Günsu Durak
ANKARA – Uluslararası Af Örgütü’nün dünyada insan haklarının durumunu ortaya koyan 2020/21 yılı raporu yayımlandı. Uluslararası Af Örgütü yeni Genel Sekreteri Agnès Callamard’ın önsözü ile başlayan rapor, Türkiye, Küresel Değerlendirme, Amerika Kıtası, Avrupa ve Orta Asya, Asya Pasifik, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Afrika Bölgesel Değerlendirme bölümlerinden oluşuyor. Bölümlerde ayrıca, sağlık ve sosyal güvenlik hakkı, yargı bağımsızlığı, cezasızlık ve adalete erişim, toplumsal cinsiyet eşitliği, ifade özgürlüğü, insan hakları savunucuları ve örgütlenme özgürlüğü, iklim, çatışma bölgeleri, mülteci, sığınmacı, göçmen ve ülke içinde yerinden edilen kişilerin hakları gibi alt başlıklar yer alıyor.
‘LİDERLER HAK İHLALLERİNDE PANDEMİYİ ARAÇSALLAŞTIRDI’
Korona virüsü pandemisi Af Örgütü yıllık raporunda öne çıkıyor. Raporda eşitsizlik, ayrımcılık ve baskıyı kalıcı hale getiren, kasten ayrıştırıcı ve zararlı politikaların kötü mirasının, küresel pandeminin yarattığı yıkımı hızlandırdığı ifade edildi. Rapora göre pandemi geniş çaplı eşitsizleri daha görünür kıldı ve bu durumdan en fazla etnik azınlıklar, sağlık çalışanları ve kadınlar etkilendi. Raporun dikkat çektiği bir diğer unsur, pandeminin ihlaller için bir perde görevi üstlenmesi. Af Örgütü’ne göre, pandeminin küresel bir olgu haline geldiği 2020 ve 2021’de siyasi liderler insan haklarına dönük saldırılarını virüsü araçsallaştırarak artırdı. Dahası siyasi otoritelerin bu dönemde ihlallere karşı mücadele eden kararlar uluslararası kurumları çıkmazsa sürükledi.
‘İŞ BİRLİĞİ YERİNE BENCİLLİK’
“Dünya liderleri uluslararası alana da büyük zararlar verdi ve uluslararası iş birliğini engelleyerek veya zayıflatarak kolektif iyileşme çabalarının önünde engel oluşturdu” ifadelerinin yer aldığı raporda dikkat çeken örneklerden birisi ABD ve varlıklı ülkelerin aşı stoklaması oldu. Eski ABD Başkanı Trump gibi varlıklı ülkelerin liderleri dünyadaki aşı arzının büyük bir kısmını satın alarak diğer ülkelere çok az miktarda aşı bıraktı veya hiç bırakmadı ve böylelikle küresel iş birliği çabalarına köstek oldu. Bu varlıklı ülkeler aynı zamanda ilaç şirketlerini, korona virüsü aşılarının küresel arzını artırmak için bilgi ve teknolojilerini paylaşmaya teşvik etmekte de yetersiz kaldı.
Raporda yer alan ikinci örnek ABD’nin rakibi Çin. Şi Cinping Hükümeti Çin’de virüsle ilgili erken uyarıda bulunmaya çalışan sağlık çalışanlarını ve gazetecileri sansürleyerek ve zulme maruz bırakarak hayati önemdeki bilgileri gizledi. Son örnekse dünyadaki en büyük 20 ekonomiden oluşan Group 20 (G20) ülkeleri en yoksul ülkelerin borç ödemelerini ertelemeyi önerirken, borçların daha sonra faiziyle geri ödenmesini talep etmesi. Yani salgın ve ekonomik çöküş, borçların tahsiline engel olamadı.
