Eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı dava, ‘Kobani davası’yla birleştirildi. Duruşmada savunmasını yapan Demirtaş, “Mafya lideri sistemin bütün pisliklerini ortaya dökerken biz tutukluyuz” dedi.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Demirtaş ve diğer eş başkan Figen Yüksekdağ dahil 108 HDP’lin Kobani eylemleri başta olmak üzere parti politikası sebebiyle yargılanıyor.
AA’nın aktardığına göre Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Demirtaş, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Demirtaş’ın avukatlarından bazılarıyla video konferans yöntemiyle bağlantı kurulurken bazıları ise salonda hazır bulundu.
Mahkeme başkanı, dosyanın, ‘Kobani davası’ dosyasıyla birleştirilmesinin, davaya bakan Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce uygun bulduğunu belirterek konuya ilişkin savcının görüşünü sordu.
Savcı, davaların birleştirilmesine karar verilmesini talep etti.
Beyanların ardından ara karar açıklayan mahkeme, ‘sevk maddeleri ve suç tarihi dikkate alındığında hukuku ve fiili bağlantı olduğu’ gerekçesiyle dosyaların birleştirilmesine hükmetti ve dosyayı kapattı.
‘Bu savcı, başka bir davada hakkımda kovuşturma yürütmüş‘
Demirtaş’ın savunmasının tam metni HDP’nin resmi internet sitesinde yayınlandı.
“Mütalaaya katılmıyorum. Dosyanın 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde birleştirilerek düşürülmesi gerekir” diyen Demirtaş, şunları kaydetti:
“Buna dair gerekçelerimi sunmak istiyorum. Duruşma savcısının kim olduğunu bilmiyorum. Avukatların bütün duruşma tutanaklarını incelemesiyle bir gerçek ortaya çıktı ki şu anda 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmamıza esas alınan iddianameyi hazırlayan savcı 2018’den sonra sizin mahkemenizin duruşma savcısıymış. Şimdi ismini hatırlamıyorum. Aynı savcı mı duruşmada, bilmiyorum.
Birazdan değineceğim AİHM’in benim hakkımda verdiği uzun tutuklulukla ilgili ihlal kararıyla birlikte AİHM Büyük Dairesinin vermiş olduğu siyasi tutukluluk ve buna bağlı olarak haksız tutukluluk kararına bakıldığında, savcıyla birlikte ele alındığında heyetin de savcıyla birlikte siyasi kumpasın açıkça içinde olduğunu gösteren delil ortaya çıkmış oldu. Şöyle ki duruşmanızda duruşma savcısı olarak devam eden savcı Ahmet Altun, bizim yargılamamız esnasında duruşma savcılığı yaparak, yargılamaya dahil olarak, savunmalarımı dinleyerek, duruşmanın parçası olmuşken aynı saatlerde aynı cümlelerle aynı tarihlerde başka bir dosyada soruşturma savcısı olarak benim hakkımda kovuşturma yürütmüş.
Üstelik aynı suçlama ve aynı konuya dair. Örneğin 2018’deki bir duruşmada, hatta cumhurbaşkanlığı seçimi devam ederken, 24 Haziran seçimleri henüz gerçekleşmemişken, ben ve avukatlarım sizden tahliye talep ederken, cumhurbaşkanı adayı olduğum için seçime gölge düşmemesi, adil ve tarafsız bir seçim yapılabilmesi için cumhurbaşkanı adayı olarak kampanyaya özgürce katılabilmem için, Türkiye’nin en önemli seçimi gerçekleşirken ben de bir cumhurbaşkanı adayı olarak tutukluyken dışarda rakibim olan Recep Tayyip Erdoğan beni suçlayacak şekilde aleyhime kampanya yürütürken, 68 defa miting, televizyon programı veya röportajlarında beni terörist, 53 kişinin katili, Yasin Börü’nün katili ilan ederken, ben mahkemenizden tahliye talep ediyordum. Tam da o dönemde 11 Haziran 2018’de, heyetinizin dikkatini çekmek istiyorum, bulunduğum cezaevinden avukatlarım aracılığıyla bir sosyal medya mesajı yayınladım.
