Raporlara göre mültecilere yönelik ‘acımasız’ yöntemler genellikle AB’nin sınır ajansı Frontex tarafından uygulanıyor. Ayrıca sınırlarda uygulanan bu yöntemler nedeniyle 2 bin mültecinin hayatını kaybettiği de belirtiliyor.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin yaklaşık 40 bin mültecinin sınırları geçmesini durdurmak için ‘acımasız’ yöntemler kullandığı ve sınırdan geçmesi engellenen 2 bin mültecinin ise bu yöntemler nedeniyle yaşamını yitirdiği Mülteci insan hakları ve yardım kuruluşlarının hazırladığı raporlar sonucunda ortaya çıktı.
İngiliz medya kuruluşu The Guardian, AB üye devletlerinin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında Avrupa’ya en az 40 bin sığınmacının geçişini engellemek için yasadışı operasyonlar düzenlediğini ve bu yöntemler nedeniyle yaklaşık 2 bin mültecinin direkt veya dolaylı olarak öldüğünü açıkladı.
‘ACIMASIZ YÖNTEMLERİ AB’NİN SINIR AJANSI FRONTEX UYGULUYOR’
Sivil toplum ve mülteci insan hakları kuruluşları tarafından derlenen spesifik olay verileriyle birlikte Birleşmiş Milletler (BM) kurumları tarafından yayınlanan raporlara dayanarak yapılan analiz sonucunda, Kovid-19 pandemisi sonrasında mülteci geçişlerinin engellenmesi düzenli hale geldiği ve yöntemlerin ‘vahşeti’nin arttığı aktarıldı. Mültecilere yönelik bu acımasız yöntemlerin ise çoğunlukla AB sınır ajansı Frontex tarafından uygulandığı belirtiliyor.
AB’NİN SINIR AJANSI FRONTEX HAKKINDA SORUŞTURMA
AB’nin sahtekarlıkla mücadele izleme örgütü OLAF’ın, mültecilerin AB kıyılarına ulaşmasını engellemeye yönelik ‘taciz, suistimal ve yasa dışı operasyonlar’ iddiaları üzerine Frontex hakkında soruşturma başlatmasıyla ortaya çıkan bulgulara göre AB’nin sınır ajansı Frontex tarafından desteklenen Avrupa ülkeleri, yıllarca gözaltı veya nakliye sırasında saldırıdan vahşete kadar çeşitli yasadışı yöntemleri kullanarak binlerce mülteciyi sınırlardan ‘sistematik olarak’ geri püskürttü.
DEFALARCA RAPOR ALINDI
Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine göre, Ocak 2020 yılından bu yana; İtalya, Malta, Yunanistan, Hırvatistan ve İspanya katı göç politikalarını hızlandırdı. Kovid-19 salgınını durdurmak için sınırların kısmen veya tamamen kapatılmasından bu yana bu ülkeler AB üyesi olmayan ülkelere para ödedi ve denizde tehlikede olan tekneleri durdurmak ve mültecileri gözaltı merkezlerine geri püskürtmek için özel gemiler görevlendirdi. İnsanların dövüldüğüne, soyulduğuna, elbiselerinin alınarak sınırlarda çıplak bırakıldığına veya denizde bırakıldığına dair defalarca rapor alındı.
‘GÜÇ KULLANIMI YASA DIŞI NORMALLİK OLDU’
Sınır Şiddeti İzleme Ağı (BVMN) kuruluşunun raporuna göre Yunanistan, Ocak 2020’den bu yana kıyılarından 6 bin 230 mülteciyi geri püskürttü. Rapor, geri püskürtmelerin yüzde 89’unda BVMN’nin orantısız ve aşırı güç kullanımını gözlemlediğini belirtti.
Bu ‘endişe verici’ sayının, güç kullanımının ‘taciz edici’ ve dolayısıyla ‘yasa dışı’ bir şekilde normallik haline geldiğini gösterdiği ifade edildi. Raporda “2020’de belgelenen son derece acımasız şiddet örnekleri arasında uzun süreli aşırı dayak (genellikle çıplak bedenlere), suda tutulma, kadınların ve çocukların fiziksel olarak istismar edilmesi, yaralamak için metal çubukların kullanılması yer alıyor” ifadeleri kullanıldı.
YUNANİSTAN’A DAVA
Mültecilerin ifadelerinde, gözle görülür bir morarmayı önlemek için mültecilerin dövülmeden önce başlarına kask takıldığı ve hücre parmaklıklarına ellerinin nasıl bağlandığı anlatıldı. Nisan ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Yunan devleti aleyhine açılan bir davada Yunanistan, dövüldükten sonra denizde botlarda düzinelerce mülteciyi terk etmekle suçlandı. Davada, Yunan devriye botlarının göçmenleri Türk sularına geri ittiği ve onları yiyecek, su, can yeleği veya yardım çağrısında bulunabilecekleri bir araç olmadan denizde terk ettiği iddia edildi.