‘DEVLETLER AŞILARIN HER YERDE HERKES İÇİN MEVCUT OLMASI SAĞLAMALI’
Af Örgütü adına Genel Sekreter Agnès Callamard şu tavsiyede bulundu: “Bu karmaşadan çıkmanın tek yolu küresel iş birliğidir. Devletler aşıların hızlıca her yerde, herkes için mevcut olmasını ve kullanım noktalarında ücretsiz olmasını sağlamalıdır. İlaç şirketleri hiç kimsenin arkada bırakılmaması için bilgilerini ve teknolojilerini paylaşmalıdır. G20 üyeleri ve uluslararası finans kuruluşları en yoksul 77 ülkenin pandemiyle mücadele edebilmeleri ve toparlanma sürecini yürütebilmeleri için borçlarını ertelemelidir”
İNSAN HAKLARININ KAZANIMLARI
Raporda dünya genelinde gerçekleşen insan hakları eylemlerine de örnekler veriliyor. Bunlar: ABD’de Black Lives Matter (Siyahların Hayatları Değerlidir), Nijerya’da #EndSARS (Hırsızlıkla Mücadele Özel Timi SARS’a Son Verin) protestoları ve çevrimiçi iklim grevleri gibi yeni ve yaratıcı protestolar. Ayrıca rapor insan hakları aktivistlerinin 2020’de, Arjantin, Kuzey İrlanda, Güney Kore, Kuveyt ve Sudan’da toplumsal cinsiyet konusundaki kazanımlarıyla birlikte; Polonya, Hong Kong, Irak ve Şili dahil dünyanın dört bir yanında baskılara ve eşitsizliğe karşı ses yükselttiğini de vurguluyor.
‘TÜRKİYE’DE YARGI GÜCÜ ADİL YARGILAMA GÜVENCELERİNİ HİÇE SAYDI’
Raporda Türkiye’ye de geniş yer ayrılırken, pandeminin yarattığı koşullara vurgu yapılarak yerel yönetimlerden, yargılamalara, kadın ve LGBTİ+ haklarından mülteci ve göçmenlere kadar insan hakları ihlalleri örneklerle aktarıldı. Af Örgütü “Türkiye’de yargı gücü, adil yargılanma güvencelerini ve hukuki usulleri hiçe saydı ve aşırı geniş tanımlanmış terörle mücadele yasalarını, uluslararası insan hakları hukuku gereğince koruma altında olan fiilleri cezalandırmak için kullanmayı sürdürdü” denildi.
Af Örgütü bazı yargı mensuplarının ve hukukçuların mesleki görevlerini meşru biçimde yerine getirdikleri için yaptırımlara maruz kaldığını ifade ediyor. Aynı zamanda raporda, gazetecilere, siyasetçilere, aktivistlere, sosyal medya kullanıcılarına ve insan hakları savunucularına karşı gerçek veya varsayılan muhalefetleri nedeniyle yargı tacizinin devam ettiğini belirtliyor.
GEZİ DAVASI’NIN ÜÇ HAKİMİNE SORUŞTURMA DA RAPORDA
2020 yılı boyunca adil yargılanma alanında da çalışmalar yürüten Uluslararası Af Örgütü, raporda Osman Kavala, Özgür Gündem Davası, İHD Diyarbakır Şubesi’nin eski başkanı Raci Bilici davası ve Tahir Elçi davaları gibi Türkiye’de öne çıkan davalara da yer verdi. Rapor, Hak Savunucuları Davası’nda aralarında UAÖ Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Av. Taner Kılıç’ın da bulunduğu dört insan hakları savunucusunun mahkûm edilmesine ve Osman Kavala’nın, Gezi Davası’nda beraat etmesine ve AİHM kararına rağmen cezaevinde tutulmaya devam edildiğine dikkat çekiyor.
Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından 18 Şubat’ta Gezi Davası’nda yargılanan Osman Kavala dahil tüm kişileri beraat ettiren üç hakim hakkında başlatılan disiplin soruşturmasının yıl sonunda devam ediyor olduğu raporda hatırlatıldı.
Yeni sosyal medya yasası gereğince Türkiye’de yasal bir temsilci atama zorunluluğu, sağlık çalışanlarına getirilen istifa yasağı, yeni baro yasası, avukatlara yönelik ceza soruşturmaları, gözaltılar, tutuklu yargılamalar, kitle imha silahları yasası, Nisan’da 12 gazetecinin korona virüsü ile ilgili haber yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınması da raporda yer buluyor.
‘BELEDİYEYE BAĞIŞLARA SORUŞTURMA’
Türkiye’den ihlallere örnek verilen bir diğer konu yerel yönetimlere dönük atılan adımlar. Af Örgütü’ne göre Türkiye’de son dönemde iktidarın yerel yönetimlere yönelik politikaları muhalefeti bastırma çabalarından biri. Raporda bu durum şu şekilde vurgulanıyor: “Nisan ayında hükümet, muhalefeti daha da bastırmak için COVID-19 krizini kullanarak muhalefet partilerinin yönetimindeki birçok belediyenin bağış kampanyalarını yasakladı ve İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının pandemiyle mücadele kapsamında bağış toplamasına ilişkin soruşturmalar başlattı”
‘MUHALEFETE YÖNELİK SORUŞTURMALAR DEVAM EDİYOR’
Af Örgütü raporunda muhalefet partileri mensuplarına yönelik istismarcı soruşturmaların ve yargılamaların devam ettiği paylaşılırken şu örneklere yer veriyor: Haziran’da CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezanın onanması, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in de aralarında bulunduğu, HDP eski üyeleri ile halen üyesi olan 20 kişinin tutuklanması, belediyelere kayyım atamaları, HDP’nin eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın aynı soruşturma kapsamında Eylül 2019’dan beri tutuklu yargılanması, AİHM Büyük Daire, Aralık ayında Demirtaş’ın ifade özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliği ve serbest seçim hakları ile AİHS ile korunan haklarının hukuk dışı amaçlarla sınırlandırılması yasağının ihlal edildiğine hükmetmesi ve Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını istemesinin ardından yeni iddianame hazırlanması.