O mesajda şu çağrıyı yaptım, dedim ki, ‘Ey Recep Tayyip Erdoğan, benim sokağa çağrı yaptığıma dair, yakın yıkın çağrısı yaptığıma dair mesajım varsa, yayınlayabilirsen, senin lehine cumhurbaşkanı adaylığından çekileceğim.’ Bakın o tarihlerde ben sizin duruşmanıza çıkıyordum, savcı Ahmet Altun da duruşma savcısı olarak duruşmadaydı. Aynı gün, benim bu mesajımın yayınladığı gün yine Ahmet Altun adlı savcı, kendi savcı odasında meğerse beni yeni bir soruşturmaya dahil etmiş ve o soruşturmaya benim dahil edilme tarihim de 11 Haziran 2018. Yani bu sosyal medya mesajını benim yayınladığım gün. Şunu yapmış, mahkemenize bir müzekkere yazmış Savcı Ahmet Altun. Mahkemenize savcı sıfatıyla müzekkere yazmış. Hem soruşturma savcısı hem de duruşma savcısı, mahkemenize demiş ki, ‘Dosyanız sanığı Selahattin Demirtaş’ın 31 No’lu fezlekeye ilişkin yaptığı savunmanın çözümlerinin savcılığımıza gönderilmesini istiyorum.’
‘Devir Soyluların devri‘
Bugün gün Süleyman Soyluların günü. Devir onların devri. Onların borusu ötüyor” ifadelerini kullanan tutuklu eski HDP eş genel başkanı şöyle devam etti: “Görünen o. Süleyman Soylu’yla ilgili ifşaatlar, işte iftira mı dersiniz, itiraf mı dersiniz, suçlama mı dersiniz bir şeyler söyleniyor, Ankara Adliyesinden tık yok. Ama aynı Süleyman Soylu’nun bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından uydurulmuş iki veya üç gizli tanık beyanına dayanarak benim de aralarında bulunduğu partimin 30 yöneticisi bir kez daha tutuklanabiliyor. Dolayısıyla mahkemeniz bunları gözetmek zorunda.
Sizler Türkiye’yi sevmeseniz hakim olmazdınız, Türk yargı sisteminin parçası olmazdınız. Her ne kadar suçlamalar, dışarıda bizim aleyhimize kampanyalar olmasına rağmen biz de dedik ki, ‘Biz de bu ülkenin evladıyız. Bizler ülkeyi seviyor, bazı şeyleri düzeltmek istiyoruz. Yanlışlar yapılıyor, kumpaslar yapılıyor, kötü şeyler olacak. Çünkü bunu yapan insanların, geçmişi siyaset anlayışı, dünya görüşü, ilişkileri karanlıktır.’ Geldiğimiz noktayı gördünüz. Türkiye’yi bizi tutuklamak suretiyle bunlara teslim ettiniz. Siz bunun önünü, yolunu açtınız.
‘Mafya lideri bir tripod bir telefonla devleti esir aldı‘
Bugün mafya liderleri çıkmış Türkiye Cumhuriyeti devletini esir almış adeta. Kendisi söylüyor, bir tripod bir telefonla devleti esir aldı. Nasıl oldu bu? Sizin mahkemelerinizin kararlarınızın payı var bunda. Dolayısıyla bunu düzeltmek zorundasınız. Maliyeti ne olursa olsun. Sizi açığa mı alır, size soruşturma mı açar? Siz hukuktan mı yanasınız? ‘Ülkeyi batırdınız kardeşim’ demelisiniz. ‘Halen yargı üzerine baskı uyguluyorsunuz’ demelisiniz. Bunu söylemelisiniz; ‘Mahkememiz hiçbir baskıyı kabul etmiyor.’
AİHM kararını dikkate alarak sanığın beraatine karar vermeniz lazım. Ama hayır hazırlığınız şu, ‘Buraya kadar işimizi yaptık artık iş 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde. Artık onlar da ne kadar götürürse’ Görev, bayrak devir teslim. Bir cumhurbaşkanı adayı milletvekilinin beş yıl tutukluluğu olur mu? Tutukluluktan söz edin. Biz hala tutukluluğu tartışıyoruz beşinci yılda. Korkunç bir şey. Adam mafya lideri olduğunu itiraf ediyor.
‘Mafya liderine sen pasaport verdin, sen miting izni verdin‘
Yargıdaki çelişkiye dikkat çekmek için söylüyorum; Dün bana kumpas kuran, arkadaşlarıma, HDP’ye kumpas kuran, iftira atan İçişleri bakanı, televizyonda diyor ki ‘O adam tecavüzcüydü. O adamın bylock yazışmaları vardı. Bu adam Bursa’da köfteciye çöktü. Bu adam rezil pespaye bir mafyaydı.’ Kimse de demiyor, ‘Arkadaş bu adam bu kadar suçluydu, sen bu adama koruma verdin. Sen buna miting yapma izni verdin, sen buna pasaport verdin. Sen bunun yurt dışına kaçmasına izin verdin. Sen bunları yaptın İçişleri bakanı olarak.’
