Cezaevinde koronavirüs kaptıktan sonra iki gün önce hayatını kaybeden Şerif Vatansever’e, 2017’de Yalova Emniyeti’nde işkence yapıldığı ortaya çıktı. En son Yalova Endüstri Meslek Lisesi’nde bilgisayar teknolojileri öğretmeni olarak görev yapan 47 yaşındaki Şerif Vatansever Cemaat soruşturmaları kapsamında 3 Ağustos 2016’da gözaltına alındı, 16 Ağustos 2016’da tutuklandı.
KRONİK HASTALIĞI YOKTU
1 Eylül 2016’da çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Vatansever, örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. 4,5 yıldır Kandıra’daki Kocaeli 2 Nolu T Tipi Cezaevinde kalan Vatansever’in herhangi bir kronik hastalığı yoktu. Eşinin ifadesiyle gayet sağlıklıydı. Ancak koğuşta koronavirüs kaptıktan bir ay sonra 16 Mayıs 2021’de hayatını kaybetti.
22 Nisan’da Kocaeli SEKA Hastanesi’ne kaldırılan Şerif Vatansever’in ailesi, durumunun ağır olduğunu tam 15 gün sonra, kendi çabalarıyla 5 Mayıs’ta öğrendi. Cezaevini arayan Nazlı Vatansever’e hep “Korkmayın, durumu iyi. Grip gibi geçiriyorlar” denildi. Herhangi bir kronik hastalığı olmayan genç bir öğretmen virüs kaptıktan sonra hapiste ne yaşadı? Hangi ihlallere maruz kaldı henüz bilinmiyor. Testi 15 Nisan’da pozitif çıkmasına rağmen neden bir hafta sonra hastaneye götürüldü. İlaç verildi mi? Cevapsız bırakılan birçok soru var.
5 GÜN İŞKENCE GÖRDÜ
Genç öğretmenin yaşadığı hak ihlalleri bunlarla sınırlı değil. Şerif Vatansever, tutuklandıktan 7 ay sonra, 9 Mart 2017’de tekrar gözaltına alındı. Hapisten çıkarılıp Yalova Emniyeti’ne götürüldü ve burada 5 gün boyunca işkence gördü. Bold Medya’nın ulaştığı darp belgelerine göre 9, 10, 11, 13 ve 14 Mart’ta 5 kez Yalova Devlet Hastanesi’ne götürülen Vatansever’i muayene eden doktor Esengül Toymuş Doğan, Özkan Akar ve Arzu İsmailvelioğlu’nun “Bir başkası tarafından darp veya çarpma” notunu düştüğü resmi belge e-Nabız’a kaydedildi.
Eşinin boş iddialar yüzünden haksızlıklara ve ihmallere kurban gittiğini ifade eden Nazlı Vatansever Bold Medya’dan Sevinç Özarslan’ın sorularını cevapladı.
Başınız sağolsun Nazlı hanım, eşiniz ne zaman tutuklandı, hakkındaki iddialar neydi?
3 Ağustos 2016’da Yalova’da gözaltına alındı. 16 Ağustos 2016’da tutuklandı. O gün bugündür cezaevinde. Tutuklandıktan sonra da eşimi hiç rahat bırakmadılar. Bir daha, bir daha gözaltına aldılar. Hapse girdikten 7 ay sonra, 9 Mart 2017’de, Yalova polisi savcılık kararıyla 5 gün daha gözaltında tuttu. 14 Mart 2017 salı akşam üzeri tekrar cezaevine teslim ettiler.
Neden alındı tekrar?
Hakkında bir tanık vardı. 1 Mart 2017’de bir tanık ifadesi dosyasına giriyor. Çok uğraştılar eşimle. Eşim çok naif bir insandır, konuşacağını düşünüp çok üstüne gittiler. Gerçekten bir şey bilmediğini anlamadılar. Daha sonra 3 tanık daha girmiş dosyasına, hakim onların ifadelerini kabul etmedi, eşimi tarif bile edememişler. Buna rağmen örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 8 yıl 9 ay verdiler. Gelecek şubat ayında denetimli serbestlik hakkı kazanacaktı.
Ne demiş ki tanık?
Eşimi o kadar methediyor ki… “Şerif abi çok iyi bir insandır, art niyetli değildir, müstear bir ismi bile yoktu, onun üstlerine gidin siz, ben onları tanımıyorum.” deyip aradan sıyrılmış. Kendisi çok anlatmıyordu ama o 5 günlük gözaltıyla ilgili eşimin söylediği tek cümlesi şuydu: “Nazlı ölmeyi istedim, bu insanlar bize böyle ne yapıyor.”
Tam olarak ne yaşadığını sormadınız mı, hiç anlatmadı mı? İşkence mi yapılmış?