KADIN VE LGBTİ+ HAKLARI
Raporda, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tehdidi (rapor hazırlanırken henüz sözleşmeden çekilme kararı alınmamıştı) yanı sıra haklarını arayan kadınların toplanma özgürlüğünün defalarca ihlal edildiği detayları da yer buluyor. Ayrıca nisan ayında, Diyanet İşleri Başkanı, eşcinselleri ve evlilik dışı ilişki yaşayan kişileri HIV/AIDS’i yaymakla suçladığı, COVID-19 salgınından söz ettiği cuma hutbesinde kendisini dinleyenleri bu “kötülükle” mücadele etmeye çağırdığı ve bu çağrının Cumhurbaşkanı tarafından da desteklendiği. Daha sonrasında açıklamayı eleştiren barolar hakkında “dini değerleri aşağılama” suçlamasıyla soruşturma başlatıldığı hatırlatılıyor.
ZORLA KAYBETMELER
Eylül ayında, Osman Şiban ve Servet Turgut’a (Servet Turgut 30 Eylül’de hastanede vefat etti) dönük, Van’da gözaltı sürecindeki işkence iddiaları ve süreci de raporda yer alıyor. Rapor Van Valiliği ve İçişleri Bakanlığı’nın açıklamaları ile tanıkların beyanları arasındaki çelişkilere vurgu yapıyor. Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu yargılanan Mehmet Sıddık Meşe’nin işkence iddialarına karşı ise savcılığın yıl sonu itibariyle iddialara ilişkin bağımsız bir soruşturma başlatmadığı ifade ediliyor.
Zorla kaybetmelerin bir diğer örneği Gökhan Türkmen. Rapora göre Türkmen’in 2019’da kaybolduğu ve şubat ayında çıkarıldığı mahkemede, zorla kaybedildiği 271 gün boyunca işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bırakıldığını aktarılıyor. Mahkeme, iddialara ilişkin ceza soruşturması açılmasını istedi. Raporda ayrıca, “2019’da kaybolan Yusuf Bilge Tunç’un nerede tutulduğu yıl sonu itibariyle hâlâ bilinmiyordu” denildi.
MÜLTECİLER, SIĞINMACILAR VE GÖÇMENLER
Türkiye 2020’de de tüm dünyada en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke. Türkiye’nin iş birliği karşılığında Avrupa’nın Türkiye’deki mültecilere mali destek sağlamasını öngören 2016 tarihli AB-Türkiye anlaşması yürürlükte olmaya devam ediyor. Bu durum da raporda yer aldı.
Af Örgütü raporunda Türkiye’nin 27 Şubat’ta AB ile sınırlarının açıldığını duyurmasının ardından, sorumsuzca sığınmacıları ve göçmenleri Türkiye-Yunanistan kara sınırına gitmeye teşvik ettiğini ve ulaşımlarını kolaylaştırıldığını belirtiyor. Yunanistan kara sınırındaki şiddetli geri itmeler insanların ölümüne ve yaralanmasına yol açmış ve mart sonunda Türkiye yetkilileri sığınmacıları ve mültecileri sınır bölgesinden çıkarmıştı.
Af Örgütü, bir sivil toplum örgütünün raporuna göre, Türkiye yıl içinde 16 binin üzerinde Suriyeliyi Suriye’ye sınır dışı ettiğini, Mayıs’ta bir grup Suriyeli, geri dönmek istediklerini beyan eden belgeleri imzalamaları için kendilerine baskı yapıldığını ve Suriye’ye zorla geri gönderildiklerini bildirdiğini söylüyor. Raporda yer alan BM’den alınan bilgiye göre ise Türkiye, Eylül ayı itibariyle, 6 bin civarında kişiyi güvenli olmamasına rağmen Afganistan’a sınır dışı etti.