Bu adam şimdi sistemin, rejimin bütün pislikleri ortaya dökerken biz tutukluyuz. Süleyman Soylu İçişleri Bakanı, mafya lideri yurtdışında posta koyuyor. Biz de beş yıldır hapis. Eski başbakanla, oğluyla ilgili iddialar, eski İçişleri bakanıyla ilgili iddialar, cinayet iddiaları, uyuşturucu iddiaları gırla gidiyor. İddia diyorum tabii ki bunlar soruşturulacak. Bizimle ilgili de sadece iddia var. Aynı kumpasla. Aynı Süleyman Soylu, iki tanığın beyanına dayanarak dedi ki, ‘Bunlar Kandil’den gelen talimatla çağrı yaptılar.’ Emniyette ifadesi alınmış, iki kumpas itirafçının iddiasına dayanarak televizyon televizyon gezip Süleyman Soylu bizi suçladı.
Ey Soylu, bulduğun iki itirafçı bizimle ilgili beyanda bulunursa, bizim terörist olmamıza yetiyor da, senin bizzat pasaport ve koruma verdiğin, senin koruduğun, senin partinin seçilmesi için miting yapmış valilerinin miting izni verdiği, önüne arkasına polis eskortu koyduğun adam çıkıp ifşada bulununca boş işler mi oluyor?
‘Yere girsin bakanlık, biz barış ve demokrasi istiyoruz‘
‘Bugün HDP bakanlık pazarlığı yapıyor’ diyenlere sesleniyorum. HDP gün gelecek bu ülkeyi tek başına yönetecek inşallah. Siz ne diyorsunuz? Ne pazarlığı! HDP kimseyle ucuz pazarlığa girmez. Biz sadece demokrasi ve barış istiyoruz. Ne bakanlık ne şu ne bu. Eş başkanlarımız açıklıyor. Mahkemeniz de bunları duyuyordur. Sayın Mithat Sancar daha üç gün önce açıkladı. Ülkede biz demokrasi ve barış istiyoruz. Başka bir şey değil. Yere girsin bakanlık. Ülkede demokrasi olsun, barış olsun, akan kan dursun. Ne bakanlığı?
Ve benim partimin, seçmenlerimizin, Türkiye toplumunun talebi şudur; benim de altına imza attığım taleptir: HDP’lilerin oyunu isteyen her cumhurbaşkanı adayı bize kurulan kumpasların yargı, siyasi, medya ayağının hesabını sorma sözü vermezse tek bir HDP’li o cumhurbaşkanı adayına oy vermeyecektir. Nokta. Kim ki imza atmışsa bizim kumpaslarımızın altına. Figen Yüksekdağ’ın, İdris Baluken’in, bugün tutuklu olan eş başkanların, kayyım atayanların bütün bu kumpasların altında imzası olanların hesabı hukuk önünde ve parlamentoda kurulacak komisyonda sorulacak. bu geçmişle yüzleşmedir. Faili meçhuller, köy yakmalar, sorumlular Meclis’te kurulacak komisyonda araştırılacak.
‘Boğaziçili öğrencilerin evleri kar maskeli özel harekatçılarla basılıyor, Özışıkların bilgisayarlarına el konuluyor‘
Sizler Ankara adliye koridorlarında görev yapıyorsunuz. Allah billah aşkına şu tartışılanlara, iddialara bakın. Ankara Başsavcılığı soruşturma dahi açamıyor. İki gazetecinin mafya lideri ile ilişkisi ortaya çıkıyor. Videoların önceden onlara gönderildiği beyan ediliyor. Kendi beyanlarında ortaya çıkıyor. Mafya liderine, ‘O benimle ilgili kısmı çıkarsan’ diyor. Önceden izlemiş. Suç örgütü lideri ile illiyatı ortaya çıkmış kendi beyanıyla. Savcı harekete geçmiş. Bilgisayarına el koyma kararı alınmış, o kadar. Ey Süleyman Soylu, Boğaziçili öğrencileri, gece yarısı, sabaha karşı kar maskeli özel harekatçılarla kapıları kırdırıp gözaltına aldırdın.
Bu ülkenin yüz akı öğrencileri onlar. Herkesten yüksek puan almış, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birine girmiş pırıl pırıl çocuklara böyle baskın, Hadi Özışık’la Süleyman Özışık denen kumpasçıların bilgisayarlarına, telefonlarına el koyma. Kendi beyanıyla ortaya çıktı yahu suç örgütü lideriyle işbirliği yaptığı. Türkiye Cumhuriyetine kumpas kuruluyorsa eğer Sedat Peker tarafından, bunu Soylu ilan etti, ‘Türkiye’ye kumpas kuruluyor’ dedi; bu kumpasın içinde senin iki yakın dostun Özışık kardeşlerin olduğu kesinleşti. Niye İstanbul, Ankara başsavcıları, niye senin emrindeki özel harekatçılar Hadi ile Süleyman’ın evini basıp gözaltına almıyorlar?”