İletişim bilimi şöyle der: “Propagandanın anti tezi, propagandanın kendisinden daha çok etkiye sahiptir.”
Size bir örnek vererek açıklayayım durumu.
Sene 2003.
Amerikalı fotoğrafçı Kenneth Adelman, Kaliforniya kıyılardaki yalı erozyonuna dikkat çekmek için 1,100 millik kıyı şeridinde bulunan mekanları fotoğraflamak amacıyla bir çalışma yapar. Kıyı şeridindeki malikanelerin yaklaşık 12 bin tane fotoğrafını, tuttuğu bir helikopter ile çeker.
Görselleri Pictopia.com isimli siteye yüklerken başına geleceklerden habersizdir.
Görüntülediği evlerden biri de Ünlü sinema aktrisi Barbra Streisand’ın aşağıda gördüğünüz evidir. Ünlü şarkıcı/oyuncunun avukatları yaşını başını almış fotoğrafçıya dersini vermek için 10 milyon dolarlık (pek çok kaynakta belirtilen 50 milyon dolar abartıdır) “Mahremiyeti koruma kanununu ihlal”den dava açarlar.
Oysa ne site bilinmektedir, ne de Streisand’ın evi. O güne kadar bu görsel, toplam 6 kere görüntülenmiştir ve bunun ikisi sanatçının avukatları tarafından yapılmıştır.
Bu davanın basın tarafından duyulmasından sonra site meşhur olur ve engellemek istenen görseli sadece bir ay içinde 420 bin kişi indirir.
Dava bir anda Amerika’nın en popüler olayı haline gelir ve geniş kitleler tarafından tartışılır.
Yaklaşık bir sene süren duruşmalardan sonra Yüksek Mahkeme Yargıcı Allan J. Goodman, başlangıçta Streisand’ı haksız bulur ve davayı reddeder. İşin ilginç tarafı avukat ücretlerini de Barbara Streisand tarafına yükler. Tamı tamına 177,000 dolar ödemeye mahkum olur ünlü sanatçı.
Bundan yaklaşık bir yıl sonra iletişim ve algı konusunda uzman olan Techdirt web sitesinin kurucusu Mike Masnick bir terim kullanır: “Streisand Effect” (Streisand Etkisi). Masnick’in tespiti tam olarak şu şekildeydi: “Avukatlar, internet üzerinde hoşlarına gitmeyen bir şeyi bastırmaya çalışmak gibi basit eylemin, aslında çoğu insanın asla göremeyeceği o şeyin (bazen bir pisuvar fotoğrafı gibi) istenilenin aksine çok daha fazla sayıda insana ulaşabilir hale geleceğini ne zaman fark edecekler? Buna Streisand Etkisi diyebiliriz.”
Dünya tarihine geçen bu olay bir kez daha gösterdi ki, yasaklanmaya veya sansürlenmeye çalışılan her şey, aslında bir çığ gibi büyüyüp sakınılanın aksine çok daha büyük bir kitleye ulaşabiliyor. Bu olaydan sonra sayısız örnekle doğruluğunu ispatlamak mümkün bu etkiyi.
The Wall Street Journal yöneticisi Kara Swisher, bir söyleşisinde aynen şöyle dedi: “Masnick ve Techdirt’in Wall Street Journal üzerinde muazzam bir etkisi var.”
Aslında bu terimin bilimsel kökeni de vardır.
Psikolojik Tepkisellik Kuramı, bireyin sahip olduğu özgürlüklerin kısıtlandığını hissettiği durumlarda ortaya karşıt bir tepki çıkacağına dair kuramdır; bu bağlamda Streisand Etkisi, Psikolojik Tepkisellik Kuramı ile doğrudan doğruya ilişkilidir.
Biraz daha geçmişe gidersek, iletişim ortamlarının çoğalmasıyla beraber “unutulma hakkı” denilen bir kavram da gelişmişti. (Bu olay ve kavram da 1998 yılında İspanya’da bir emlakçının Google’da yer alan bir arama sonucunun silinmesi talebiyle başlayan hukuk mücadelesinde epey tartışıldı.)
Türkiye’de özellikle son 6 yılda akıl almaz bir şekilde çoğalan yasak ve engellemeler bir çeşit Streisand Etkisi ile propagandanın sığ ve sevimsiz duvarına çarparak hadiseleri büyütüyor.
Sedat Peker videoları da böyle bir şey.
Ülkede binlerce internet sitesi yasaklı.
Hoşlarına gitmeyen her haber anında engelleniyor, sonra bu engelleme haberlerine, ardından bu engellemeyi engelleme haberine de engelleme yapılıyor.
Kapatılan, televizyon, gazete, derginin haddi hesabı yok.
Bununla beraber iktidar mevcut tüm medyanın neredeyse yüzde 98’ini kendisi kontrol ediyor.
Ancak buna rağmen, hem kendi medyasının etkisi neredeyse sıfır, üstüne üstlük hoşuna gitmeyen haberler tük kısıtlama ve engelleme çabalarına rağmen muazzam ilgi görüyor.
Düşünün, onlarca TV kanalınız, yüzlerce kontrol altına alıp istediğinizi yazdırdığınız köşe yazarlarınız ve yorumcularınız var. Ancak tamamının toplamı ta Kanada’dan yorum yapan Said Sefa ya da Almanya’dan kıt imkanlarla gazetecilik yapan Cevheri Güven kadar etkili olamıyor.
Ülkede İletişim Başkanlığı diye bir hilkat garibesi kurum var. Başına kerameti kendinden menkul tuhaf bir kişiyi koymuşlar. Milyonlarca liralık masraflarla atılmadık takla, yapılmadık şaklabanlık bırakmıyor ama etki olarak bir anlam ifade etmediği gibi, tam tersi neticeler alıyorlar.
Cumhurbaşkanı’nın Youtube’a yüklediği videolardan yorumları kaldırabilecek kadar aciz duruma düşürebiliyorlar kendilerini.
Her zalim iktidar gibi siyasal İslamcılar da şunu asla unutmamalı: yasaklamak engellemez, yok saymak varlığını ortadan kaldırmaz. Ve özgürlük er ya da geç despotluğu tarihin karanlık sularına gömer. Kahramanlarıyla birlikte hem de. İnanmıyorsanız Özışık Kardeşlere sorun. İktidara o kadar yıl yardakçılık yaptıktan sonra 3 dakikalık bir video ile çöp olursunuz!
M.Nedim Hazar / TR724