Ben sonra bazı arkadaşlarına sordum, eziyet ettiklerini biliyorum. Bana söylediği sadece bu cümle var. Benim eşim kimseye kızamaz, kıyamaz. Bana, “Nazlı seni çok seviyorum ama ne olur kusura bakma, eğer Rabbim razıysa ben burada ölmek istiyorum” derdi. Eşim kendisini ifade edemediğinde köşesine çekilir. O kadar güzel savunmalar hazırladı ki, ama dinlemiyorlar diye susmayı tercih etti mahkemelerde. Kalbi kırıldı. İki çocuğumuz için kendisini topladı, ben de toparlanması için elimden geleni yaptım ama bu hastalık, ihmaller, bomboş iddialar eşimi alıp götürdü.
İŞKENCENİN BELGESİ
Eşinizin koronavirüs kaptığını ne zaman öğrendiniz?
15 Nisan 2021 görüş günümüzdü. Rabbim en azından son bir kez gösterdi bize. “Nazlı odada hastalık var, herkes grip” dedi. Kendisini nasıl hissettiğini sordum. “Grip gibi” dedi. Normalde kronik hastalığı yoktu eşimin. Şubat 1975 doğumlu, 46 yaşındaydı. Hiç hastalandığını bilmiyorum, sağlıklı bir insandı ama 5 yıldır içeride ne yaşadığını bilmiyorum. Sadece kullandığı bir ilaç vardı. Lustral. Cezaevi psikoloğu vermişti. Gece uyuyabilmek için kullandığı sakinleştirici bir ilaçtı. Kandıra’da hastaların doğru dürüst doktora götürülmediğini tahliye olan koğuş arkadaşları söyledi. Eşimin cezaevinde ilaç, vitamin alma olayı çok sıkıntılıydı. İlaç yazdır, vitamin al, kendine dikkat et, takviye alın diyordum ama paralı bile almaya kalksan yok, yalvarıyorsun yok. Durum böyleydi.
Eşiniz 16 Mayıs’ta öldü. Testi ne zaman pozitif çıkmış, hastaneye ne zaman kaldırılmış, size ne zaman haber verildi?
15 Nisan akşamı PCR testi pozitif çıktı. 22 Nisan’da Kocaeli Seka Devlet Hastanesine kaldırıldı. Ben 5 Mayıs akşamı kendi gayretlerimle hastanede olduğunu öğrendim. Öncesinde cezaevini haftada iki kez arıyordum. “A8’dekiler grip gibi atlatıyor, merak etmeyin” dediler hep. 6 Mayıs’ta cezaevini arıyorum. “Eşiniz durumu normal.” diyorlar. Eşim hastanedeymiş diyorum, “Sen nasıl öğrendin, tedbir amaçlı götürdük’ diyorlar. Sonradan öğrendiğime göre 29 Nisan’a kadar eşim tedaviye cevap vermemiş.
Ne zaman yoğun bakıma alındı? Hastaneden bilgi alabildiniz mi, bazıları vermiyor.
7 Mayıs sabahı hastaneyi aradım, bir kadınla görüştüm. “Bugün bazı mahkumlar taburcu olacak, eşinizin durumuna bakayım, size bilgi vereceğim.” dedi. Sonra o hemşire, o kadar üzgün bir ses tonuyla aradı ve dedi ki “Şu an hemen hastaneyi arayın, doktoruna yalvarın, eşiniz hakkında bilgi alın. Bizim hastanemizde yoğun bakım üç aşamalıdır. Eşinizi direkt 3. yoğun bakım servisine yatırmışlar. Durumu ağırdır ki oraya koymuşlardır” dedi. 10 Mayıs’a kadar hep aradım, “Dünkünün aynısı, gönlünüzü rahat tutun. Tedbire binaen oraya alındı” dediler.
Kendisiyle konuşma imkanınız oldu mu?
9 Mayıs’ta konuşabildik. “İki makineye bağlıyım, beynimde pıhtılaşma var, doktorlar onu açmaya çalışıyor, ama iyileşeceğim” dedi. 10 Mayıs’tan sonra değerleri çok yükseldi. Ondan sonra ağırlaştı. Doktor “Oksijen problemi var, akciğerler görevini yapmıyor.” dedi. Genç olması, başka hastalığının olmaması nedeniyle doktorlar hep ümitli konuşuyordu, atlatır diyorlardı. Buradan dönenler oldu bile dediler.
Sonra vücut artık kendisi entübe olmuş, doktor böyle söyledi. 16 Mayıs 2021 Pazar günü 12.10 gibi doktor bey aradı, “Çok zor durumda eşiniz. Değerler hiç iyi değil. Beş kat basınçla hava gönderiyoruz. Ciğerleri harap olmuş durumda. Bu tedaviye cevap vermiyorsa bilmediğimiz bir hastalığı olabilir.” dedi. Aradan bir saat geçmeden ölüm haberini verdiler. Pazar saat 13.00’te ruhunu teslim etti. Eşim hapiste hep kitap okurdu. 1000’den fazla kitap okudu. 15 Temmuz gecesinde ölen insanlara, yapılanlara o kadar üzüldü ki, çok naif bir insandı.