşı bir açıklama ile topu karşı tarafa gönderdi. Kremlin Sözcüsü Dimitriy Peskov, haberi yalanladı ve teknik heyetin işini planlandığı gibi bitirip Türkiye’den ayrıldığını ilan etti.
Ankara’nın Rusya’yı kızdıracak adımları bununla da kalmadı. Ukrayna’ya 24 adet SİHA satmaya kalkarak Moskova’ya dirsek gösterdi. Dahası, Erdoğan kendisini Kırım Platformunun fahri başkanı gibi gösterdi. Kırım konusunu toprak bütünlüğüne karşı saldırı sayan Kremlin, bu konuda atılan adımı not ettiğini duyurdu. Dahası, “Biz de Türkiye’nin çözüme kavuşmamış ırk ve mezhep konuları ile ilgileneceğiz” anlamına gelecek açıklamalar yaptı.
Türkiye, karşı tarafı rahatsız etmemek için “Doğu Akdeniz”, “Mavi Vatan”, “bölgedeki petrol yatakları” sözlerini kullanmayalı aylar oldu.
ABD TARAFI SON DAKİKAYA KADAR PRES YAPMAYI SÜRDÜRÜYOR
ABD tarafı ise görüşmeyi pek ciddiye almıyor. Öyle ki, Başkan Biden, NATO zirvesi çerçevesinde yapacağı Avrupa ziyaretini geniş şekilde anlattığı The Washington Post makalesinde NATO, Avrupa Birliği, Birleşik Krallık ve Rusya liderleriyle yapacağı görüşmelerin önemine vurgu yaparken, Erdoğan ile teyit edilmiş olan randevusundan tek kelime söz etmedi.
Washington, Erdoğan’ın Rusya ve Çin eksenli yolculuğunu ne kadar ve nereye kadar sürdürebileceğini görüyor. ABD yönetimi, Ankara’nın sıkışmışlığının farkında. Ankara’ya Brüksel zirvesinin içeriğini hazırlayan Dışişleri Bakanı Blinken’i göndermek yerine Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ı yolladı.
Dahası, zirveyi beklemeden ABD tarafı Türkiye’den ithal ettiği bazı ürünlere yüzde 25 gümrük vergisi getirdi.
Bunun dışında ABD tarafı iki önemli başlıkta daha duruşunu değiştirmiyor. S-400 ve Halk Bankası… S-400’ler gömülmeden Türkiye’ye karşı gösterilen ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) dışında adım atılmayacağının altı çiziliyor. Halk Bankası başlığının ise bağımsız yargının alanına girdiği mesajına dikkat çekiyor.
YENİ BİR SAYFA DEĞİL, EV ÖDEVİ VERİLECEK
ABD Başkanı Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı görüşmeden iki gün sonra Cenevre’de bu kez Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile bir araya gelecek. The Washington Post’taki makalesinde Avrupa ziyaretinde Erdoğan ile görüşmesinden söz etmeyen Biden, Putin ile olan randevusuna geniş yer veriyor. Moskova ile çatışma aramadığını özellikle vurguluyor. İki ülke arasındaki istikrarlı ilişkinin sürdürülmesinden yana olduğunu vurguluyor.
Benzeri mesajları Putin de veriyor. Eğer ABD ve Rusya liderleri belli başlıklarda mutabakata varırlarsa Ankara’nın işi bugünkünden daha zorlaşabilir. İki büyük gücün arasında kalmış görüntüsü veren Türkiye için Haziran ayı, çıkış ayı olmaktan öte bir hüsrana dönüşebilir.
Ancak iyi bir müzakereci olmadığı bilinen Erdoğan, Batı’da “çetin pazarlıkçı” yönü ile tanınıyor. Biden-Erdoğan görüşmesi, pek çok çevreden pompalanın aksine bir milat olmayacak. ABD tarafı, Ankara’ya ev ödevi verecek. Bu ev ödevinin başlıklarının ne olduğunu tekrarlamaya gerek yok.
“Benimle çalışırsan bölgede pek çok konuda birlikte yol alabiliriz” mesajı verecek olan Ankara, karşı taraftan süre almayı başaracak gibi görülüyor. Türkiye tarafı bunun sonucunda bazı adımlar atılıyormuş gibi yaparak zaman kazanmış olacak.